Referandum pususu
Hayatımızın her alanına girdi pusu... Bir dönem dağlarda eşkıyanın attığı pusuyu yıllardır her gün, her gece bölücü terör örgütü atıyor. Üstelik sadece dağlarda değil şehirlere indiler. Caddelerde, sokak köşelerinde kuruyorlar pusuyu. Adı üzerinde kalleş, kancık pusu. Şimdileri adliye binalarında, mahkeme salonlarında bile insanlarımız haksız, adaletsiz düşürülüyor pusuya. Baba katili ile baba aynı safa konuyor zindanda.
Askeri, siyasi, ekonomik, hukuki pusuların yanına şimdi de demokrasi adına sandıkta pusu kuruluyor milletimize. İçinde nelerin olduğu bilinmeyen paketler nasıl caddelerde bubi tuzaklı bomba olarak bırakılıyor ve patladığında masum insanlarımız zarar görüyorsa bu defa da referandum paketiyle bubi tuzağı hazırlandı. Pusu kuruldu resmen. Evet’çiler, hayır’cılar diye ikiye ayrılmak isteniyor insanımız. Kamplara bölmeyi tasarlıyorlar milletimizi. Atanlar ile düşenler bile bilmiyor belki hain pusunun sebep ve sonuçlarını. Ama kimi alkışlıyor pusucuları. Sanki pusuya düşecek olan yabani bir fil. Fili ehlileştirmek isteyen beyaz adamın tuzağının hikayesinden habersiz alkışlayan güruhlar sıkıyor canımızı.
Gelin Afrika’da beyaz adamın kurduğu fil tuzağını yeniden hatırlayalım. Fildişi avcılarının vahşetine baş kaldıran yerliler safaride fil avını yasaklamış. Beyaz adam akıllı ya. Hemen formulünü bulup fillerin düşüp çıkamayacağı büyük hendekler kazmışlar. Bir nevi pusu kurmuşlar uçsuz bucaksız cangılda. Zavallı fil ne yapsın? Düşmüş çukura. Debeleniyor, çıkamıyor bir türlü. Ahali toplanmış başına. Beyaz adam da koşup gelmiş. Vah vah çekiyormuş yalandan. Bir taraftan yerlilere ip atın bağlayıp çıkaralım diyormuş, kocaman gövde yerinden kalkmıyor tabii. Çoluk çocuk çukurun kenarında taş atıyor, tükürüyor koca file. Günler geçiyor bu arada hayvan acıkıyor. Bağırıp çağırıyor, orman inliyor ama bir türlü çıkamıyor filcağız. Beyaz adam sırıtıyor tüm dişlerini göstererek. Arada bir, filin önüne yiyecek atıyor. Hatta çukura inip onu okşuyor. Yerliler kulağına bir şeyler fısıldadığını görüyor ama anlam veremiyor bir türlü. Bu arada geceleri el ayak çekilince beyaz adamın çukurda bir rampa hazırladığını kimse fark etmiyor. Derken tüfekle vurup dişlerini sökemeyen beyaz adamın filin önüne reddedemeyeceği yiyecekleri koyup haydi diyor. Can havliyle kalkan fil rampadan ağır adımlarla çıkıp günlerdir kendisini gizlice besleyen beyaz adamın arkasına düşüp tıpış tıpış gidiyor. Yerlilerde bir sevinç ki görülmeye değer. Gemiye alkışlarla bindirilen fil, sahiplerini öpüyor. Yerliler de yerel danslarla uğurluyor fili. Sirkte cambazlık yapacağını ya da okyanus açıklarında öldürülerek dişlerinin alınıp koca vücudunun köpek balıklarına yem yapılacağını bilmiyorlar tabii.
Sözü fazla uzatmayalım. Pusunun bin bir türü var. AKP hükümeti 12 Eylül gününü boşuna referandum günü olarak belirlemedi. Keçi boynuzu misali içinde birkaç gram bal için kilolarca odun çiğnettirmeyi amaçlıyor tuzaklarla dolu anayasa paketinde. Bu arada fitne kazanı müthiş kaynıyor. Ülkücüler evet diyecek gibi haberler yayılıyor, isimler zikrediliyor, fotoğraflar basılıyor. Tıpkı Melih Gökçek’in son seçim çalışmalarında tuzağa düşürdüğü bazı isimler gibi kamuoyunda gri, kara propagandalar çalkalanıyor. Başbakan Erdoğan MHP tabanına sesleniyor. Milliyetçi ülkücüleri fil çukuruna düşürmek için ince manevralar yapıyor. Sonuçta pusuya düşmeyecek Türk Milliyetçileri. Referandumda 12 Eylül ve onun semirtip büyüttüğü zihniyete hayır diyecek HAYIR...