Sam Amca niçin ifşa etti?
PKK’nın Ağustos ayındaki Gaziantep katliamından sonra devlet mekanizmasının bir şekilde terör örgütüne misliyle cevap vereceği bekleniyordu. Yüreğimizi soğutacak bir haber beklerken müzakerelerin devam ettiği açıklandı. Asker ve polis özel güvenlik timleri kırsalda dağ bayır terörist avına çıkarken şehirde ‘diplomatik’ görüşmeler yeniden başlamıştı.
Oslo süreci özellikle başka bir ülkenin (İngiltere’nin) gözetiminde yürütüldüğü için başlı başına bir felaketti. Türkiyeli bir arabulucu bulunamaz mıydı? Kırık kolun tedavisini kemik kırmakla şöhret kazananlara yaptırmak hangi akla hizmetti?
Diyelim ki bu ağır siyasi sorumluluğu göze aldınız ve görüşmekte ısrarlısınız, hiç olmazsa ciğeri yanan vatandaşların yüreğine bir nebze su serpseydiniz. Terör örgütü elebaşlarını paketleyip icabına baksaydınız ya!
Meğer bunu Amerikalı stratejistler de düşünmüş. Sam Amca örgüt üst yöneticilerinin Usame Bin Ladin’e karşı düzenlenen operasyon yöntemiyle yakalanmasını önermiş. Ancak uluslararası hukuku ihlal etmemeye özen gösteren bizimkilerin kafasına böyle bir operasyon pek yatmamış!
ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone, normalde gizli kalması gereken görüşmeleri nedense ortaya döküverdi. Büyükelçi bu ifşaatı, “ABD, Bin Ladin’i yakaladı. Neden mesela Murat Karayılan’ın yakalanması için Türkiye’ye yardım etmiyor” sorularından sıkıldığı için yapmak zorunda kalmış! Oysa Büyükelçiye göre, PKK’yı askeri açıdan yenmemiş olmaktan dolayı ABD’de de üzülüyormuş. ABD’ye yönelik şüphelere üzüldüğünü hatta sinirlendiğini söyleyen Ricciardone, böyle olunca düşmanın müttefikler arası ilişkiye şüphe düşürdüğünü vurgulamış.
TTP (Tactics Technics Procedures-Taktik Teknik Usuller) adını taşıyan Bin Ladin operasyonu çoklu disiplinli bir yaklaşımla, ileri teknolojiden, özel harekattan, kolluk kuvvetlerinden yararlanılarak gerçekleştirilmiş. Ricciardone, “Düşmanlarımızın bizim kapasitemizi öğrenmesini istemeyiz” diyerek fazla ayrıntı vermekten kaçınmış.
Büyükelçi özetle, bir yandan “terör örgütü elebaşlarına yönelik operasyonu Türkiye’ye önerdik ancak istemediler” deyip ABD’ye yönelik kuşkuları dağıtmayı hedeflerken bir yandan da “ABD’nin sadece istihbarat verdiğini, fakat bunun değerlendirmesini Türkiye’nin yaptığını” vurguluyor. Bir anlamda, Uludere faciasına yol açan istihbarat krizinde kaçakçılar hakkındaki bilgiyi kendilerinin verdiğini ancak operasyon kararını Türk tarafının aldığını ima ediyor.
Türkiye’nin bu teklife nasıl karşılık verdiğini ise Başbakan Tayyip Erdoğan’dan öğrendik. “Bin Ladin’in yakalanmasının şartları, ülkesi olsun, bulunduğu yerle ilgili farklı şartlar. En basitinden birisi normal bir şehrin evinde kalıyor. Öbürü dağın mağaralarında oluyor. Bu mağaralar biliyorsunuz 100-150 metre derinlikteki mağaralar ve bu mağaralarda şu anda güvenlik güçlerimiz bu mücadeleyi yürütüyor. O bakımdan şartları çok farklı” diyor Erdoğan. Ancak ‘üçlü mekanizma’nın tekrar işletebileceğinin de işaretini veriyor.
BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak ise Ricciardone’nin PKK’nın bitirilmesine dair bu sözlerine gayet kibar, “Türkiye’de misafir olduğu” vurgusuyla cevap verdi. Kışanak konuşmasında, ABD’nin Orta Doğu’da yeni bir dizayn süreci içinde olduğunu ve Orta Doğu’da en önemli aktörlerden birisinin Kürtler olduğunu da hatırlattı. Kışanak’ın bu alttan alan ifadeleri dahi ABD ile PKK arasındaki ilişkinin ciddiyetini ispatlıyor.
Şehit cenazelerinin ardı arkası kesilmiyor. Bir ailenin gözyaşı kurumadan diğerinin bağrına kor düşüyor. Ama görüşmeler sürüyor. Hikmet-i hükümet artık kimse için geçer akçe değil. Akla yatmayan sorgulanıyor ve sorgulanmalı da.
Devlet yöneticileri bir kerecik olsun kendi işini ancak milli imkan ve kabiliyetleriyle sonuçlandırabileceğine inanmalı. Bizim sorunumuzu bölgedeki karışıklıktan hayati çıkarları olan süper devletler niçin çözmek istesin? Bizim operasyonel birimlerimizin neyi eksik? Hep başkalarının paketlediği kargoların adrese teslim edilmesine nezaret edilmesiyle mi avutulacağız?