Referandumun tek kaybedeni...

Türkiye ne zaman bir tercihte bulunacak olsa bundan en çok Ülkücülerin etkileniyor olması bir tesadüf mü, yoksa Ülkücülerin makûs talihi mi?

2010 referandumunu hatırlayın. Benzer bir süreç yaşanmış, bir kısım Ülkücünün önüne "yem" olarak 12 Eylül atılmıştı.

O zaman da benzer bir yarılma yaşanmıştı. Neler söylenip, yazılmıştı hatırlayalım.

Şimdi yine bir referandum ve yine Ülkücüler arasında yarılma var. 2010 referandumu ile arasında bir benzerlik bir fark var.

Yine "evet" diyenler azınlıkta. Taraflı tarafsız herkes şunu kabul ediyor ki Ülkücü camianın kahir ekseriyeti bu referandumda "hayır" diyecek.

Farklılık ise "evet" cephesi. Bu kez Ülkücüleri temsil noktasında olan siyasi irade "evet", Ülkücü kalabalıklar ise "hayır" diyor.

Referandum tercihinin hukuki ve anayasal gerekçeleri tartışılıyor, tartışılmaya devam edilecek. Biz burada referandumun politik sonuçlarına göz atalım.

***

Referandum sonuçlarından "evet" çıkması neticesinde AK Parti'nin kazanan olacağını söylemek kehanet değil. Birilerinin zannettiği gibi CHP kaybetmeyecek. Neticede sistem AKP-CHP dualitesine doğru gideceği için CHP bir şekilde aktör olarak devam edecek.

"CHP Cumhurbaşkanı çıkartamaz!" diyenler haklı. Lakin CHP'nin başarısızlığının sebebi "sistem" değil. Kendilerini, kadrolarını ve özellikle millî meselelere ve "terör" meselesine bakış tarzlarını gözden geçirmedikleri sürece, tek başlarına bile kalsalar milletin iltifatına mazhar olamazlar.

Yani, CHP'nin problemi dış etkenlerle alakalı değil iç etkenlerle, kendisi ile ilgili... MHP her ne kadar "kurumsal" olarak "evet" dese bile, tabanın "hayır" eğilimi, sonuç ne çıkarsa çıksın MHP içerisinde yeni tartışmaları ateşleyecek. Referandum sonrası yapılacak kongre bu tartışmaların yürüyeceği zemin olacak. Bu noktada kongre bir şans. Sonucun "evet" olması, kongrede MHP yönetiminin elini rahatlatacaktır, o kadar.

MHP açısından asıl sorun referandum sonrası yapılacak ilk seçimde ortaya çıkacak. 2019 seçimi arifesi veya sonrası getirilecek "dar bölge" seçim sistemi MHP için en büyük tehdit. Dar bölge sisteminin AKP'nin eskiden beri hayali olduğunu biliyoruz. Geçtiğimiz günlerde AKP'ye yakın isimler bu konuyu tekrar gündeme taşımışlardı.

Ülkenin 600 seçim bölgesine ayrıldığını düşünün, MHP'nin çıkartacağı vekil sayısını hesap edin. Sistemin doğası gereği, iktidar mücadelesinin AKP-CHP eksenine kayacağı yeni sistemde MHP'nin Meclis'te sınırlı sayıda vekil ile sadece "temsili" bir varlığı olacaktır.

"Milliyetçi Cumhurbaşkanı neden çıkmasın?" denebilir. Doğrudur, çıkmalıdır. Bunun cevabı, mevcut "MHP yönetiminin bu konuda bir yaratıcılığa sahip olup olmadığı" ile paraleldir.

Bir diğer sorun ise MHP'nin kaderi gibidir...

Cumhurbaşkanlığı sisteminin kabulü sonrası muhtemel AKP iktidarları döneminde yaşanan her olumsuzlukta gözler MHP'ye dönecek. MHP enerjisini referandumda AKP ile neden "ittifak" yaptığını izah etmeye harcayacaktır.

"Neden harcasın?" diyenler, 1999'dan beri DSP ile yapılan koalisyonu izah etmek için harcanan vakte, emeğe baksın...

***

Peki ya "hayır" çıkarsa?

"Hayır"ın galibi elbette CHP olacaktır, AKP galip olmasa da mağlup olmayacaktır. AKP muhtemelen erken seçime gidip daha büyük bir çoğunlukla sistemi getirecek yeni hamleler peşinde olacaktır.

MHP ise her hâl-u kârda kaybeden olacaktır.

En hafifinden kaybedilmiş bir referandum için tabanı ile ters düşmüş parti konumuna düşecektir. Seçim meydanlarında seçim vaatlerinden ziyade AKP ile yaptığı ittifakın nedenlerini izah etmekle enerjisini harcayacaktır. Bu ise muhtemel bir erken seçimde parti kadrolarının konsantrasyonunu etkileyecektir.

Akıbet o ki referandum nihayete erse bile MHP'de tartışma bitmeyecek. Bu durumda, "demokratik" bir atmosferde yapılacak kongre tek şanstır... Sonuç olarak... Üzgünüm ama gerçek bu; şu anda hiçbir şekilde kazananı olamayacağımız bir seçim için beyhude tartışıyoruz.

Herkes aklını başına almalı, karar ne olursa olsun sükunet içinde tercihlere saygılı olmalı.

Başka türlü bu krizi atlatamayız...

Yazarın Diğer Yazıları