Resesyon ve temerrüt riski arttı
Türkiye’ye sıcak para girdi. MB rezervleri arttı. Ekonomi yönetimi “Rezervlerimizdeki bu eğilim finansal istikrarı güçlendirerek dezenflasyon sürecine önemli katkı sağlamaktadır” diyor. Gerçekten resmî rezervler yüksek olursa, TL değer kazanır enflasyon düşer.
Ama burada sorulacak iki soru var;
*Merkez Bankası rezervleri kalıcı olur mu? sürdürülebilir mi?
*Tek başına rezerv artışıyla enflasyon çözülür mü?
1.Sıcak para ile rezerv artışı sürdürülemez.
MB rezervlerinin kalıcı olması için Türkiye’nin cari fazlası olması ve döviz kazanması gerekirdi. Ama biz bu rezervleri döviz kazanarak artırmadık… Ya da uzun süre kalıcı olan doğrudan yabancı yatırım sermaye girişi ile artırmadık. Sıcak para girişiyle artırdık.
Bankaların yabancı para net pozisyonunun öz kaynağa oranı alınarak hesaplanan standart oran geçen sene yüzde 20’den yüzde 5’e indirildi. Bu nedenle bankalara gelen sıcak paranın üstünü, Bankalar Merkez Bankası’na devretmek zorundadır. Bu ve bankaların dış borç çevirme oranlarının artması nedeni ile rezervler arttı. Ne var ki, sıcak para, hızlı kısa vadeli borç demektir. Hızlı hareket eder. Sıcak para çıkarsa MB rezervleri de azalır.
Öte yandan dış açıkların devam etmesi son iki yılda kısa vadeli dış borçları yüzde 50 oranında artırdı.
Temel çözüm dış açıklardan kurtulmaktır.
Dış ticaret açığı geçen yılın ilk 6 ayına göre bu sene yüzde 30,5 azaldı ve 42,6 milyar dolar oldu. Demek ki yıl sonunda en az 80 milyar dolar olacak. Bu açığı Şimşek, dış dengede olumlu görünüm olarak açıkladı. 80 milyar dolar dış ticaret açığın nesi olumlu? Anlaşılır gibi değil.
Ocak-Haziran ilk altı ayda ihracatımızda ilk sırada 15 milyar 481 milyon dolarla “Motorlu taşıtlar, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları ve bunların aksamı” geliyor. Aynı kalem ithalatta üçüncü sırada ve fakat daha yüksek 15 milyar 543 milyon dolar.
Toplam ithalat içinde tüketim malı oranı geçen sen ilk altı ayda yüzde 11,8 iken bu sene yüzde 15,4’e yükselmiş.
Türkiye ham madde ve ara malı ithalatını ve tüketim malı ithalatını düşürmeden dış açıklardan kurtulamaz. Bunun için de ithal girdileri içeride üretip, üretimi ithalat girdi bağımlılığından kurtarmamız gerekiyor.
Ancak anlaşılıyor ki, ekonomi yönetimi finans tuzağındadır, reel ekonomiyi ve üretimi göremiyor.
2.Rezerv artışı dezenflasyonist politikalara destek olur ve fakat tek başına yetersizdir.
Mesele enflasyonu artıran ekonomik ve sosyal birçok faktörü birlikte çözmektir.
Toplam iç talebin düşürülmesinde, hane halkının tüketim harcamalarının kısılması, kamu harcamalarında tasarruf etkilidir.
Sıkı para politikası uygulanıyor ve fakat MB döviz alırken ve kur korumalı mevduat için, TL arzı artıyor.
Krediler daraldı. Ama bu defa da bir yıl öncesine göre ekonomide daralma başladı. Zarar eden firma sayısı arttı ve kapasite kullanım oranı düştü. Satışlar reel olarak geriledi. GSYH’da ikinci çeyrek eksi büyüme bekleniyor.
Enflasyon iki yönlüdür. Talep ve maliyet. Üretim düşerse mal arzı azalır ve fiyatlar artar. İthalatla kapatmak istersen döviz bulamazsın ve dış açıklar artar.
Hükûmet TÜİK verilerini kullanarak maaş ve ücretlerde reel düşüş yarattı. Ancak bu durumda faktör verimliliği de düşer. Yine mal arzı daralır.
Kamuda tasarruf ise tamamıyla lafta kaldı. Neden ve nasıl kaldığını kamuoyu yakından biliyor.
Hükûmetin elinde tek vergi artışı kaldı. Vergiler tasarruflardan ödenir. Vergi artışı yatırımların kısılmasına ve dolayısıyla orta ve uzun vadede mal arzının daralmasına neden olur. Tüketimin kısılmasında daha az etkilidir.
Nerden bakarsak bakalım, hükûmetin ve ekonomi yönetiminin her şeye finans penceresinden bakması ve yeniden sıcak para serabına kapılması, ekonomide daralma, istihdamda daralma, dış borçlarda temerrüt gibi riskleri artırdı.