Rehin askerler
Sırnak ve Hakkari şehitlerinden sonra bütün Türkiye’nin ayağa kalkmasında heyecanlanmayan yoktu. Hele dünkü Cumhuriyet Bayramı coşkusu milli refleksleri doruk noktasına çıkardı. Şehit ailelerinin görüntüleri yüreklerimizi dağladı. Ama bütün Türkiye’nin aklı rehin olan askerlerimizdeydi. Askerlerimizi terör örgütünün televizyon kanalına çıkarıp, baskı ile söyletilen sözler bütün milletimizin onurunu kırdı. Bu görüntüleri seyreden istinasız her vatandaş, bedeli ne olursa olsun rehin askerlerimizin kurtarılmasıyla ilgili ciddi bir operasyon beklentisine girdi. Askeri operasyonun yanında, sözde müttefik ABD ile görüşmeler yaparak, askerlerimizin iadesini sağlamanın bile başarı olacağını düşünenlerimizin sayısı, hiç de az değildi.
Yap bozun parçalarını bir araya getirince, Türkiye’de biriken öfkeyi dindirmek için önemli bir mesafe beklentisi de doğmuştu. Nitekim Irak’ta yıllardır irtibat timleri olarak görev yapan askeri birliklerimizde hareketlilik başladı. Bir taraftan havadan, öte yandan topçu birlikleri, PKK kamplarını bombalıyordu. Zaten uzun süredir kamplardan ziyade, Barzani bölgesinde yerleşik hayata geçen teröristlerin büyük bölümü peşmergeye katılıp maaş alıyordu. Diğerleri sınır ticareti ve kaçakçılıkla meşgul olurken, Osman Öcalan’ın da marketçilik yaptığını cümle alem zaten biliyordu.
Kamuoyu rehin askerlerin Kandil Dağındaki kamplarda tutulduğunu sanırken gelen istihbaratlar askerlerimizin Kandil’e yakın bir köyde tutulduğu yönündeydi. Üstelik sadece sekiz asker değil, altı diğer personelin de bulunduğu iddia ediliyordu.
Gazetecilerin çeşitli haber kaynakları vardır. Açıklamamak kaydı ile aldıkları bilgileri, başka kaynaklardan da doğrulatarak elindeki haberin derinliğine inerler. Rehin askerleri kurtarmakla ilgili haberi ilk aldığımda, üstüne gittiğim halde ilk 36 saat gerçekten doğrulatamadığm için açıklamadım. Üstelik bazı kaynaklar bunun açıklanmasının, Türkiye’nin müzakerelerde elinin zayıflatacağını belirterek, Erdoğan’ın Bush görüşmesine kadar yayılmamasını istediler.
Bu haberin heyecanı içimi kemirirken Hürriyet’te Fatih Çekirge “3-4 güne kadar askerlerin iade edilebileceği” yönünde bir yayını kaleme aldı. Tam bu sırada Fatih Altaylı “Barzani tarafından askerler iade edildi” diye internet sitesinde yayınca, kaynağıma artık bunu açıklamak zorunda olduğumu ifade ettim. Çeşitli bilgileri biraraya getirip operasyonun yerel peşmerge kıyafetleri giymiş bir ekibin Kandil Dağına 30-35 km uzaktaki Kandil Köyüne gizlice yaklaşarak tespit edilen hedefler etkisiz hale getirilip, askerlerimizi kurtarıp önce Erbil’e, daha sonra da sınırı geçerek Diyarbakır’a getirildiğini açıkladım.
Kaynaklarımın doğruluğuna güvenmekle beraber “teslim edildi” iddiasının sosyolojik anlamda mümkün olamayacağını da tespit ettim. Daha önce “bir kedi bile teslim etmem” diyen kişilerin askerleri teslimi, bölgede ihanet sayılacağı için bunu mümkün görmüyordum. Ancak ihaneti bir yaşam biçimi haline getirenlerden her şeyi beklememiz gerektiği gerçeğini göz ardı etmedim.
Sonuç olarak; haber kaynaklarımın beni yanıltacağına inanmıyorum. Yeniçağ TV’nin ilk olarak açıkladığı bu haberi, bütün medya kuruluşları aşağı yukarı yayınladı. Şu ana kadar resmi kuruluşlardan bir açıklama yapılmadı. Siyasilerin bilmeyişi normal. Ancak Genelkurmay’dan bu haber yalanlanmış değil. Tabi ki askerlerin bunu zafer gibi ilan etmelerini beklemiyoruz. Sonuçta TSK, Türkiye’nin iç ve dış güvenliğinden sorumludur.
Meslek hayatım boyunca böylesi haberlerde yanılmadığım gibi, okuyucumuzu ve kamuoyunu da hiç yanıltmadım..
Ayrıntıları yarın bu sütunlarda yazmak umuduyla...