Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Rum'un hedefleri

Erdoğan’ın Kıbrıs siyasetindeki değişiklikte başta ABD ve AB emperyalistlerinin rolü ve payı olduğu gizlenemez bir gerçektir. Erdoğan bugün ’Kıbrıs yerinde duruyor; satmadık, bir karış toprak vermedik’ diyebiliyorsa bu Rumun Annan Planına ’hayır’ demesi sayesinde olmuştur. Yoksa Rum Annan Planına ’hayır’ demeseydi bugün Garantörümüz Türkiye’nin Türk Silahlı Kuvvetleri adadan çekilmiş; yüzlerce Türk yerleşim bölgesi Rumlara devredilmiş, Anadolu’dan Kıbrıs’a gelerek o kutsal toprakları vatan yapmış binlerce KKTC vatandaşı kardeşimiz Anadolu’ya geri dönmek zorunda kalmış ve binlerce Kıbrıslı Türk de topraksız kalarak göçe zorlanmış olacaktı...
Bilindiği gibi Kıbrıs’ta sürdürülen müzakerelere AKP iktidarının desteği vardır. Başbakan Erdoğan, Annan Planı sonrasında ABD, AB ve Rum-Yunan ikilisini kastederek ’kandırıldık’diye veryansın ederken, yaşananlardan hiç ders almamış olacak ki bugün hâlâ daha Rumla anlaşma olabileceğine inanmaktadır. Rum Ulusal Konseyi’nin dört gün süren toplantıları sonunda saptanan ve 10 maddede toparlanan Rum tarafının kırmızı çizgilerle milli hedefleri geçtiğimiz hafta açıklanmıştır. Açıklanan Rum milli hedefleri şöyledir:
1- Türkiye, AB İlerleme Raporu’nun onaylanacağı Aralık ayına kadar daha önce taahhüt ettiği şekilde limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açmazsa, Rum yönetimi ile ilişkilerini normalleştirmezse (Kıbrıs Cumhuriyeti adlı Rum devletini tanımazsa) tam üyelik müzakereleri bloke edilecektir... Bu bağlamda ilk aşamada yeni müzakere başlıklarının açılması engellenirken, son aşamada da AB üyeliği veto edilecektir...
2- Müzakerelerde hedef, BM kararlarının öngördüğü şekilde iki toplumlu-iki kesimli federasyon temelinde tek devlete, tek egemenliğe, tek halka, tek vatandaşlığa, tek temsiliyete, tek ekonomiye dayalı olacak şekilde Kıbrıs’ı yeniden birleştirmek olacaktır...
3- Varılacak çözüm, tüm Türk askerlerinin ve tüm TC kökenlilerin adadan çıkarılmasını sağlamalıdır...
4- Bu amaçla çözümden önce uluslararası kabul gören bir kuruluş tarafından adanın Kuzeyinde bir nüfus sayımı yapılmalıdır..
5- AB üyesi bir ülkede garantörlere ihtiyaç olmaması nedeniyle Garanti ve İttifak Anlaşmaları feshedilmelidir...
6- Varılacak çözüm, yeni bir devlet yaratmayı ve bakir doğumu öngörmemeli, AB ve BM üyesi mevcut Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamını ve Anayasasının değiştirilmesi suretiyle iki eyaletli merkezi yanı güçlü bir federasyona dönüşmesini, bu çerçevede, ülkenin, halkın, ekonominin ve kurumların yeniden birleşmesini öngörmelidir... Seçim sistemi ve merkezi devletin organlarının oluşması buna göre...
7- Varılacak anlaşmanın AB’nin birincil hukuku olması ve bu bağlamda AB müktesebatından daimi sapmalar kabul edilmeyecektir...
8- Varılacak çözüm, BM kararlarına ve sözleşmesine, AB ilke ve değerlerine, AB hukukuna, insan hakları sözleşmelerine uygun olmalıdır...
9- İngiliz üsleri dahil olmak üzere askersizleşme sağlanmalı ve ada tüm yabancı askerlerden arındırılmalıdır...
10- Görüşme sürecini dar zamanlarla kısıtlayacak şekilde boğucu takvimlere ve dıştan plan empoze edilmesini öngören hakemliğe karşı çıkılmaya devam edilecektir...
Bu şartlarda Kıbrıs’ta anlaşma olmasını beklemek ne derecede gerçekçidir? Bu şartlardaki bir anlaşma Kıbrıs Türkünün tükenmesi değil midir? Müzakerelere Rum tarafının belirlenen milli çizgilerinden sapmayacağını bile bile devam etmek ne kadar doğrudur? Müzakere masasında kaybedilen zamanın çocuklarımıza, gençlerimize ve gelecek nesillerimize maliyeti hesaplanmakta mıdır? Devletimiz KKTC’ye topyekün sarılıp, tanınmasını istemenin zamanı gelmemiş midir? Artık KKTC’siz ve Anavatan Türkiye’siz, koskocaman bir hiç olduğumuzu anlamamakta ısrar etmenin faydası olmadığını göremeyecek miyiz?

Yazarın Diğer Yazıları