Sarayda ikinci hükümet
16 Nisan referandumundan önce de sonra da defalarca uyardık. En son 01 Ekim'de burada yine yazdık. 16 Nisan anayasa değişikliklerinin ortaya çıkaracağı yapı devleti yönetilemez hale getirir, devlet içinde ayrı ve paralel yönetim yapıları oluşturur, başarısız devlete (failed state) dönüştürür dedik.
Nitekim 24 Haziran seçimleriyle birlikte anayasa değişikliklerinin fiilen ve resmen yürürlüğe girmesiyle birlikte şunlar oldu:
İçi boşaltılmış bürokratik devlet yapısı oluştu. Bakanlıklar dahil devlet kurum ve kuruluşlarının sorumluluk ve yetkileri alındı, içi boşaltıldı.
Kişi devleti veya tek adam yapısı oluştu. Tek karar vericinin olduğu, devleti yeniden istediği şekilde yapılandırma yetkisinin tek bir kişide olduğu, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin adeta bir devlet gücünde olduğu yapı ortaya çıktı.
Parti devleti yapısı oluştu. Cumhurbaşkanı'nın birçok talimatını parti teşkilatı üzerinden vermesinin önü açıldı. Bütün yetkileri üzerinde toplamış bir Cumhurbaşkanı'nın talimat verirken onun parti işi mi devlet işi mi ayırdında olma ihtiyacını hissetmesi beklenemez. Nitekim öyle de oluyor.
Danışmanlar devleti yapısı oluştu. Bu paralel ve karmaşık yapılar içinde işini yaptıramayan, içi boşaltılmış bürokratik devlet yapısı içinde taleplerine cevap alamayanlar tek karar vericiye ulaşmak için aracı, eş-dost bulma arayışına girdi, giriyor, girecektir. Bu bağlamda 2014'ten buyana geçen süreçte fiili uygulamanın oluşturduğu kültürün de etkisiyle her seviyedeki danışmanlar devreye girecektir.
Yeni anayasaya göre tüzel kişilik oluşturma yetkisiyle Cumhurbaşkanı'nın bir kararnameyle yeni yönetim birimleri, en çok bilinen haliyle bölge yönetimleri oluşturma yetkisi var ki eğer gerçekleşirse bu yeni paralel yönetimlere yol açacaktır. Ayrıca devletin kurum ve kuruluşları içinde tarikatların yerleşmekte olduğu iddiaları vardır ki bunun sonucunda devlet yönetiminde nasıl bir kaos yaşanacağı FETÖ kalkışmasıyla ortadadır.
Hızlı karar alınacak sloganıyla yapılan anayasa değişikliğiyle içi boş Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yukarıda özet olarak anlatılan haliyle karma karışık, bütün yetkilerin tek kişide toplandığı onun altındaki her seviyede yetki görev kargaşası yaratan bir sistemsizlik yaratıldı.
Bakanlık sayısı sözde azaltıldı ancak yetkileri alınmış, içi boşaltılmış bürokratik yapıya dönen Bakanlıklarda en az üçer Bakan yardımcısı atanmasıyla aslında sayı katlandı.
Bu yetmezmiş gibi şimdi de danışmanlar devlet yapısı denilebilecek yapı fiilen hayata geçirildi. Dün yayımlanan kararnameyle sarayda teşkil edilmiş olan 9 kurulun üyeleri atandı. Atama listelerine genel olarak bakıldığında Cumhurbaşkanı danışmanlarının birer ikişer kurullara yerleştirildiği görülüyor.
Kurullarda görevlendirilen şimdilik 76 kişi, kurulların çalışması için gerekecek diğer personel ve çalışma ortamlarının hazırlanması, işletilmesi vs.. ile Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde hükümet etmenin maliyetini akıl almaz seviyelere çıkarıyor.
Saraydaki yeni yönetim sisteminin süreç analizinin yapılmadığı o kadar aşikar ki sorun çıkarsa hallederiz mantığıyla hareket ediliyor. Gerekirse ikinci üçüncü Cumhurbaşkanı yardımcısı, ilave Bakan yardımcısı, yeni kurul üyeleri atanabileceği söylenmesi bunun en açık göstergesi.
Kurullarla ilgili şunlar açıklanmıştı;
- Cumhurbaşkanınca alınacak kararlar ve oluşturulacak politikalarla ilgili öneriler geliştirecek, geliştirilen politika ve strateji önerilerinden Cumhurbaşkanınca uygun görülenler hakkında gerekli çalışmaları yapacak, küresel rekabetin getirdiği ani değişimlere karşı strateji ve politika önerileri geliştirecek.
- Cumhurbaşkanı programına uygunluk açısından, bakanlıklar ile kurum ve kuruluşların uygulamalarını izleyecek ve Cumhurbaşkanına rapor sunacak.
Kurullara verilen bu görevlere bakılırsa gölge kabine gibi. Ama Kurullar, Bakanlıkların önünde bir konumda ve 16 Bakanlığın yapacağı işleri de üstlenmiş durumda. Bakanlıklarla kurulların sorumluluk ve yetkileri arasında önemli oranda çakışma var.
Bu haliyle 16 Bakanlı (aslında sekreter) kabineden sonra şimdi sarayda 9 kurullu 76 kişiden oluşan ikinci bir hükümet kabinesi kurulmuştur. Aynı yönetim merkezinde, çakışan sorumluluk ve yetkileri olan, aralarındaki ilişkileri tanımlanmamış iki ayrı yönetim mekanizması.
Bu çifte yapı içinde bırakın hızlı karar almayı, bir karar alınması mümkün olmayabilir. Alınsa bile sağlıklı kaliteli karar olmayacağı, kararların sık sık değişeceği ve birbirine ters yönde olacağı açık. McKinsey kararı bunun en son somut örneğidir.
Yönetilemez olmadan gelin yanlıştan dönün.