Sahte belge çetesi ne olacak?
OdaTV davasından tahliye olan meslektaşlarımıza “geçmiş olsun” diyorum. Bir yıldan fazla süredir içeride olmak kolay değil. Ancak Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan 3. yılını doldurdu. Doğu Perinçek, Kemal Kerinçsiz, Veli Küçük gibi 4. yılı geride bırakanlar var. Ahmet Şık ve Nedim Şener için, uluslararası baskı olmasa kesinlikle tahliye edilmezlerdi yorumlarına katılmamak mümkün değil. Ahmet Şık’ın “Bizi cezaevine tıkanlar hesap verecek, onların tutuklanmasını göreceğiz” sözlerini manidar buldum. Zira Silivri’den şu ya da bu şekilde tahliye olanların sesi çıkmıyor. Çoğu sağlığı bozuk olduğu için ölümle pençeleşirken, bazıları “aman bir daha buraya gelmeyeyim” diye köşelerine çekiliyorlar. Başına gelmeyenin hoşuna gelirmiş. Ahmet Şık tutuklanmadan önce içeridekilerin suçlu olduğunu sanıyordu. Üretilmiş sahte digital belgelerin malum medya tarafından yapılan yayınlarına inanıyordu. Acı tecrübe sonrasında sahte belge düzenleyenlerin bir bir tespit edilerek cezalandırılmasını istiyor. Haklı da... 2008’den bu yana fırsat buldukça duruşmaları izleyerek orada nelerin olup bittiğini takip etme fırsatı buldum. 33 ay içeride tutulan genç Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin öyküsünü “Teğmen Çelebi” adlı kitabımda, halen 250 tutuklunun yargılandığı ünlü Balyoz Davası’nda yaşananları ise “Digital Terör” kitabımda topladım. Tutuklular ve avukatların “sahte belge üreten çete” ile ilgili suç duyurularını ve yakalanma taleplerini yazmaya, kamuoyuna duyurmaya çalıştım. İleri demokrasiye terfi eden memleketimde yatak odalarını gözetleyen teknoloji ve kolluk gücü ne yazık ki sahte çete üyelerini belirleyerek adalete teslim etmek için kılını kıpırdatmıyor. Memleketin Genelkurmay Başkanı’nı, MİT Müsteşarı’nı sorguya çağıran özel yetkili mahkemeler, sahtecilerle ilgili adım atmış değil... “Tutukluluğun devamına...” kararı ne de çabuk çıkıyor... Delillerin karatılması, suçun değişim ihtimaline dair kanaatler ne de değişken... Oysa bilirkişi raporlarıyla sahtecilik tescil edilmiş. Masumiyet karinesi gün ışığı gibi parıldıyor. Ahmet Şık, Nedim Şener, Sait Çakır, Coşkun Musluk tahliye edilirken, iki katlı koğuşunda tam bir yıldır yapayalnız yatan tutuklu tek anne Müyesser Yıldız’ın suçu ne? Benim arslan yürekli bacımın zaten tahliye talebi yok. O doğuştan gazeteci... Üstelik sarı basın kartı sahibi... İçeride susmasını istediler. İnadına yazıyor. Özgür olduğu günlerden daha fazlasını üretiyor. Oğlu İlim’i, alzaymır hastası anasını özlüyor, bir de Ankara simidini... Savunma hakkı için verilen beş dakikalık süreçte bakın neler söylüyor:
***
“Sayın Başkan, Değerli Üyeler;
“Çağdışı hukuk” dönemimize ilişkin bir örnek vermek istiyorum. PKK bir terör örgütü, Öcalan da 40 bin insanın ölümünden sorumlu bir terörist. Şimdilerde onunla masaya oturulsa da hukuk önündeki durumu bu. O zat; 14 Şubat 1999’da yakalandı. Sadece 3,5 ay sonra, 31 Mayıs 1999’da davası görülmeye başlandı. Yaklaşık 1 ay sonra da, 29 Haziran 1999’da dava sona erdi. Yani toplam 4,5 ayda her şey bitti. 9 celse yapıldı. Tutukluluk ve yargılama sürecine, yandaşları/destekçileri dahil hiç kimseden toplu iğne başı kadar itiraz gelmedi. Yani böyle bir şahsa bile hukuk devletine yakışır bir şekilde muamele edildi. ” İleri demokrasi “ sayesinde sahip olduğumuz ” BEN YAPTIM, OLDU “ hukukuna gelince; Bir kısmımız 14 Şubat, bir kısmımız 3 Mart 2011’de gözaltına alındık, tutuklandık. İddianamemiz 7 ay sonra hazırlandı. Huzurunuza 9 ay sonra gelebildik. 4 aydır da dava sürüyor, 12. celsedeyiz. Ve ne yazık ki hâlâ başladığımız noktadayız. Hâlâ delil aranıyor!..
***
Sayın Başkan,
PKK elebaşısı Öcalan’ın Hâkimi Sayın Turgut Okyay kararı açıklarken, kalemini kırmamıştı. Gelin siz buradaki genç arkadaşlara isnat edilen suçlar neyse, onları da benim hesabıma yazıp, artık hükmü verin, kaleminizi kırın. Suçlu olduğumdan değil, şunun için istiyorum artık hüküm vermenizi: Birincisi; Hükümlü hak ve hukukundan yararlanmak için. Bir Öcalan’ın bizden çok hakkı var, onun hukuku bizden daha çok ve iyi korunuyor. Hükümlü hakkı derken; mesela yarın annem ağırlaşsa, en azından onu son bir kez görme imkânım olacak!..
İkincisi; Bugünün adaleti, bugün teslim edilmelidir. Her gecikme sizlerle, devletle ” helalleşmeyi “ zora sokacaktır.
Sayın Başkan, Sizlerden son istirhamım da şudur:
Sözde iddianameye göre, İklim Ayfer Kaleli’nin işlediği öne sürülen suçlar ve onun için talep edilen ceza benden fazla. O tutuksuz, ben tutukluyum. Neden? 1 yıldır bunun cevabını arıyorum. “O sarışın, sen esmersin” veya “O uzun boylu, sen kısa” gibi bir cevap bile kabulümdür. Yeter ki bir cevap veriniz.
Teşekkürler...
Müyesser Yıldız UĞUR”