Sancakların anlamı
Ağustos sıcağı, Ramazan rehaveti, Pazar tatil hakkını yarına erteleyin. Tıpkı kurban ve ramazan bayramlarında olduğu gibi erken kalkın. Toyda, düğünde kaldırılan, asılan bayraktan öte bugün sancaklar yürüyecek başkentte. Ankaralı olanlar şanslı. Hipodroma gidemeyenler televizyonlarının başına geçsin. Belkide son 50 yılın en anlamlı bayramı olacak 30 Ağustos. Cumhuriyet tarihinde ilk defa sancakların hepsi bir araya gelecek. Sancakların geçişini ayakta selamlayacak millet.
Birileri şimdi “Ne var bunda, 19 Mayıs’ta 29 Ekim’de asker yürür diyecek.” Kuyruk acısı olanlarla, vurdum duymazların kol kola girdiği ortamda, oturup sancak üzerine yazmaya, ilköğretimde sosyal bilgiler, lisede Milli Güvenlik dersi vermeye hiç niyetim yok. Bayrak ve sancak gibi kutsallarımızdan bihaber olanlarla, kutsiyetlerimize savaş açanlar arasında da fazla fark göremiyorum. Senelerdir planlı olarak tacize uğrayan, iğfal edilmek istenen, namusumuza tasallut edenlere karşı, uyarı günü olarak görüyorum 30 Ağustos’u. Milli devletimizin Tecavüze uğramayacağının, bir piçe gebe bırakılmayacağının kararlılık günü olarak addediyorum. Gücü ve gücün birliğini temsil eden sancağın kılıfından çıkarılıp meydanlara dikilmesi ve bütün dünyanın gözü önünde sergilenmesi yerli ve yabancı düşmanlara meydan okumaktır resmen.
Dünyanın her ülkesinde orduların milli günleri vardır. Ruslar Kremlin meydanında, Çinliler Pekin’de, ABD’liler Washington’da, İngilizler Londra’da kısacası yüzlerce ülke, ordu günlerini kutlarken, ülkelerinde görev yapan yabancı büyükelçi ve diplomatları davet ederek, askeri güçlerinin ne denli muhteşem olduğunu sergileyerek psikolojik savaş yaparlar. Türkiye Cumhuriyeti de milli bayramlarımızla beraber bu uygulamayı 30 Ağustos’ta gerçekleştirir. Bir nevi Türkiye üzerinde hesap yapanları uyarır. Dünyadaki gelişmelerde ise yer yüzünde barışın teminatının Türk milleti olduğunu hatırlatır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki soğuk savaş döneminde Türkiye’yi NATO’ya mahkum edenlere; Coniler, “Don lastiğinizi bile biz veriyoruz” diye küçümseyerek bu memlekette darbeler bile yaptırdılar.
1974 Kıbrıs harekâtıyla beraber konan silah ambargosu uyandırdı milletimizi. Dost ve müttefik sandığımız Almanya’dan satın aldığımız Leopar tanklarıyla beraber, askerin başına taktığı çelik başlıkların, Güneydoğu’daki operasyonlarda kullanılmasına bu yıla kadar izin verilmediğini bu memlekette aydın diye geçinen kaç kişi biliyor.
Bu Ağustos, başka Ağustos. Senelerce zeminini hazırladıkları bölme planını açılım adıyla uygulamaya koymaya karşı ilan edilen savaş gününün de adı oldu 30 Ağustos.
Yarın sancaklar açılacak. Sancağın gücü karşısında ayağa kalkacak herkes. 60 sancak ile beraber Türkiye’nin dört bir yanından gelen 25 bin seçkin askeri personel yürüyecek.
Yüzde 100 yerli harp malzemeleri sergilenecek başkentte. Çankırı’da, Arifiye’de, Kayseri’de ve ASELSAN’da Türk mühendislerinin ve Türk işçilerinin yaptığı füzeler, toplar, tanklar, tüfekler, elektronik aygıtlar tanıtılacak. Tunç yürekli paraşütçüler inecek gökten. Türk yıldızları yeryüzünde hiçbir pilotun gerçekleştiremediği dalışları gerçekleştirecek, uçaklarımızla. Kısacası sancakların gücüne güç katacak asker. Kuyruklarını paçalarının arasına kıstıran itler sessizce sıvışıp gidecekler.
30 Ağustos’ta açılan sancakları saygıyla selamlıyor, Peygamber ocağımızın Mehmetçiklerini gözlerinden öpüyorum.
NOT: Bu Cuma Ankara’da protokol camii için mabetlerimizde para toplanıyordu. Kafama takıldı, camide protokol olur mu diye? Binlerce yıldır bu topraklarda camileri millet yapmıştır. Protokol için yapılacak caminin parası milletten toplanmaz, protokolden alınır. Bu konuyu irdeleyip yazmaya devam edeceğiz.