Sadettin Astsubay’dan Ankara Barosu’na
“Telekulak çetesi” nin sahte isimlerle dinlediği kişilerin isimlerinden ziyade dinleme gerekçeleri dikkatimi çekti. Merhum Erbakan’ı “terörist” diye dinlemişler. CHP’li Yılmaz Ateş’i İBDA-C kapsamında dinlemişler. Listede kimler yok ki.. Siyasi partilerin genel başkanlarından, bakanlara, bankacılara, stratejik kurumların yöneticilerine, gazetecilere kadar yok yok.. Bunca rezaletin arkasında söz konusu dinlemelerden “şantaj” malzemesi çıkarıp, arşivlenerek günü geldiğinde kullanmak olduğu açıkça belli. Senelerdir bu dinlemelerin “milli güvenlik” kapsamında olduğunu vurguladığımız da bizimle dalga geçenler günün birinde sıranın kendilerine geldiğini anlayınca fena cırlıyorlar. İyi de bu dinlemeleri yapanlar kim? Sahte isimlerle bu kararın alınmasını sağlayanlar nerede? Kimdir bunlar? Her hangi bir soruşturma yapılmış mıdır? Dava açılmış, ifadeleri alınmış mıdır? Koskocaman sıfır..
Bu memleketin yürekli savcıları yok mu dur? Her biri suç duyurusu niteliği taşıyan söz konusu gazete haberlerinden hareket ederek, sorumluların derhal tutuklanarak adalet önüne çıkarılması gerekmez mi? İcraat yok. Cırlıyorlar sadece. Cırlama deyince diğer dinleme kayıtlarından patlayan lağımda sadece pis kokular değil cırlama sesleri de geliyor. Eski bakan Erdoğan Bayraktar “Reklamı 3 gazeteye ver, diğerleri cırlasın” diyor. “Mecburuz bunlara da bakmaya” sözleri yetim çocuklar için değil yandaş medyalarını doyurma gayreti.. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını babasının malı gibi yandaşlarına peşkeş çekmenin belgeleri orta yerde durduğu halde, sokakta yüzsüzce gezen bu yaratıklara insan denebilir mi?
Kardak Kahramanı
Geçtiğimiz gün Somali’de şehit edilen Sadettin Doğan’ın haberi yüreğimi yaktı. Gazetelerin “Kardak Kahramanı Somali’de Öldürüldü” haberiyle duyurduğu dramın tüm boyutlarını çok önceden konuşmuştuk Sadettin Astsubayla.. Yolumuz Hasdal Askeri Cezaevi’nde kesişmişti. Ergenekon ve Balyoz tertiplerine uğrayan subayları ziyarete gittiğimde Doğan da silah arkadaşlarını dahası aynı suçtan yargılanan Emre Onat, Ercan Kireçtepe, Mustafa Turhan Ecevit, Ergin Gedikkaya, Feridun Aslan, Ali Türkşen ve Halil Cura’yı ziyaret ediyordu. O sırada Silivri’de yatan Levent Bektaş’ı göremediğine üzülüyordu. 1996’da Kardak Kayalıkları operasyonuna katılan komando ekibindendi. “Görev verildi, yerine getirdik” cümlesinden başkasını etmedi. Komutanlarının içeride, kendisinin dışarıda olmasını hazmedemiyordu. Bazı üst düzey komutanlar tarafından istifaya zorlandığını ancak emeklilik süresi dolmadığı için direndiğini anlatmıştı. Hapishane ziyaretlerine geldiği için korkup korkmadığını sordum. “Hasdal ya da Silivri.. Ölümden ötesi yok ki” cevabını verirken üzüntüden dişlerini sıktığına tanık oldum. Sonra istifa edip, güvenlik şirketine girdiğini, yurt dışına çıkarak ailesinin geçimini sağlayacağını telefonla bildirmişti. 15 yıl hapsi isteniyordu. Eşi ve oğlunu görmek, 4 ay sonraki karar duruşmasına katılabilmek için yurda dönmeye hazırlandığını öğrendim. THY yöneticilerini korumaya çalışırken kendi vuruldu ama diğerlerini çatışarak kurtardı. Kahramanların hazin öyküleri vardır.. Çoğunluk bilmez.. Geride Somalili çocuklarla çektirdiği acı ile tebessüm eden fotoğrafı kaldı. Ruhu şad olsun.. Sadettin’i Somali’ye gitmek zorunda bırakanlar utansın..
***
AKP faşizmine karşı Ankara ve İstanbul barolarının başlattığı direniş Türkiye’nin nefes almasını sağladı. Ancak, hukuk mücadelesi için Anayasa Mahkemesi önündeki nöbete katılan avukat arkadaşlarımızın uyarısını yazarak destek olmak da bizim borcumuz. Ankara Barosu için Ahsen Coşar liderliğindeki ekip boş durmuyor. Önce Ankara sonra da Barolar Birliği’ni ele geçirmek için ciddi çalışma içindeler. Perşembe günü başkentte DSA grubunun merkez yürütme kurulu seçimi var. Av. Sema Aksoy’u desteklemek ve Ankara Barosu için tezgahlanan oyunu bozmak için avukatların eksiksiz toplantıya katılması şart.