Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Rum-Yunan vahşeti unutturulmamalıdır...

Kıbrıs’ta özellikle 1963-74 arasında Kıbrıs Türkünün yaşadıkları unutturulmak istenmektedir. “Yahu geçmişi deşmenin anlamı ne? Eski defterleri karıştırmanın kime ne faydası vardır? Siz önünüze bakın; Rum komşularınızla yeni bir sayfa açın, kuracağınız Birleşik Kıbrıs Federal Devleti çatısı altında barış içerisinde kardeşçe yaşayın” telkinleriyle Kıbrıs’ta yaşananlar, gerçekler örtbas edilmek istenmektedir. Rum tarafı ise Kıbrıs sorununun 1974’te başlamış bir işgal sorunu olduğunu, Türkiye’nin adadan çekip gitmesiyle sorunun hal olacağı propagandasını yapmaktadır. 20 Temmuz Barış Harekatı’nın 36. yıl dönümünde 1963-74 arasında yaşanan vahşet bir yana, 15 Temmuz 1974’teki Yunan darbesi sonrasında yaşananlardan bir kesiti yabancı basında aldığı şekliyle sizlerle paylaşmak istiyorum:


* 24.07.1974, UPI Ajansı Kıbrıs Muhabiri (ABD): “Yunanlılar, Limasol’da birçok kadın ve çocuğu öldürdü. Yol üstünde 20 çocuk cesedi gördüm. Yunanlı askerler evlerine girip kadın öldürmek için akbabalar gibi beklemektedirler.”

* 30.07.1974 Washington Post Gazetesi Muhabiri (ABD): “Larnaka Alaminos köyünde yaşları 25 - 55 olan 14 Türk öldürülmüş ve cesetleri buldozerlerle bir çukura doldurulmuştur. Limasol yakınında küçük bir Türk köyüne Rumlar’ın yaptığı bir baskın sonucu 200 kişiden 36’sı öldürülmüştür.”

* 29.01.1974, CBS Televizyonu Muhabiri (ABD): “Lefkoşa’da bir çöplükte 88 Kıbrıslı Türk’ün cesedi bulundu. Bu Türklerin tümü Rum ve Yunanlılarca kurşunla delik deşik edilerek öldürülmüş ve öldürülmeden önce tellere bağlanmış. Cesetlerden kiminin başı gövdeden koparılmış.”

* 1.08.1974, David Lancashinge, AP Ajansı Muhabiri (ABD): “Muratağa köyü dışında 20’den fazla Kıbrıslı Türk erkek, kadın ve çocuğun bulunduğu toplu bir mezar açılmıştır. Bu, Kıbrıs’taki harbin bitiminden bu yana tespit edilen sivillere karşı yapılmış en büyük mezalimlerden biridir.”

* 30.07.1974, Almanya’nın Sesi Radyosu: “İnsanlık aklı, Yunanlıların Kıbrıs’ta yaptığı bu cellatlığı asla kabul edemez. Türk evlerine giren Yunan-Rum Milli Muhafızları, kadın ve çocuklar üzerine mermi yağdırıyor, büyükleri boğazlıyor ve yakaladıkları Türk kadınlarının ırzına geçiyorlardı...”

* 24.07.1974, Kurt Lariken, Die Welt Gazetesi Muhabiri (Alm.): “Rum ulusal birlikleri Türk köy ve kasabalarda kadın, çoluk, çocuk bütün sivil halkı gaddarca öldürüyorlardı.”

* 24.07.1974, France Soir Gazetesi Muhabiri (Fransız): “Son derece utandırıcı olayları kendi gözlerimle gördüm. Rumlar Türk camilerini yaktılar ve Mağusa civarındaki köylerde bulunan Türk evlerini ateşe verdiler. ”

* 11.02.1974, Bernard Nicolas, AFP Ajansı Muhabiri (Fransız): “Atlılar köyünde bir çukura doldurulmuş, Rumlarca katledilen Türklere ait cesetler çıkarılmıştır.”

* 30.09.1974, Jhon Akass, The Sun Gazetesi Muhabiri (İngiliz): “Muratağa köyünün Türk sakinleri 16 Ağustos’ta katledilmişlerdir. Bunlar Türk taarruzunun ikinci gününde komşu köylerdeki üniformasız Rumlar tarafından öldürülmüşlerdir”

* Ekim 1974 Lars Harkanson, BM Barış Gücü Kıbrıs Temsilcisi: “Rumların yaptığı Atlılar köyü Katliamı... Ömrüm boyunca böyle bir facia, böyle bir barbarlıkla karşılaşmadım. ”

* 11.02.1974 Cunnar Hilson Expressen Gazetesi Muhabiri: “Muratağa, Yunan askerleri ile Kıbrıslı Rumların geçen Ağustos’ta 83 Türk erkek, kadın ve çocuğu öldürdükleri katliam köyünde bugün sadece 15 kişi yaşıyor. Muratağa’da kalan 15 kişi için artık hayat yok.”
Ve daha nice haber Kıbrıs’ta Rum-Yunan vahşetini tüm dehşeti ile göstermektedir. Bu vahşeti olmamış gibi varsayarak yolumuza devam etmemiz mümkün değildir. Bu şehitlerimize ve gazilerimize ihanet olur. Korumak ve yaşatmakla yükümlü olduğumuz devletimiz KKTC için bir zafiyet olur. Adada yaşanan gerçeklerin üstü örtüldüğü müddetçe Kıbrıs sorununa anlaşma ile çözüm bulmak da mümkün olmayacaktır. 36 yıldır adada yaşanan gerçeklere gözünü ve kulağını kapamış odaklar artık kendine gelmeli uykudan uyanıp gerçekleri görüp kabullenmelidir. Adada yaşananlar hesaba katılmadan Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı bir sonuçla çözülemeyeceği gerçeği artık yüksek sesle haykırılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları