Sandıktan ne çıkabilir?
Geçtiğimiz hafta milliyetçi/ulusalcı kesimin gündemi ile halkın gündemi arasında bir örtüşme sıkıntısı olduğunu dile getirmek için çırpınmıştık.
Biz, “Türkiye parçalanıyor” diyor ve buna elle tutulur örnekler veriyorduk amma halkın önemli bir kesimi, “Yahu parçalanan bir şey yok, siz abartıyorsunuz” diyordu. Bu, benim birebir gözlemimdi. Katılanlar olur, katılmayanlar olur.
Dediğim, söylediklerimizin topluma mal edilemeyişiydi.
Zaten bir Yeniçağ’ın bunu tek başına başarması da mümkün değildi. Mesaj ve Meltem Tv, Ulusal Kanal, Yeni Mesaj gibi Türkiye’nin bölünmesinden endişe duyan, duyduğu endişeyi toplumla paylaşan gazete ve televizyonlar elbette ellerinden gelen gayreti gösteriyordu amma, o yazıda söylediğim ve ısrarla söyleyeceğim gibi, millet işinde gücündeydi, bu bir. İkincisi halk bir şekilde televizyon karşısına geçtiğinde ya evlenme programlarını seyrediyordu, ya da cemaat televizyonunu izliyordu. O yazıda tekrarladığımı yine tekrarlıyorum: Halkın kahir ekseriyetinin gündeminde bizim konuştuklarımız değil Erdoğan’ın konuştukları ve cemaatin gündeminde olanlar var.
O gün ayrıca bu sütunda Ovaazatlı’da yapılan mahalli seçim sonuçlarında AKP’nin 651, CHP’nin 313, DP’nin 92 ve MHP’nin 72 oy aldığını hatırlattıktan sonra, “CHP nasıl oldu da Ovaazatlı gibi halkının yüzde 95’inin muhafazakâr olduğu bu beldede ikinci parti olabildi ve MHP niçin bu seçimden dördüncü parti olarak çıkıp Ovaazatlı’da barajın altında kaldı sorusuna cevap aramıştık. Bu örneği de baştan beri altını çizdiğiniz gözlemlerimizi kuvvetlendirmek için vermiştik. MHP Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy bize, örneğin tam yerine oturmadığını anlattı. Bursa’nın Oavazatlı’sına bakarak Türkiye genellemesi yapılamayacağını söyledi. Ben dedi, Ovaazatlı seçimleri kadar iktidar partisi tarafından çığırından çıkarılmış bir seçim göremedim. Örnekler verdi, haklı bulduk. O gün keşke Oavazatlı’dan hiç bahsetmeseydik.
Çünkü dile getirdiğimiz, Oavaazatlı seçim sonuçlarına ihtiyaç duymayan bir Türkiye gerçeği idi. Bu, birileri tarafından ister görülür, ister görülmez. O yazıya gerçekten çok ilginç tepkiler aldık. “Sen ne yapmak istiyorsun?” diye bizi sigaya çeken bir büyüğümüzün dışında halkın önemli bir kesiminin gündemi ile milliyetçi siyasi parti liderleri ve milliyetçi önderlerin gündeminin tam örtüşmediğini örnekleyen tepkilerdi bunlar. Kimse kızmasın, kimsenin canı sıkılmasın, bu gerçekler bugünden bilinsin, ne yapılacaksa, atı alan Üsküdar’ı geçmeden yapılsın.
Bakınız Yar. Doç. Dr. Necmi Akyalçın o yazımızla ilgili ne diyor: “Sayın Demir; ben Çanakkale Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanlığını dör yıldır yürüten, aynı zamanda da kentin üniversitesinde öğretim üyeliği yapan bir yurtsever kişiyim. Bugünkü yazınızı okudum ve çok etkilendim; sanki benim duygu ve düşüncelerimi yansıtmışsınız. Türkeş’in koruma görevlisinden köydeki vatandaşa, oradan üniversitedeki öğretim üyesine kadar herkes bölünmemizle ilgili yapılan hainlikleri her nedense göremiyor, çözemiyor.” Benim örneklerim Karadeniz’dendi. Necmi Hoca, Çanakkale’nin de aynı olduğunu söylüyor. Ege’den de benzer tepkiler aldım. Geriye bir Akdeniz’le bir Güneydoğu kaldı. Bırakınız iktidar olmaya, Meclis’e girmeye yeter mi?
Bakınız beyler! AKP bu seçimlerde evden çıkmasa yüzde 45 oy alır. Hedefleri yüzde 50. Çok güçlü bir halkla ilişkiler organizasyonları var. Para onlarda, iktidar nimetleri onlarda. Diyelim ki yüzde 45-46’da kaldılar. Ve diyelim ki CHP çalıştı, didindi yüzde 34 oy aldı. İkisinin toplamı etti mi yüzde 80. BDP’nin nereden baksan yüzde 6 oyu var. HAS Parti’sinden BTP’sine, RP’sinden diğerlerine hiç almasalar toplam oylar yüzde 8 ila 10 arasında değişir mi değişmez mi? Dikkat edin, hiç almasalar diyorum.
Yüzde 80’in üzerine yüzde 6 artı yüzde 8’i koyun, geriye ne kalıyor?
Ya AKP yüzde 46’yı yüzde 49 yaparsa?
Öyleyse?
Öyleyse MHP’nin BTP başta olmak üzere diğer muhafazakâr ve mukaddesatçı partilerle dirsek teması bir kalemde niye hesaptan düşülsün?