Sağ ile hesaplaşma
Pazar günü yapılacak olan referandumun planlanan üçlü sacayağının sadece bir parçası olduğunu vurgulayıp, asıl hedefin 2011 genel seçimleri olduğu gerçeğini dile getirmiştim. Edirne’den sevgili kardeşim Tolga Akalın aradı. “Üçüncü ayak 2012 ’deki Cumhurbaşkanlığı seçimidir” diyerek bugünlerde 5 yıl mı 7 yıl mı olarak tartışılan Cumhurbaşkanlığı görev süresinden daha önemlisinin iki turlu seçim sistemi olduğunu hatırlattı.
Genç kuşağımızın başarılı hukukçusu Tolga’nın açtığı ufuk çizgimin nirengi noktası Alparslan Türkeş’in, “Komünizm tehlikesi yüzünden sağ ile olan kavgamızı erteledik” sözünü bir kere daha hatırladım. Merhum başbuğdan sonra Azmi Karamahmutoğlu’nun, “Ertelenen sağ ile hesaplaşmayı başlatıyoruz” konuşmasından ne kadar da çok umutlanmıştım. Türk milliyetçilerinin sırtında ülkücülerin gölgesinden siyasi rant kazanarak ihtiras ile ikballerini zenginleştirip, milliyetçi ülkücülere gerçekte düşman olan sağ ile hesaplaşmanın zamanı geldi de çoktan geçiyor bile. Kimilerine aykırı gelecek olan bu düşüncem aslında Türk siyasi tarihinin sosyolojik sorgulamasının yapılmayışının sonucudur. Yine kimileri Türkiye’de Türk milliyetçiliği hareketini sağ cephenin bir argümanı olarak nitelendirebilir. Ancak yüzde yüz yerli olan milliyetçi ülkücü hareket hiçbir zaman sağ yelpaze iç-inde yer almamıştır. 1980 öncesinde ki şartlarda kurulan MC (Milliyetçi Cephe Hükümetleri) ile Türkeş ve arkadaşlarının keskin muhalefeti ile sağ cephe ve sağ blok gibi batıdaki örnekleriyle anılmamıştır. Dolayısıyla Türkiye’de Türk milliyetçilerini sağ ile anmak abesle iştigaldir. Ancak sağın tezgâhına hiçbir zaman düşülmediğini iddia etmek de mümkün değildir. Ülkedeki gelişmekte olan siyasi ortamlar yüzünden sağın dümen suyuna kaymalar kurumsal olmasa bile bireysel olarak ne yazık ki gerçekleşmiştir. 12 Eylül darbesinin o günkü ürünü olan Turgut Özal’ın ANAP’ı her ne kadar 4 eğilimin bir araya gelmesi olarak nitelendirilmiş olsa da gerçekte sağcı bir harekettir. Demirel’in AP’si, Tansu Çiller’in DYP’si ve 28 Şubat’ın ürünü oylan AKP de sağ cephenin ta kendisidir. Her ne kadar sağdan transferle gelip MHP kadroları arasına katılarak Türk milliyetçilerinin siyasi hareketini sağcılaştırmaya çalışanlar olsa da fikri yorgunluğa düçar olmayan ülkücüler hiçbir zaman sağcılaşmamıştır. Zira sağcılık siyasi tarihimizde hiçbir zaman yerli olmamış, mutlak surette batının hegemonyasında ve okyanus ötesinin kucağında oturmuştur. Ancak propagandada son derece başarılıdırlar. Tutucu Sünni anlayış ve muhafazakâr liberal düşünce ile beraber toplumumuzun değer yargılarını ve dini duygularını sömürmekte son derece başarılıdır. “ Aman ha sol geliyor, çığlıklarıyla sağda olan cepheye kendiliğinden gidenler yüzünden bazı sağcılar Türkiye’yi sömürmekle kalmamış, kaynaklarımızı israf ettikleri gibi soyguna, hırsızlığa, rüşvete, talana çanak tutmuşlardır. Bunun en bariz örneği sağ cephenin kemikleştirdiği belediyelerdir. Unutulmamalıdır ki AKP’yi söz konusu belediyeler kurmuş, iktidara taşıdığı gibi, sağcılığı yerleşik düzen haline getirmişlerdir.
Geçtiğimiz yazıda Recep Bey’in ısrarla, “MHP’li kardeşlerim “ yakarışlarının altında ülkücülüğe kenarından ya da ortasından bulaşmış isimlerle diyalog kurup referandumda evet çıkarma gayretlerinden bahsetmiştim. Asıl amacın MHP’yi genel seçimlerde baraj altına iterek federasyona geçmek bir dönem daha iktidar olma planlarına dikkat çekmiştim. Bir taş ile birden fazla kuş avlamayı sistem mühendisliği ile perçinleyenlerin üçüncü sacayağında halk oylaması ile 2012’de yapılacak olan iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. Köşke çıkmayı kesinlikle kafaya koyan Recep Bey, bunu yanlız başına gerçekleştiremeyeceğini bildiği için milliyetçi ülkücülere ihtiyaç duyuyor. CHP’nin çıkaracağı Cumhurbaşkanı adayını solcu sayarak sağı birleştirip köşke uygun adımla çıkabileceğini hesaplayan Erdoğan ve şürekâsının oyununu bozmak milliyetçilerin elindedir. 2012’de bütün siyasi partiler kendi adaylarını çıkaracaktır. İkinci turda en fazla oy alan iki adaydan birinin tercih edileceği gerçeğinden yine sağ cepheleşme çıkacağını hesaplayan Recep Bey, böylece Pazar günü yapılacak referandum ile bir taşla üç kuş vurmayı hedeflemektedir. Bayram günü kafanızı karıştırdım galiba. Ancak sağın değil, milliyetçilerin ülkücülerin düşünme zamanını önümüzdeki yazıya bırakıyor, hayırlı bayramlar, “hayır”lı referandumlar diliyorum.