Sahip çıkıyoruz!..
Milli Anayasa Forumu olarak bilinen Milli Merkez’in bir yıldır düzenlediği panellere elimden geldiğince katılıyorum. Çeşitli il ve ilçelerde bir nevi “uyanış” için yapılan toplantılardaki heyecana tanık oldum. Sevgili Arslan Bulut’un Güdümlü kuruluşlar” adını verdiği “Sivil Toplum Kuruluşları” deyimini ben de benimsemiyorum. Soros vakıflarından, AB projelerinden, cemaat ve iktidar dayatmaları ve fonlarından faydalanıp siyasi rant peşinde koşanlara sivil toplum demek mümkün değil. “Gönüllü” kelimesi daha çok yakışır diye düşünüyorum. Tehlikenin farkına varanlar ideolojik saplantılardan sıyrılıp bir araya gelmeli. Nitekim 29 Ekim ve 10 Kasım’da Ankara’da bunu başarmıştı. Aynı kuruluşlar bölücü yeni anayasa tezgâhına karşı bir araya gelme kararı almışlar. ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) Genel Sekreter Yardımcısı Öner Tanık sözcülüğündeki heyetle beni de ziyaret ettiler. Genç-gayretli kardeşimiz Öner Tanık’ın 29 Ekim, 10 Kasım ve 13 Aralık Silivri çıkarmalarındaki fedakâr çalışmalarına tanık oldum. “Vatan-Cumhuriyet ve Emek Birlikteliği” adını verdikleri platformda “Sahip Çıkıyoruz”, “Ankara Buluşması” programlarını anlattılar. 24 Mart 2013 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilecek “Anayasa ve Türkiye Gündemi” toplantısına katılıp, katkı sağlamak vatandaşlık görevi olduğu için ben de heyecanlandım.
“Bugün, vatanımız, cumhuriyetimiz ve emeğimiz saldırı altındadır. Bu saldırılar, anayasa tartışmalarında açığa çıkmıştır. Yeni Anayasa 1982 darbe anayasasını değiştirmek için yapılmıyor. Amaç, Atatürk ilke ve devrimlerini yok etmek, insanlarımızı din, mezhep ve etnik kökenlere göre ayrıştırarak Türk Milletini birbirine düşürmek, vatanı bölmek, Cumhuriyeti yıkmaktır” tespitine katılmamak mümkün mü?
İmralı’daki bebek katilinin dikte ettirirken; “yaz Sırrı...” dediği anayasayı kabullenmek, başkanlık hırsı ile kapalı kapılar ardındaki pazarlıklara göz yummak elbette mümkün değil. Alın işte Başbakan fiilen uyguladığı “Sansür kılıcı”nı bu defa yüksek mahkemenin onayı ile eline aldı. “Milli Güvenlik” derslerini okullardan kaldıran Erdoğan “Milli Güvenlik” gerekçesiyle canını sıkan yayınları durdurma yetkisi aldı.
Tayyip Erdoğan ve görevlendireceği bir Bakanın emri ile her türlü yayın (televizyon, gazete, internet vs.) durdurulabilecek. Padişahlarda, tiranlarda, faşist diktatörlerde bile bulunmayan bu yetki ile neler yapabileceklerini tahmin edebiliyor musunuz?. Tansel Çölaşan, Ümit Kocasakal, Sabih Kanadoğlu gibi değerli hukukçuların yanında gazetecilerin yüz aklarından Bekir Coşkun’a kadar çeşitli konuşmacılar “Milli Direniş Toplantısı” haline gelecek olan ‘Ankara Buluşması’nda Türkiye genelinde başlatılacak kampanyayı anlatacaklar.
Uyanışın başlayıp; dalga dalga yayıldığına okuyucularımız da tanık oluyor. Gelen e-postalar, sosyal paylaşım sitelerindeki mesajlar “Yetmez ama Evet!” gafletine düşenlerin de işin farkına vardığını gösteriyor. “Çözüm Süreci” adını verdikleri İmralı pazarlığına göz yumanlar bile bölücü anayasaya hayır diyeceklerini şimdiden açıklamaya başladılar. Amiral gemisinin eski kaptanı Ertuğrul Özkök’ün “Ben bu anayasaya ‘hayır’ derim” başlıklı yazısını önemsiyorum.
“Bütün balataları patlatılmış, firen ve denetim sistemi çökertilmiş, kuvvetler ayrılığı prensibi hacamat edilmiş bir başkanlık sisteminin ne Türklere, ne Kürtlere, ne de bu toplumun öteki bireylerine barış ve mutluluk getireceğine inanıyorum. O rejim, demokrasinin sonu olur...” diyen Ertuğrul Özkök gibi herkes fikrini bu günden ortaya koymalıdır. Sıranın kendilerine geldiğinde ağlayıp sızlamanın anlamı kalmayacaktır.
Vatana, Cumhuriyet’e ve emeğe sahip çıkmanın tam zamanıdır. Görelim...