Rumla anlaşma imkansızdır
KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu New York’ta yaptığı temasların ardından Pazartesi gecesi yurda dönüşünde Ercan Hava Limanında önemli açıklamalarda bulundu. Eroğlu açıklamasında, Kıbrıs Türk tarafı olarak zaman takvimli görüşmeye hazır olduklarını vurgulayarak, “Aynı iradeyi Rum tarafından da bekliyoruz” dedi. Kıbrıs Rum tarafının bilinen zamana oynama taktikleri yanında sağlanan kazanımlarından geri adım atma ve sürecin başlamasına ön koşullar getirme yaklaşımı içerisinde olduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Eroğlu, “Bunun en bariz örneği, Sayın Anastasiadis’in BM Genel Sekreteri ve AB Komisyonu Başkanı’na gönderdiği mektuplardır. Bunların içeriği Rum basınında yer almıştır. Anastasiadis, bu mektuplarda, diğer şeyler yanında, kurulması öngörülen yeni ortaklığın şu anda tamamen bir Rum Devleti olan “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin evrimsel dönüşümüyle ortaya çıkacağından bahsetmektedir. Görüşmelerin hiçbir aşamasında böyle bir pozisyon BM parametresi olmamıştır” ifadelerini kullandı.
Rum tarafının anlaşma niyetinin gerekli olduğunu, var olan geçeklerin görülmesi gerektiğini söylen Eroğlu, iyi niyet çerçevesinde bir anlaşmanın olabileceğini belirtti.
Türk tarafının Annan Planı’na evet demekle en büyük jesti yaptığını söyleyen Eroğlu, jest yapması gerekenin artık Rum tarafının olması gerektiğini vurguladı.
Garantör ülke olan Anavatan Türkiye ve Yunanistan’ın Dışişleri Bakanları’nın geçen hafta, önemli bir adım attıklarını dile getiren Eroğlu, bunun da iki tarafın Lideri’nin Özel Temsilcileri’nin karşılıklı olarak bir diğerinin Anavatanı’nı ziyareti konusunda mutabakata vardığını kaydetti.
Bu temasların tam eşitlik ve simetri çerçevesinde yapılacağını da vurgulayan Eroğlu, kendilerinin bunu çok taraflı toplantıya giden bir adım olarak da değerlendirdiklerini belirtti.
Kıbrıs Türk tarafı olarak hedeflerinin, yıl sonuna kadar kapsamlı bir uzlaşıyı gerçekleştirmek olduğunu dile getiren Eroğlu, bunu geriye kalan bütün konuların sonuçlandırılacağı çok taraflı toplantının takip edeceği ve bir uzlaşıya varıldığı takdirde, bu uzlaşının iki halkın ayrı ayrı ve eş zamanlı referandumuna sunulacağını vurguladı. Eroğlu ayrıca zaman geçirmeden artık bu sonun çözülmesi gerektiğini kaydetti.
Toprak konusuna değinen Cumhurbaşkanı Eroğlu, toprak konusunun ülkeye huzursuzluk verebileceğini bu nedenle de toprak konusunun en son görüşülmesi gerektiğini bir kez daha vurguladı.
Bu arada Anavatan Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos’un, Türkiye’nin Kıbrıs Rum ve Yunanistan’ın ise Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisiyle görüşmesi yönünde vardıkları anlaşmanın Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis tarafından kabul gördüğü belirtilirken; Rum basını, “Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisinin, Kıbrıs’ta Türkiye gibi bir rolü bulunmayan Yunanistan’la görüşmesinin” amacını sorgulamaya başladı.
Rum tarafında yayımlanan Simerini gazetesi “Karşılıklı... Dörtlü (Görüşme) - Başkan Anastasiadis Müzakerecilere İlişkin Türk Önerisini Kabul Etti” başlıkları altında verdiği yorum haberinde, Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisinin Yunanistan’da temaslarda bulunmasının etkileri konusunda iki ayrı görüş olduğunu, bu görüşlerden ilkinde, KKTC’nin “tanınması ya da düzeyinin yükseltilmesinin söz konusu olmadığı, bununla beraber 40 yıldan sonra Türkiye’yle ilk temasın yapılabilmesi için küçük bir fırsat yakalandığını” savunulduğunu belirtirken bunun aksi görüşün ise, KKTC’nin düzeyinin yükseltileceği ve Türkiye’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıma sorumluluğundan kurtulacağını” savunduğunu iddia etti.
Rum tarafının Kıbrıs sorununun çözülmesi yerine hala daha Kıbrıs Türkünden yıllardır gasp ettiği hakların üstüne yatmaya çalışması, gereksiz ve paranoyakça fikirleri ortaya koyarak bunları tartışmaya açmasına şaşmamak elde değildir. Sorunun özüne konsantre olacaklarına, Kıbrıs Türkünün egemenlik haklarını yok sayarak çözüm yolu bulabileceklerini zanneden Rumlarla çözüm oldukça güçtür;imkansızdır. Rum tarafıyla takvimli olmayacak bir müzakere sürecine başlanmaması da şarttır. Rum tarafının peşin hükümler, ön yargılar ve ön şartlarla müzakere sürecini bir kez daha çıkmaza sokmasına ise kesinlikle müsaade edilmemelidir.