Sansür…
TBMM''den geçen ve "sansür-istibdat anlayışı"yla özdeş algılanan yasanın hep zararını konuştuk;
Basın hürriyeti, ifade hürriyeti, haber alma hürriyeti; demokrasinin bütün değerlerinde yol açacağı tahribatı.
"Zulümhane"nin, ki bir umacı olmaktan çıkmıştı, zaten "ihtimal" haline gelmişti; artık iyiden iyiye pamuk ipliğine bağlı bir keskin kılıç olarak sallanacak olmasını sözcüklerimizin üzerinde.
Haliyle.
*
Gelin bugün bir değişiklik yapıp "kâr"ına bakalım; iktidara, iddia olunan "fayda"sına!
Var mı sahi?
*
Patlaması muhtemel birkaç lağımın kokusunu süzecek belki.
İfşanın eşiğindeki bir kaç yolsuzluğun (daha) görülmesini, duyulmasını engelleyecek.
Toplumun, "bir kendisine, bir de iktidara bakıp uyanmasına" yol açacak kıyaslamalara sevk eden haberlerin "göze sokulması" önlenecek.
Kendi utanç eşikleri uyarınca "insan içine çıkabilir" olacak sorumluları bunca perişanlığın!
En azından.
*
Fayda mı?
Bu koşullardan, en "Bundan iyisi Şam''da kayısı"lığından!
*
Peki ya vicdana dokunan kısmı reva görüldüğümüz şu hayatın?..
Yüreğimizi kanatan, aklımızı oynatan, midemizi kazıyan, cebimizi boşaltan kısmı?..
Konuşulması, eleştirilmesi, feryat edilmesi engellenince, gerçeğin hayatımız üzerindeki etkileri de "gaz" haline dönüşecek mi; buharlaşacak mı, buharlaştırılabilecek mi "haber" ve "yorum"larımız gibi!
*
Markete gittiğimizde mesela, medya "derin yoksulluğu" layığınca anlatamıyor diye "peynir" satın alınabilir, sofraya konulabilir hale mi gelecek?
Çocuğumuza her gün bir bardak süt içirecek miyiz; 5, 6, 7 hatta semtine, markasına göre 10 TL''den?
Her gün bir yumurta yedirebilecek miyiz; en az 3TL''den?
Somonun 4 dilimi 400 TL''ye satılan balık tezgâhının önünden yutkunmadan geçebilecek miyiz; mütevazı "saray" ikramlıklarından ya, oradan aklıma geldi!
*
Madenlerde iş güvenliği, insan sağlığı konularında ısrarla alınmayan önlemleri, uyulmayan kuralları, üstü örtülen ihmalleri duyurmayınca, ölen madenciler yattıkları yerden kalkacak mı mesela?
O çocuklar yeniden sarılabilecek mi babalarına?
Analar evlatlarına…
*
Yazılmayınca yok da olacak mı fukaralık?
*
"Kul hakkı"nın nasıl yendiğini anlatmayınca birileri, ya soruları çalınan bir sınavda, ya bir mülakatta, ya atama yahut terfi sırasında hakkı yenen milyonlarca insan hissetmiyor mu olacak bunun mağduriyetini?
*
Haberinin sansürlenmesi, hayatın her alanında iliklerimize kadar hissettiğimiz hangi acıyı, öfkeyi, yokluğu gidermeye yarayacak;
Açları mı doyuracak?
Atanamayanları mı atayacak?
Evsize dam mı olacak?
Kira borcunu mu ödeyecek?
Faturaları mı düşürecek?
*
Yürürlüğe giren yasanın muhalefeti nasıl zorlayacağı ortada.
Ve fakat…
Seçmen tercihlerini; her bir vatandaşın bizatihi kendi evinde, ocağında hissettiği "hayatın gerçekleri"nin belirleyeceği bir iklimde, iktidara da öngördüğü yararı sağlamadığı gibi bir de üzerine "zulüm" temelli yeni bir şikâyetin konusu olacak zannımca…
ROTA YENİDEN OLUŞTURULDU:
"GEMLİK KİTAP LİMANI"
Rota yeniden oluşturuldu.
"Havası, suyu, bir de mis gibi kitap kokusu"…
Sloganımız bu.
Ve bu sloganla, tam yol ileri.
İstikamet, Bursa''nın şahsına münhasır yerlerinden biri.
Gemlik''te olacağız yarın.
Emre Kongar hoca, Balyoz iftirasının ortaya çıkmasına sağladığı bilimsel katkılardan Boğaziçi direnişine çetin yolların dirayetli aydını Cem Say hoca, bu ülkenin toprağının, suyunun, buğdayın, mısırın, şekerin, fındığın velhasıl bereketimizin medyadaki en sıkı takipçisi Ali Ekber Yıldırım, İnci Aral, Levent Üzümcü, Yekta Kopan, haksızlıklara hiç susamayan Nasuh Mahruki, bugünlerin gazetecilik sınavını başarıyla veren Mustafa Hoş, Tuba Emlek, Cumhuriyet''in değer ve önderlerini özellikle çocuklara aktarmaktaki azmi özel olarak takdire değer canım Özlem Özdemir ve daha kimler, kimlerle, ne güzel etkinliklere imza atacak günlerce.
Bizim etkinliğimiz yarın;
Saat 14.00''te söyleşi, peşinden de kitap imzası için demir atacağız Kitap Limanı''na.
(Zeytin Dalı Meydanı''nda)
Ailesinin bir bölümü de Bursa''da yaşayan bir göçmen kızı olarak, laf aramızda bir küçük torpil de beklemiyorum değil hani:)