Sarayın "Küskün" hesabı...
Seçim siyaseti... Her gün takla attırılan rakamlar... Yeni vaatler...Yeni sloganlar... Mitilli/mitilsiz tam saha baskı çalışmaları...
Seçimle kalkıp seçimle yatmadığımız an yok. Bu Ramazan'da seçim gündemine mahkum olduk. Gündemin en başında yer alma yarışında, "hocam, sakız çiğnemek orucu bozar mı?" bile sıralamaya giremedi. Körfez'de gerginlik had safhada. Tüm dünya pürtelaş ABD-İran gerilimini takip ediyor... Savaş gemilerinin an be an hareketliliği dünya basınında geniş yer alıyor. Bizde de İstanbul anketleri!..
Astana süreci buhar olmuş, Soçi ruhu nane ruhuna dönmüş, kimsenin dert edindiği yok. Şatafatlı saray iftarlarında mideler alabildiğine gerildikten sonra çay sohbetlerinde neler konuşulmuş?.. İstanbul seçimleri ile ilgili en yeni ne değerlendirmeler yapılmış?.. AKP'nin en yeni seçim stratejisi neymiş?.. " Siyaset kulisleri" dediğimiz o şey hep onu merak ediyor!.. Haksızlık etmeyeyim, arta kalan vakitlerde, Galatasaray- Başakşehir maçı ile ilgili de derin analizler yapılıyor!..
Siyasette çok deneyimli, hatırlı bir dostumla sohbet ediyorduk... Herhalde, Suriye'yi, ekonomik krizi konuşmadık!.. Saray'da yapılan ince İstanbul hesaplarını anlattı. Siyasetçi dostumun aktardığına göre, 24 Haziran 2018 ile 31 Mart 2019 sonuçları derin derin incelenmiş. 24 Haziran'da Erdoğan'a oy verenlerle 31 Mart'ta Binali Yıldırım'a oy verenler mukayese edildiğinde "onlara göre büyük düşüş" olduğu sonucuna varılmış. Saray, AKP'den 650 bin seçmenin, CHP artı İYİ Parti'den 300 bin, HDP'den 350 bin seçmenin sandığa gitmediğini tespit etmiş. Saray, İstanbul seçimlerini kazanabilmek için tüm stratejilerini, küskün AKP'li 650 bin seçmeni konsolide edip sandığa götürmek, küskün HDP'lilerin de "muhafazakar" olarak tanımladıkları en az yarısının oylarını alabilmek üzere kuruyormuş. Deneyimli siyasetçi, "belki de Devlet Bahçeli sırf bu yüzden Tayyip Erdoğan'ın 19 Mayıs davetine katılmıyor" yorumunu yaptı. Cumhur İttifakı'nın "sayın Öcalan" ittifakına dönüştüğü bugünlerde bu yoruma hak vermemek de elde değil!..
Evdeki hesap çarşıya uyar mı?.. Her seçimin kendine göre dinamikleri vardır. 23 Haziran İstanbul seçiminin daha önceki seçimlere benzemeyeceği çok belli. Siyaset çevreleri, Erdoğan'ın iftar konuşmalarındaki aşırı agresif diline dikkat çekiyor. İstanbul'un daha şimdiden gerildiğine ve daha da gerileceğine işaret ediyorlar. Önümüzdeki günlerde AKP'den CHP'ye daha sert vuruşlar geleceği konuşuluyor. Seçim öncesi Ankara'da Mansur Yavaş'a kurulan komploların benzerlerinin Ekrem İmamoğlu için de sahneye konulacağını iddia edenler de var...
SP ve Temel Karamollaoğlu, iktidar çevrelerinin hassas gündem maddesi olma özelliğini koruyor... "Erdoğan'a karşı direnen ak saçlıların üzerine nasıl gidilmeli de SP'nin oyları Binali Yıldırım'a kaydırılmalı" üzerine yapılan değerlendirmeler siyaset tezi olacak nitelikte!..
***
Erdoğan'ın agresif eleştirilerine hedef olan diğer bir kesim de AKP'li muhalifler... Bu sert çıkışlardan yeni parti kurma çalışmaları etkilendi mi?.. Soruya cevap aradım. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi isimler, 23 Haziran geçene kadar "pek sahada görünmeme" kararı almışlar. "Seçim sürecini sessizce atlatma" niyetindeymişler. 23 Haziran'dan sonra partileşme süreci ile ilgili daha net açıklamalar yapacakları ifade ediliyor. "Hain" damgası yemekten mi korkuyorlar? Olabilir!.. Belki de, iddia ettikleri, kendi saflarına geçecek 30 milletvekilini şimdiden ürkütmek istemiyor olabilirler. Erdoğan'ın ne yapacağını da kestiremiyorlar. Temkinli ürkeklik!..
AKP'nin Çukurambar sosyetesinin de gözü Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın üstünde..."Güllü", "Gülsüz" formüller tartışılıyor. Sınır ötesinde, nerelerde, kimlerin kimlerle temas ettiği sahur bitene kadar tartışılıyor. Herkesin kendine göre bir tahmini ve de altını çizerek belirteyim "bir duyumu" var!..
İstanbul'un geleceği AKP'nin geleceğine bağlanmış gibi... Al yanaklı, bond çantalı tosuncuklar telaş içinde!.. Bundan sonra, tanesi 40 bin liraya, Ankara Büyükşehir Belediyesine çürümüş ağaç vs. satamayacaklarını çok iyi bildikleri için, pazar paylarını kaybetmemek uğruna uğraş veriyorlar. Hani derler ya!.. "Koyun can, kasap et derdinde" diye..