Rum-Yunan ikilisi yine yaygara koparıyor
23-24 Ekim tarihinde Brüksel’de toplanan AB Liderler Zirvesi’nin ardından, AB Konseyi Başkanı Herman van Rompuy imzasıyla yayımlanan kararların Kıbrıs’la ilgili kısmında, AB Konseyi’nin Doğu Akdeniz’de yaşanmakta olan yeni tansiyondan ciddi endişe duyduğu ifade edilerek, Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs Rum yönetiminin karasularındaki egemenliğine ve münhasır ekonomik bölgesindeki egemenlik haklarına saygı göstermesi gerektiği çağrısı yapıldı.
AB’nin 21 Eylül 2005 tarihli karşı deklarasyonuna da atıf yapılan kararda, “bütün üye ülkelerin tanınmasının katılım sürecinin gerekli bir unsuru olduğu” kaydedildi.
Zirve kararında, “Mevcut şartlar altında AB Konseyi, Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm müzakerelerinin kaldığı yerden devam ettirilmesi için olumlu atmosferin garantiye alınmasının her zamankinden daha önemli olduğunu addetmektedir” ifadesi de yer aldı.
AB Liderler Zirvesi’nde alınan karara ilk tepki Anavatan Türkiye AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır’dan geldi. Bozkır, “Kıbrıs Rum Yönetimi, AB Konseyi toplantısında Kıbrıs müzakere sürecini kesmenin ötesinde Türkiye’nin AB sürecini kesme amacına yönelik bir girişim yaptı. Ancak Rum Yönetimi’nin bu talebinin karşılanması reddedildi. Böylelikle çok önemli addettiği hamleden mahrum kalmış oldu. Daha önce de ifade etmiştim AB’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bu tür hamlelerine ihtiyacı yoktur. Türkiye bu kadar güçlü bir ülke olarak ve karşılıklı çıkar mevcut iken bu tür hamleleri önlemeye muktedir bir ülke olacaktır. Bu iki husus açısından Konsey toplantısı önemliydi” diye konuya açıklık getirdi.
AB zirvesinin ardından düzenlediği basın toplantısında,Yunanistan Başbakanı Samaras, Avrupa Konseyi’nin sonuç bildirisinde Türkiye ile ilgili ifadelere yer verme kararının son derece önemli olduğunu öne sürdü. Samaras, bu kararın Yunanistan’ın ve Kıbrıs’ın stratejisini güçlendirdiğini de iddia etti. Zirvede aniden rahatsızlanan Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’i de temsil ettiğini belirten Samaras, Anastasiadis ile Türkiye’nin bölgedeki hareketleri konusunda tamamen aynı görüşte olduğunu kaydetti.
Öte yandan, konu ile ilgili olarak açıklama yapan Rum Hükümet Sözcüsü Nikos Hristodoulides, AB’nin Ankara’ya uyarı mesajı verdiğini iddia etti. Kıbrıs açıklarında yapılan doğal gaz arama faaliyetlerinin Kıbrıs Rum Yönetimi’nin egemenlik hakları çerçevesinde gerçekleştirildiğini AB’nin de vurguladığını kaydeden Rum Sözcü, Türkiye’nin çalışmalara saygı duyması temennisinde bulunduğunu açıkladı.
Kıbrıs’taki son yaşananlar AB yanında, BM’nin de gündemindeydi. Geçtiğimiz Perşembe günü BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide ile görüştü ve görüşme sırasında Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri ele alındı. BM tarafından Ban-Eide görüşmesi hakkında yapılan yazılı açıklamaya göre, BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, Doğu Akdeniz’deki gerginlik ve Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerin askıya alınmasını endişe yaratıcı bir durum olarak niteledi ve ilgili tüm tarafların durumu yumuşatma amacıyla çalışmalarının önemine işaret etti. Ban, bölgede daha fazla istikrarsızlığı önlemek ve durumun yumuşaması amacıyla ilgili tüm tarafların çalışmaları gerektiğini söyledi. BM Genel Sekreteri ayrıca, Kıbrıs sorununa çözüm bulunması amacıyla yapılan müzakerelerin devam etmesi ve tarafların müzakere masasına dönmesinin önemine işaret etti. Bölgedeki ülkelerin müzakerelerin tekrar başlamaları için olumlu ve yapıcı bir atmosfer yaratılması amacıyla yardımcı olmaları çağrısında bulunan Ban Ki Moon, Eide’nin Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye’de bir dizi temaslarda bulunacağını ve tüm tarafların Eide ile iş birliği yapmalarını diledi.
Son gelişmeler çerçevesinde Rum tarafında gerilimi azaltmak yerine tırmandırmak eğilimi vardır. Rum siyasi parti liderleri Rum Ulusal Konseyi’nin aldığı 8 maddelik yaptırım kararı çerçevesinde, konunun BM Güvenlik Konseyi gündemine alınarak, Türkiye’ye karşı uluslararası yaptırım uygulanmasının sağlanması çağrısında bulundular. Rum tarafından yapılan açıklamalar, Anavatan Türkiye’ye siyasi ve diplomatik bir bedel ödemesinin sağlanması için her türlü girişimin yapılması hususunda, ortak görüşü yansıtmaktadır.
KKTC ve Anavatan Türkiye’nin Rum tarafının başlattığı kampanyaya karşı, sadece savunma amaçlı değil, ancak bölgedeki haklarımızın nasıl gasp edildiğini tarihsel bir perspektif içerisinde detaylarıyla ve uluslararası anlaşmalara dayandırarak proaktif bir anlayışla diplomatik kanalları harekete geçirip ortaya koyması en doğru yol olacaktır. Haklarına el konan, hakları gasp edilen Türkler iken, Rum-Yunan ikilisinin başlattığı kampanya ve kopardıkları yaygara ile suçlu sandalyesine oturtulmamıza sessiz kalmamalıyız.
Bir kez daha tekrarlamamda fayda vardır; KKTC Meclisi bir an evvel özel bir oturumla toplanmalı ve AB zirvesinde alınan karar da dikkate alınarak Kıbrıs Türkünün haklarını savunan bir deklarasyonu hemen yayınlamalıdır.