"Sabotaj"ın kaynağı
Türkiye'nin ilk milli helikopter motoru TEİ-TS1400'ün teslim törenine damga vuran "sabotaj" iddiasını ilk duyduğumda, "hafta sonu modu" dedikleri hal içindeydim. "Haber" ve "polemik" müesseselerine kafa yormak, yapmak istediğim son şey bile değildi."Genetik miras işte" deyip, güldüm geçtim.
Malum, TEİ Genel Müdürü Mahmut Faruk Akşit, dönem dönem "Fetullah Gülen öldü, Yahudi mezarlığına gömüldü", "Cemaat beni öldürmek istedi", "Süleymancılar da beni öldürmek istedi" gibi iddialarla gündeme gelen ilahiyatçı Prof. Dr. Cevat Akşit'in oğlu.
***
Bu motivasyonla mı, yoksa AK Parti kadrolaşmasına dönük genel tepkiden dolayı mı bilmiyorum; sonraki iki gün boyunca ne çapsızlığı kaldı Akşit'in, ne liyakatsizliği ne beceriksizliği…
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır; o kadar da değil.
Her şeyden önce, İlahiyat Fakültesi çıkışlı ve iktidar yanlısı olması dışında hiçbir ölçü kullanılmaksızın, ilgili-ilgisiz bütün pozisyonlara atanan "malum kontenjan"dan değil Akşit; babası ulema olsun diye Suudi Arabistan'a yollamış o da dönüp "havuz medyası oluşturmaktan sorumlu fahri bıdı bıdı" olmuş tiplerden de değil.
Boğaziçi Üniversitesi'nin her lise öğrencisinin hayallerini süslediği yıllarda Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği'nden derece ile mezun olmuş. Yüksek Lisansını ABD'de, Makina ve Havacılık Mühendisliği alanında yapmış.
General Electric'in ArGe Merkezi'nde 10 yıl yönetici pozisyonlarda çalışmış.
Türkiye'de Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nün Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölüm Başkanlığı 'nı yapmış, Sabancı Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümünde dersler vermiş.
Eğri oturup doğru konuşalım; hayatının 25 yılı Uçak Motorları, Gaz ve Buhar Türbinleri konusunda bilimsel çalışma yapmakla geçmiş, alanında 16 değişik ülkede 60'tan fazla patente sahip, NASA ve NATO teknik raporları da dahil olmak üzere yüzlerce bilimsel yayına katılmış bir "bilim insanı", ideolojik olarak sittin sene yan yana gelme ihtimalimiz bulunmasa bile "teknik olarak" neden TEİ Genel Müdürü olamasın ki?
***
Prof.Dr. Akşit'in TEİ'nin başına 2013'te, yani 15 Temmuz alçaklığı akabinde başlayan büyük FETÖ tasfiyesinden önce atandığını ve bu yapının savunma ve silah sanayinin "millileşmesi"ni engellemek üzere başvurdukları "sabotaj" sicilini düşününce, zannettiğimiz kadar köksüz ve spontane de olmayabilir "sabotaj" tepkisi; bir birikimin neticesidir belki… Keza, kendisi de ekibini tanıtırken, "Uzun yıllar boyunca, gece gündüz demeden çalışırken defalarca maruz kaldıkları engelleme girişimleri"nden bahsetmedi mi?
***
Velev ki CHP iktidarda, Akşit, isim hanesi kapatılmış yığınla özgeçmiş arasından, yine makama layık görülebilirdi pekala…
Ama mevzu o değil…
Gördüğü tepkinin sebebi, iktidarın bugüne kadar ki tercihlerinin ezici çoğunluğunda, o isim hanesine, kişilerin diğer bütün niteliklerinden daha fazla değer vermesi.
Çok uzağa gitmeye gerek yok; açın bakın Akşit'in memleketi olan Denizli'nin yerel basınına… Kendileri bütün faaliyetlerinin Bakanlar Kurulu ve Senato kararıyla olduğunu söylüyor ama Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne bağlı İslami İlimler Entitüsü'nün, baba Akşit'in köyünde kurulmuş olmasından tutun da, ailenin, Gaye ve Müftü Arif Akşit Eğitim ve Kültür Vakıfları aracılığıyla fakülteyi "kendi tarikatlarının görüşüne uygun biçimde" dizayn ettiğine, "bir tarikatın gölgesinde ders vermek istemeyen akademisyenlerin baskıya uğradığı"na kadar birçok iddia var.
Hiç mi ders alınmadı?
***
Bir yanda TAI, TEI, ROKET-SAN gibi kuruluşların çatısı altında "ATAK"la, "GÖKBEY"le, "ANKA"yla, "AKSUNGUR"la, "GÖKTÜRK"le, "HÜR-JET"le göğsümüzü kabartan bir "millileşme" vizyonu; diğer tarafta böyle bir tablo…
Türk mühendislerinin kendilerini adadığı, emek emek başardığı projeler, siyasi bir körlükle, bir anda ve hunharca itibarsızlaştırılıyorsa bundan başka sabotaj aramaya gerek yok galiba…
Ne ekerseniz onu biçiyorsunuz…
Üç yanlış bir doğruyu götürüyor, yazık oluyor bunca çabaya da…
Bu ne senaryosu?
Bir vakitler, "15 Temmuz darbe girişimi"nin 1 numaralı faili durumdaki "Hocaefendi(!)"ye, hasret yüklü şiirler yazan, "milli orduya kumpas"ın karargâhı olan Taraf'ta Cumhuriyet kurum ve değerlerinin tasfiyesine alkış tutan, Türkiye Cumhuriyeti devletine "katil" hatta ısrar ve inatla "seri katil" demişliği bulunan, AK Partili yanlısı yazar, "Yıllarca önümüzde kapı duvar olan rejimin menteşelerini zorladık, kapı kolunu yerinden oynattık ve son tekmeyi Erdoğan'ın vurmasıyla âdeta kapıdan içeri akın ettik" diye yazdı.
Tık yok.
Aynısını, "Erdoğan"ın yerine herhangi bir muhalif liderin adını koyarak ve "-di'li geçmiş zaman" yerine "gelecek zaman" eki kullanarak, herhangi bir muhalif yazar yazmış olsaydı, yer yerinden oynar, yargı durumdan vazife çıkarır, kolluk kapısına dayanır, velhasıl kızılca kıyamet kopardı.
Unuttunuz mu, bir milletvekilinin, "Saray rejiminin sonu geliyor" ifadesinden sonra yazılan darbe senaryolarını…