Safoş jurnalci
Mustafa Balbay’a ait olduğu iddia edilen notları haber yapmayan gazetecilere “Safoşlar uyanın, Türkiye ilk defa darbecilikle yüzleşiyor”diyen eski terörist Hasan Cemal, “Darbeyi böyle kışkırttım” dediği günleri ne çabuk unuttu?
Okudukça kendini bulduğu için olsa gerek Mustafa Balbay’a ait olduğu iddia edilen notları dilinden düşüremiyor Hasan Cemal. Dün de şöyle yazdı: Balbay günlükleri, Ergenekon olayı açısından bir dönüm noktasıdır. Böylece Türkiye belki tarihinde ilk defa darbecilikle yüzleşebilecek, darbe ve darbecileri yargılayabilecektir.
Birleştirilmiş günlüğe çevrilen notlara “haber” olarak yer vermeyenlere “safoşlar” diyen Cemal’in ciddi bir “hafıza” problenmiyle karşı karşıya olduğu ortada.
“Unutkanlık”la mücadele etmek istiyorsa tavsiyem; şifa niyetine bol bol badem, bakla, yerelması, fındık, kahve, pirinç, yonca, yulaf tüketeceksin...
Çay şekeri gibi basit karbonhidratlardan uzak durup, kuru baklagiller gibi kompleks karbonhidratlara yöneleceksin... Öğün atlamayacaksın... Sigara ve alkolden uzak duracaksın... Burundan soluk alıp, ağızdan vereceksin...
Sen bu kürü uygulayıp, zihnini berraklaştırana kadar, hafızanın sana daha da trajik oyunlar oynamasına engel olmak boynumuzun borcu. Aşağıdaki satırlar, birkaç ay önce Milliyet Gazetesi’nde senin köşende, senin imzanla yayınlandı:
“Hukukçu, profesör, işadamı, gazeteci ve yazarlardan oluşan bir takım olarak, darbe tertiplerine hizmet arz ederler.
Kamuoyunun oluşturulmasında görev yapar, ‘beyin takımı‘ olarak çalışırlar. Bu takımda yer alan kimileri bilir ne yaptığını, kimileri de oportünisttir, güce tapar. ‘Aşağıda‘ ne olup bittiğini bu takım fazla bilmez.
Bu darbe tertiplerinin ‘aşağıda‘ ki ‘operasyonel‘ boyutu hayatidir. Bombasıyla, dinamitiyle, tabancasıyla, dezenformasyonuyla çalışır bu mekanizma...
Ben yaşadım bütün bunları. 12 Mart darbesi öncesinde... Orduyu darbeye kışkırtırken... Ve bunun kitabını yazdım.”
Yani neymiş?
Türkiye darbecilikle ilk defa yüzleşmiyormuş. Çünkü, Sıhhıye orduevine bomba atılmasını planlayan, dava arkadaşlarını jurnalleyen eski teröristin itiraflarını okumayan kalmamış.
++++++
Bu haber değil miydi?
Çarşaf çarşaf yayımlanıp, sağır sultana duyurduktan sonra, medya şimdi “Balbay notları haber mi değil mi?” bunu tartışıyor. Okay Gönensin’in Balbay’ın “gazetecilik suçu” işlediğini ve mesleğe devam edemeyeceğini söylerken, notları servis eden Tempo24 sitesinin ‘CEO’su Mehmet Y. Yılmaz ‘Gazeteci-haber kaynağı ilişkisinin ötesinde, bir tür dava arkadaşlığı’ yaşandığını ileri sürüyor. En keskin tavır Hasan Cemal’den: “Balbay günlükleri haberin Allah’ıdır.”
“Eski bir CIA Ajan, eski bir Maocu, eski bir MİT Müsteşarı, bir Soroscu, eski bir terörist ve eski TRT Genel Müdürü arasındaki karartılan ilişki” haberin nesidir Hasan Cemal?
Bu fotoğraf gazeteci-haber kaynağı ilişkisini mi, yoksa dava arkadaşlığını mı yansıtıyor Mehmet Y. Yılmaz?
Yeniçağ‘dan başka hiçbir gazetenin, ‘her nedense’ yayımlamaya bile cesaret edemediği bu fotoğrafın perde arkasını ortaya koyan bir günlük servis edilirse, bunu da aynı iştahla yayımlayabilir misiniz?
++++++
Bu Fener işinden eder
Adalet tarihinin en büyük dolandırıcılık olayı olarak tanımlanan Deniz Feneri e.V. davasının Türkiye ayağını kitaplaştıran gazeteci istifa etti
Ali Gülen ve Vedat Ali Aydın Almanya’da görev yapan iki hukukçu. Ali Gülen aynı zamanda gazetecilik de yapıyor. İki arkadaş kapsamlı bir kitap meydana getirdiler bu yılın başında:
“AKP’nin Feneri Böyle Söndü”...
Almanya’daki Deniz Feneri e.V yolsuzluğu konusunda bugüne kadar yazılmış en kapsamlı dosya bu...
Cadde Yayınları’ndan çıkan kitap, baştan sona belgelere dayanıyor... Bize yolsuzluğun boyutlarını ve Türkiye ayaklarını anlatıyor.
Mesela:
“Deniz Feneri e.V ile Türkiye’deki Deniz Feneri’nin bağlantısı vardır... Öyle ki paraların teslim edildiği yer olarak Türkiye’deki Kanal 7 binası kullanılmakta, her iki Deniz Feneri’nin muhasebe kayıtları ortak tutulmaktadır.”
“Alman mahkeme kayıtlarına göre RTÜK Başkanı Zahit Akman, Zekeriya Karaman, İsmail Karahan suçla içiçedir. Yine Alman mahkemesi ve Alman polisine göre Kanal 7’nin sahibi Zekeriya Karaman, Deniz Feneri e.V oluşumunda hiyerarşinin en üstündeki kişidir. Türkiye’deki elebaşıdır.”
Özetlersek... Almanya tarihindeki en büyük vurgunun bir ucu Türkiye’de Başbakanlığa kadar uzanmaktadır. Esas failleri Türkiye’dedir...
Bu arada ilginç bir not... Kitabın yazarlarından Ali Gülen, Habertürk gazetesinde Yazı İşleri Müdürü olarak görev almıştı. Bir süredir adı künyede görünmüyor.. Fener öyle bir fener ki.. Kimine yol açıyor.. Kiminin yolunu karartıyor...
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
Basın tarihinde böylesi görülmedi
Yeni Şafak gazetesi bugün örneği Türk basın tarihinde görülmemiş bir manşet ile çıktı. Gazete seçimlerde AKP’yi desteklediğini bugün manşetten duyurmuş oldu. Gazete AKP’nin mitingini “İşte İstanbul” manşeti ile verirken, manşet altında AKP’nin seçim sloganı olan “Sen İstanbul’sun Büyük Düşün” logosunu kullandı. Neredeyse AKP’nin seçim yayın organı olarak çıkan gazete, Türk Basın tarihinde eşine az rastlanır bir örneğe de imza atmış oldu. Gazetenin manşeti kamuoyunda kendisine atfedilen “yandaş medya” sıfatını hatırlattı.
* Odatv.com
++++++
Bu kez de iktidarı değiştirmek istediğini söyleyen yazarlar hedef
Aman dikkat! Siz de yeminli darbeci olabilirsiniz
Ankara Atatürk Kültür Merkezi’nde Mustafa Balbay’ın kitaplarını imzalayan Cumhuriyet yazarı Deniz Som’un konuşması olay oldu. Som’un “Demokratik hakları kullanarak bu hükümetin devrilmesi için çalışmazsam namerdim” sözlerini hükümete yandaş gazeteler “darbe yemini etti” biçiminde duyurdu.
Ümraniye soruşturmasıyla birlikte kamuoyunun huzuruna çıkarılan “darbeci paşalar”, “darbeci gazeteciler”, “darbeci sermayedarlar” hep antidemokrat tipler olarak tanıtıldı. İddiaya göre, şiddet, baskı, zulüm, cinayet, infial... özetle ‘terör’ü kullanarak iktidarı devireceklerdi. Oysa Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “darbe” sözcüğünün üç ayrı anlamı var:
1. Vuruş, çarpış
2. Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi
3. Birini kötü duruma düşüren, sarsan olay
Buna göre iktidar ve yandaşları yüzlerine “tokat” gibi “çarpan” yolsuzluk iddialarına ilişkin belgelerin yayınlanmasını, bazı gazetecilerin servetçikler, hortumcuklar, gizli niyetçiklerini deşifre ederek “sarsılmalarına” yol açmalarını, nihayetinde insanların “demokratik yollarla”, yani bir siyasi partiyi destekleyerek, yeni bir siyasi parti kurarak, oy vererek iktidarı devirmeye aday olmasını “darbe suçu” olarak mı algılıyorlar?
Som’un sözlerini “darbe yemini” olarak değerlendirdiklerine göre, yoksa gerçekten de, en başından beri sayısız insanın “darbeci” diye yaftalanmasına sebep yalnızca AKP karşıtı olmaları mı?
O zaman çıkarın Kazlıçeşme meydanını, gerisini toplayın İstanbul’un... Bırakın Sincan’ı gerisini toplayın Ankara’nın....
Bir okurumuzun dediği gibi milyonlarca darbeci hala elini kolunu sallaya sallaya sokaklarda dolaşmakta...
++++++
Patronunun ağzından
Taraf’ın patronlarından Başar Arslan Hürriyet’e verdiği röportajda Taraf’ı kurmasını, anakonda yılanının peşine düşmeye benzetiyor. Gazetesinin misyonunu en iyi patronu bilir tabii: “Avını yakalayıp sarararak öldürüren bir yılan!”
Arslan’ın patron-genel yayın yönetmeni ilişkisine getirdiği açılım da dikkate değer: “Bir Budist için Buda neyse, Ahmet Altan da benim için odur.” Biz Altan’ın geleneklerini sürdürmeye çalıştığı Roma ahalisinden olduğunu düşünüyorduk; yanılmışız. Meğer kendisi Nirvana’ya ulaşmış bir uzak doğuluymuş...
Bu arada Arslan, Hasan Cemal’i transfer etmek istediğini de açıklamış. Jurnaldi, itiraftı diye ince ince hesapla kitapla uğraşan mız mız anakondayı da ilk kez göreceğiz...
++++++
Ayıp etmiyor musunuz?
Yerel seçimi fırsat bilen sivil toplum örgütleri siyasilere tepkilerini ilginç afişlerle gösteriyor. KADER’in listelerdeki kadın aday sayısını protesto etmek için Erdoğan, Bakyal ve Bahçeli’yi kolkola gösterdiği afiş mahkemelik olmuştu. Bu kez Hayvan Hakları Federasyonu “Hayvan haklarına sahip çıkmayan adaylara oy yok” dedi. Bırakın sokak hayvanlarına ilgi göstermemeyi, ağıl, ahır ve kümes hayvanlarına seçme ve seçilme hakkının kazandırıldığı günümüzde bu afiş de davalık olur gibi geliyor bana...
++++++
Sen neymişsin Taha Kıvanç
Yenişafak’ın çift kimlikli yazarı dünkü köşesinde neden Hürriyet yazılarına ara verdiğini şöyle açıkladı:
Düşene vurmak adetim değildir!
Deniz Feneri e.V. davasına adı karışan eski dostların adlarını da bu nedenle anmıyordun demek ki...
Meğer biz ne kötü niyetliymişiz...
Meğer sen ne büyük adammışsın Taha Kıvanç!
++++++
MİNİ YORUM
Flört mü ediyorlar?
TRT Ermenice radyoyu 1 Nisan’da yayına sokacakmış. Basına yansıdığı şeklinden anladığım, bu sürprizin sebebi Obama’ya şirinlik yapmak... Türkiye ile Amerika iki sevgili, Ermenistan da, kırık kalpleri onaracakk tek taş mı? Türkiye, çiçeği burnunda sevgilisi tarafından terk edilmemek için kendisine epey pahalıya patlayacak bir hediyeye başvuracak kadar çaresiz durumda mı?
Geçen gün Islahat Fermanı diye az bile söylemişiz, TRT’nin azınlıkçı ve etnikçi açılımları basbayağı Mondros’u andırıyor...