Rum’a tazminatın acısı...
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) birbiri ardına aldığı kararlarla Anavatan Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etmektedir. AKP’nin iktidara gelmesinin ardından Loizidou ile başlayan tazminat ödeme basiretsizliği tüm hızıyla sürmektedir. Önce Loizidou, sonra Arestis, Lordos ve diğerlerine tazminat ödenmektedir. KKTC’de kurulan Mal Tanzim Komisyonu’nun (MTK) bugüne kadar ödediği tazminat 50 milyon sterlini çoktan aşmıştır. AİHM’in aldığı kararlara göre de yüz milyonlarca euronun ödenmesi gerekecektir. Kıbrıs sorununda nihai bir sonuca varmadan alel acele tazminat ödemek insana katlanılması güç acı vermektedir. Osmanlı Vakıflarına ait Maraş’taki mülkler için Rum’a tazminat ödenmesi inanılır gibi değildir. Diğer taraftan ödenen tazminatlar kullanım kaybından doğan zararlar için ödenmektedir. Mülkiyet ile ilgili ayrıca tazminat ödenecektir.
Anavatan Türkiye tazminat ödemekle kendini suçlu sandalyesine oturtmakta ve dünyanın iddia ettiği işgalci-istilacı suçlamasını adeta kabul etmektedir. Baskılarla dayatmalarla, AB’ye üye olma hayaliyle, ABD’den üç-beş milyar dolar daha kredi alabilme uğruna, emperyalizm ne derse yapma hastalığının sonumuzu getirdiğini acaba ne zaman fark edeceğiz? Esas tazminat alması gerekenin Kıbrıs Türkü ve Anavatan Türkiye olduğu gerçeğini ortaya koymaktan niye çekindiğimizi, niye korktuğumuzu anlamakta zorluk çekiyorum. Aslında anlıyorum, nedenlerini de biliyorum ama yine de yakıştıramıyorum. Anavatan Türkiye’nin iktidarına, inanın bu siyaset hiç yakışmamaktadır. 87. kuruluş yıldönümünü onurla kutladığımız Atatürk Cumhuriyetinin hükümetine, uygulanmakta olan Kıbrıs siyaseti hiç ama hiç yakışmamaktadır. 1950’lerde, 1960 ve 1970’in ilk yıllarında Rum-Yunan ikilisinin saldırıları karşısında zarara uğrayan, öldürülen, göçe zorlanan, her türlü maddi manevi kayıplara uğratılan Kıbrıs Türkü için tazminat talep edileceğine, adada suçların tümünü işleyen, adayı kan gölüne çeviren katil Rum’a kuzu kuzu tazminat ödeniyor. Savaşa neden olanın, yani suçlunun tazminat alarak mükafatlandırıldığı nerede görülmüştür? Savaşı kaybeden tarafın tazminat alması kabul edilebilir bir durum değildir. Kıbrıs’ta olayları çıkaranların Rum-Yunan ikilisi olduğunu defalarca belgeleriyle bu köşede yayınladım. Daha geçtiğimiz hafta eski Kıbrıs Rum Dışişleri bakanlarından Nikos Rolandis’in “Çoğu Kıbrıslı Rum’un kafasında; biz günahsız, temiz ve hatasızız. Bütün kötülükleri yalnız yabancılar, sadece Türkler, sadece üçüncü taraflar yapmıştır. Bizim hiçbir sorumluluğumuz yoktur. Bu nedenle bütün haklarımızın eksiksiz teslimini talep ederiz. Sürekli aynı saçmalıkları tekrarlayan bazı yetersiz siyasi liderlerimizin peşinden sürüklenerek şu tehlikeli Armageddon’a ulaştık; ya taksim yahut vatanımızın tamamen imha olması” açıklaması Rum-Yunan ikilisinin yanlış yolda olduğunu kayıtlara bir kez daha geçirtmiştir.
Oysa bizi yönetenler bu gerçekleri dünyaya anlatacağına, haklılığımızı vurgulayıp tazminat isteyeceğine, ne yapıyorlar? Kendimizi suçlu sandalyesine oturtup tazminat ödüyorlar. Milli davamızın kaybedilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar... Bakınız burada bir kez daha yazalım; AİHM kararlarını kabul etmek ve uygulamak:
1-Kıbrıs’ın kuzeyinin TSK’nın işgali altında olduğunu kabul etmek demektir. Kıbrıs’ın işgal altında olduğunu ve dolayısıyla da Türkiye’nin istilacı olduğunu kabullenmektir.
2- KKTC’yi “Türkiye’nin bir alt birimi” olarak kabul etmek yani KKTC’nin ’yasadışı ve tanınamaz’ olduğunu kabul etmek, KKTC’nin varlığını inkar etmek demektir.
3- Adanın tek egemen ve tek meşru gücünün sözde ’Kıbrıs Cumhuriyeti’ olduğunu kabul etmek demektir.
Bütün bunları kabul ederseniz ancak o zaman tazminat ödemek kaçınılmazdır. Bunları kabul etmeden tazminat ödemeye kalkışmanın anlaşılabilir mantıki hiçbir nedeni yoktur.