Rüyasında Peygamberi gören Paşa
Kâzım Karabekir Paşa’nın küçük kızı Timsal Hanımefendi bir TV programında, “Babam Atatürk’e saygı duyardı” demiş, yazılarından, kitaplarından, dinleme imkânı bulduğum konferanslarından ve yaptığı TV programlarından çok şey öğrendiğim Değerli Büyüğüm Yavuz Bülent Bâkiler’in buna tepkisi, “Doğrusu çok şaşırdım” olmuş.
Bâkiler, “K.Karabekir Paşa, Atatürk’e saygı duyuyormuş!(Türkiye,19.9.2010)” başlığı ile kaleme aldığı yazısında, “Bugünkü genç neslin, acaba yüzde kaçı Karabekir Paşa’yı biliyor? (...) Milli Mücadelemizin bir numaralı kahramanı, kayıtsız-şartsız lideri, elbette Mustafa Kemal Paşa’dır. Kimse bunu inkâr edemez.(...) Milli Mücadelemizin iki numaralı kahramanı Kazım Karabekir Paşa’dır” dedikten sonra Atatürk ile Karabekir arasında geçen tarihe mal olmuş bir dizi hadiseyi hatırlatmış ve: “Sizi bilmem fakat bana, bütün bu baskılara rağmen, Karabekir Paşa’nın, Atatürk’e saygılı olması imkânsız gibi geliyor” deyivermiş.
Bizi önce başlıktaki istihza üzdü.
Paşa’nın kızı, “Babam Atatürk’e saygı duyardı” diyor, Yavuz Ağabey “saygı duyuyormuş!” diyor, bir de ünlem koyup, “buna kim inanır” demeye getiriyor. Siz olsanız Karabekir Paşa’nın evladına mı inanırsızın, yoksa, şöyle şöyle oldu, siz de inanmayın demeye getiren üçüncü şahsa mı? Böyle bir riske girmeye ne gerek vardı Yavuz Ağabey? Belki siz şimdi, “Benim inanmama gibi bir tercihim olamaz mı?” diyeceksiniz, elbette olabilir. Ama gazete köşelerinde yer alan her fikir, “Bu iş aslında böyledir” demek, yani “Kamuoyu oluşturmak amacı” taşımaz mı? O yazının bizi teselli eden bir tek tarafı var, o da Yavuz Ağabeyin, “bana, imkânsız gibi geliyor” diyerek Paşa’nın kızı Timsal Hanım’a da inanılabileceği hususunda bir pay bırakmış olması.
Bize göre ise...
Eğer Karabekir Paşa’nın kızı, “Babam Atatürk’e saygı duyardı” dediyse, Karabekir Paşa ömrünün sonuna kadar Atatürk’e saygı duyarak yaşamış ve son nefesini de Atatürk’e saygı duyarak ve hakkını helal ederek vermiştir. Çünkü Kâzım Karabekir Paşa ve o nesil bizden farklı bir nesildir. Biz, “Bana göre”, “Bize göre” der, öyle düşünürüz. Ama onlar nefislerini arkaya atmayı başarmış, yapılan esere bakmış, o eserin Müslüman Türk milleti için vazgeçilmezliğini kavramış bir nesildir. Karabekir Paşa Atatürk’e saygı duymasaydı Mustafa Kemal ve dönemini mumla aratan İnönü döneminde Meclis’e girmez, o Meclis’in Başkanlık Koltuğuna oturmazdı.
Rahmetli Karabekir Paşa Kurtuluş Savaşı adını verdiğimiz o “mucizevî başarının” ikinci adamı olmak gibi bir dünya nimetini tatmış ve Hz. Muhammed(s.a.v)’i rüyasında görerek Bekâ âlemi için umut taşımanın yalan dünyadaki zirvesine ulaşmış bir şahsiyettir.
Bu tür şahsiyetler için nefislerine hoş gelmeyen hadiseleri unutmak, tırnak kesmek kadar kolay işlerdendir, bu işler bizlere zor gelir.
Kaldı ki, çevremizde böyle, “Büyük af”lar hiç de az değildir. Tam benzemese de, 12 Eylül 1980 darbesinde Mamak’ta üzerlerinde denenmedik işkence bırakılmayan binlerce ülkücü devlete haklarını helal etmemiş midir? Ayrıca sürgüne gönderilen ve cenazeleri bile sahipsiz kalan Osmanoğulları bile Atatürk’e saygı duyduklarını ve haklarını helâl ettiklerini söylemiyorlar mı?
PKK’sından Türkiye’yi bu topraklarda içine sindiremeyen AB ve ABD’sine kadar pek çok unsurun Atatürk’e çullandığı, Atatürk’e çullanarak Türk milletinde tahribat hevesi güttüğü bir dönemde, “Ne gerek vardı Yavuz Ağabey?” demekten kendimi alamıyorum.
Atatürk’e verilen her zarar Kâzım Karabekir ve bütün Kurtuluş Savaşı mensuplarına verilmiş olur birilerinin maksadı budur; gün asla böyle bir maksadı olmayanların hassas olma günüdür.
Bâki selâm ve dua ile.