"Sanki gök üstümüze çöküyordu..."

Bölücü hain, Türk savaş uçaklarının Kandil'i vurduğu günü anlattı:

"Sanki gök üstümüze çöküyordu..."

Türk Silahlı Kuvvetlerinin, terör örgütü PKK'nın Kandil ve etrafına yönelik hava operasyonları kararlılıkla sürüyor. Konuyu ele aldığım her yazıda ısrarla altını çiziyorum; hainlerin kaybı her yönden çok büyük. Çil yavrusu gibi sağa sola dağıldılar. Kaçmayı başaranlardan bazıları Barzani bölgesine bazıları da Kuzey Suriye'ye sığındı. Başta uyuşturucu olmak üzere tüm lojistik ve gelir yolları yerle bir edildi. Kandil'deki inlerden bugüne kadar -sağ kalanlardan- 220 teröristin kaçtığı bildiriliyor. Bunlardan bir bölümü de Türkiye sınırlarına girdiği sırada ya teslim oldu ya da kahraman askerlerimiz tarafından yaka paça yakalandı. Ele geçirilen bölücü hainler sorgulamalarında oldukça çarpıcı itiraflarda bulundu. Bunlardan biride; 17 Ağustos 2015 tarihinde Şırnak/Silopi'de güvenlik güçlerince yakalanan Agah Kod adlı (1990 Doğumlu Bingöl nüfusuna kayıtlı) bölücü terör örgütü mensubuna ait. Kandil'e düzenlenen hava operasyonlarının ne kadar etkin ve başarılı olduğunu anlatabilmek adına Yeniçağ'ın bölgedeki güvenlik kaynaklarından ulaştığı sorgu tutanağının özetini dikkatlerinize sunuyorum...

- Örgüte ne zaman katıldın?

Agah(K): 2013 yılında İstanbul'da katıldım. 4 yıl önce geldim İstanbul'a, 6 kardeşiz, iki de kız kardeşim var. İş bulmak içim geldim. İnşaatlarda günlük olarak çalıştım. 4 arkadaş aynı bölgeden geldik; hepimiz çalıştığımız inşaatlarda bize verilen bir yerde kalıyorduk. Bazen ikimiz iş buluyorduk, diğerleri bir yerlerde kalıyordu. Eve de para gönderiyorduk ara sıra.

- Nasıl katıldın örgüte?

Agah(K): Kahvehanede iş için bekliyorduk. 2013 yılı baharda gelmiştik, çalışıyorduk; ama çoğu zaman iş de bulamıyorduk. 2013 yılı Kasım veya Aralık ayı idi 3 kişi geldi kahveye. 'Kürtçe bilen var mı?' dediler. Kuzey Irak'ta inşaatta çalışmak için. 'Ücret dolgun' dediler. 4 arkadaştık, ... ile ikimiz talip olduk. Diğerleri 'gitmeyin sıkıntı olur başız belaya girer' dediler, onlar gelmediler. Günlük 50 Dolar dediler. Kahveden 10-15 kişi isimlerini verdi; bizi hemen bir kamyonete doldurdular bir eve götürdüler. Akşam çok güzel yerde yedirdiler, yeni giysiler verdiler....

- Neden teslim oldun?

Agah(K): 24 veya 25 Temmuz gecesi Kandil bölgesinde nöbetteydim. Yanımda bir heval daha vardı. Hava çok güzeldi. Bir anda korkunç bir gürleme oldu. Gökten korkunç sesler gelmeye başladı. Daha ne olduğunu anlamadan her yer patlamaya başladı. Alev topları her yerdeydi. Sanki gök üstümüze çöküyordu. Sanki yüz tane uçak vardı tepemizde. Nasıl gelmişlerdi bir anda anlamadım. Mağarada ve konteynırlarda kalan hevaller dışarı çıktılar. Bir kısmı sağa sola ateş etmeye başladı. Neye ateş ediyorlardı anlamadım. Açılan o ateşlerde bazı hevaller vuruluyor yere düşüyordu. Sağda solda korkunç sesli patlamalar oluyordu, gündüz gibi her yer aydınlanmıştı. Bazı patlamalar art arda hiç aralıksız oluyordu. Bizim bulunduğumuz bölgede 215 kişi vardı.

- Nasıl net 215 diyorsun?

Agah(K): Çok sıkı yoklama alıyorlardı. Duymuştum. Bazen sayı azalıp artıyordu ama en son 215 idi. Sonra bir anda benim bulunduğum yere yakın alana da mermi düştü herhalde. Bir yerlere savruldum. Bayıldım herhalde. Kalktığımda her yer dumandı bir şey göremiyordum. Kulağım da duymuyordu. Etrafta sanki herkes ölmüştü, yatıyordu. Mağaralar patlıyordu, içinden yanarak çıkmaya çalışan hevalleri gördüm, çıkan düşüyordu, çıkan düşüyordu. Her yer çökmüştü, mahvolmuştu. Tek bir konteynır bile sağlam yoktu. Hepsi yanıyordu. Su bidonları bile yanıyordu. Birkaç kişi benim gibi ayaktaydı. Sonra bir daha gökte patlamalar oldu, hemen yattım. Herhalde yakınımızdaki diğer yerleri vuruyorlardı. Oralar da alevdi tamamen. Ayakta kalan birkaç kişi benim gibi sersemlemişlerdi. Hemen buradan kaçmaya karar verdik. Liderlerden kimse yoktu bizi engelleyecek. Herhalde onlar da ölmüştü. Nereye gittiğimizi bilmeden oradan uzaklaştık. Etrafı çok tanımıyorduk. Bizi operasyona götürmemişlerdi. Kampta hayvanlara bakıyordum, bulaşık yıkıyordum, takım komutanlarının odalarını temizliyordum. İçimizden biri biraz tecrübeliydi. Sabaha kadar hiç durmadık yürüdük. 2 gün arazide orada burada vakit geçirdik. Çok açtık, yorgunduk. Sonunda bir mezraya geldik. Elimizde silahlar vardı. Bize hemen yemek verdiler. Elbise de istedik. Sonra hemen oradan da ayrıldık. Çok uzun süre yürüdükten sonra bir araba bizi Zaho yakınlarında bıraktı. Silahları araziye bıraktık. 20-25 gün bölgede vakit geçirdik. Bir heval Şırnaklıydı. Bölgeyi tanıyordu. Hezil çayını geçerken askerler bizi yakaladı. Buraya getirdiler. Askerler bize çok iyi davrandılar. Hiç kötü söz bile söylemediler. 'Madem pişmansınız, bizim misafirimizsiniz' dediler. Sigara tuttular, yemek verdiler. Bize askerleri böyle anlatmıyorlardı. 'Yakalarlarsa sizi soyarlar, işkence eder' diyorlardı. Yalan atmışlar. İyi ki buradayım. Bildiklerimi anlatmaya hazırım. Ama o geceyi hatırlamak bile istemiyorum. Gökten ateş yağıyordu. Bir ara dünyanın sonu geldi, kıyamet geldi sandım. Kulaklarım hala tam duymuyor.

- Sizin gibi kaçan teröristler var mı?

Agah(K): Biz 4 kişiyiz ama Zaho'da duyduklarım çok sayıda hevalin kaçtığı, orada burada saklandığı şeklinde. Belki onlar bizden önce gelmişlerdir. Gelecekler de vardır. Bu bombardıman çok iyi oldu yoksa kaçamazdık. Bize hayvana davranır gibinin ötesinde davranıyorlardı. Doğru dürüst hiç yemek yiyemedim. İlk defa burada kıymalı pideyi siz verdiniz, şalgam suyu içtim. Yaşamak çok güzel. Allah razı olsun sizden. Çok pişmanım.

***

Kandil'de başlayan bu başarılı operasyonun KCK'nın şehir içi yapılanmalarının tamamen çökertilmesi ile tamamlanması şart oldu. Buzdolabındaki sürece paralel olarak, güvenlik güçlerini savunma pozisyonunda bekletmek, hainlerin zaman kazanmak için oyalama taktiklerini seyretmek, 1 Kasım'da erken seçim denemesi yapmak yine terör örgütün ve sivil uzantılarına hayat öpücüğü verecektir.

Yazarın Diğer Yazıları