Rumun kaypaklığını artık herkes anlamalı
Yıllardır elimden geldiğince Rumun gerçek yüzünü belge ve örnekleriyle ortaya koymakta ve bu kafadaki Rumla Kıbrıs’ta anlaşma-manlaşma olmayacağını iddia etmekteyim. Sırasında faşist, kafatasçı veya ırkçı olarak damgalanmak riskini de göze alarak Rumu özellikle Anavatan Türkiye’deki, Anadolu’daki kardeşlerimize anlatmaya çalışıyorum. Nitekim şanlı Kurtuluş Savaşı tarihini okuyanlara benim Rum-Yunan ikilisinin zulmunü, şerefsizliğini, gaddarlığını uzun uzun anlatmama pek de gerek yoktur.Yine de anlamayanlara, anlamak istemeyenlere anlatmak görevini sürdürmeye devam edeceğim.
Özellikle Anavatan Türkiye’deki basında bazı köşe yazarları, ısrarla Rum tarafı ile Kıbrıs Türkünü “Birleşik Kıbrıs” çatısı altında biraraya getirme gayreti içerisindedir. Bu yazarların küçük bir kısmı iyi niyetle, barış adına yazılarını yazmaktadırlar. Diğerleri ise maalesef çeşitli merkezlerin etkisiyle, telkiniyle ve hatta ödenekli olarak,yani kalemlerini satarak bunu yapmaktadırlar. Karen Fogg’un çocuklarını bu millet unutmamıştır.
Zaman içerisinde Rumun gerçek yüzünü yaşayarak gören, öğrenen ve bunu köşesine aktaran yazarlarımız da vardır. Bunlara en son Hürriyet yazarı Zeynel Lüle de katılmıştır. Lüle bir süre önce Güney Kıbrıs’a giderek oradaki izlenimlerini okuyucularına aktarmıştır.
Lüle “Evvelki hafta Kıbrıs Rum Kesimi’ne giderek yaptığım haber sonrası, adanın güneyindeki ‘ruh hali’ birden ortaya çıkıverdi. Haberimden hoşnut olmayanlar, bu haberi rakipleri olan parti ile ’komplo’kurarak yazdığımı iddia ettiler. Hayır iddia etmediler, aleni ‘yalan söyleyerek’ çamur attılar” diye başladığı yazısında AB-Türkiye Karma Parlamentosu Komisyonu’nun Eşbaşkanı Helene Flautre’un, Kıbrıs’a gidip Anastasiadis ile yaptığı görüşme sonrasında kendisine aktardığı bilgilerin Hürriyet’te yayınlanmasının ardından verilen tepkilere adeta isyan etmektedir.
Lüle, Şubat ayında Rum kesiminde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin favorisi olarak gösterilen DİSİ Genel Başkanı Anastasiadis’in ilginç şeyler söylediğini belirttiği yazısında “Katı ve güçlü bir federasyon yerine, daha esnek, gevşek bir federasyonun birleşik bir Kıbrıs için daha iyi olacağını, ikili müzakereler yerine, garantör ülkeler ve hatta Avrupa Birliği’nin de aktif olarak katılacağı ve birer temsilciyi görevlendireceği ‘çoklu müzakerelere’ sıcak baktığını, hatta imza aşamasında İngiltere’nin de bu gruba katılabileceğini, garantörlüğün, ‘makul bir süre’ için devam edebileceğini, Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliği için girişim yapacağını vs...den söz etmişti. Doğalgaz konusunu, çözüm sürecini hızlandırıcı bir unsur olarak gördüğünü söylemişti. Benim için ilginç olabilecek bilgilerdi ve iyi bir gazetecilik yapmış olmanın keyfiyle haberi Hürriyet’e yazdım” dediği haberi sonrası DİSİ’nin kendisini rakipleri AKEL ile Anastasiadis’e ‘komplo’ kurmakla suçlamasına isyan etmektedir.
Lüle, Anastisiadis’in söylediğinin arkasında duramayan, güvenilmez, “pısırık bir lider” olduğunu ve Kıbrıs sorununa nasıl çözüm bulacağına yönelik kafasında bir yığın soru işaretleri oluştuğunu belirtmekte ve “Acaba yarın Derviş Eroğlu bu kişiyle nasıl masaya oturacak? Hala adada çözümden söz eden var mı acaba?” diye doğru sorular sormaktadır.
Rum işte budur. Rum tarafında lider kim olursa olsun Kıbrıs sorununu çözmek mümkün değildir. Bunlardan daha kaypak, yalancı, güvenilmez bir ırk dünyada yok gibidir. Elli yıla yakındır bu geri zekalılarla masada Kıbrıs sorununu çözeceğiz diye vakit kaybetmekteyiz. Rumla anlaşma yapmak imkansızdır. Anavatan Türkiye’deki AKP iktidarı, gelecek yıl yeniden başlaması beklenen müzakerelerde, Türk tarafı olarak bizlerin masaya KKTC olarak oturmamızı sağlamalıdır. En azından müzakerelerin başarısızlığı halinda masadan KKTC olarak kalkmamız sağlanmalır. Aksi halde emperyalist güçler dayatıyor diye bu kaypaklarla kesinlikle masaya oturulmamalıdır.