Recep Erdoğan’ın böcek kabusu!..

Gezi kâbusundun da böcek kâbusundan da bir türlü kurtulamıyor Sultan hazretleri!..
Recep Erdoğan’ın üniversitelilere verdiği, “Hazırlığımızı yapıyoruz; 6-7 yıl bitirdin, bitirdin. Bitiremediğin takdirde artık güle güle” müjdesinin (!) arkasındaki derin hikayeyi de bilmek lazım.
Yıllardır süren uygulamadır; MİT, aflarla üniversitelere dönenlerin listesini YÖK’ten alır. Neden atıldıklarını(YÖK’ten alınan bilgilere göre) fişler ve kendisine göre izlemeler yapar. Bu süreklilik arz eden bir uygulamadır.. MİT, Gezi eylemlerinde de bu tür fişleme ve gözlemlerini sıkı şekilde sürdürdü. Sonuçta geniş kapsamlı bir rapor hazırladı, Başbakanlığa sundu. Gezi’de özellikle sol örgütlerin olduğuna ilişkin bilgilere dikkat çekildi, aftan dönen öğrencilerin eylemlerdeki rollerini kalın harflerle yazdı. Tam istediği gibi gelen hazırlığı iyi(!) değerlendirdi Erdoğan.
Derin kulislerden farklı notlar;
1- Erdoğan-Cemaat savaşında Taraf gazetesinde yayınlanan bazı belgeler için “MİT sızdırması” suçlaması yapan AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’i adeta tekzip eder nitelikte, dün, Recep Erdoğan taraftarı gazetelerde haberler vardı. Başım kel mi?.. Bendenizin de katkısı olsun!..
“MİT’te yazıcı vs.. kullanımı son derece sınırlı. Sızmaya sebep verebilecek bu tür aletler sadece Müsteşar ve bazı yardımcılarının odasında bulunuyor. Onlar da bir tek Başbakanlığa ve Köşk’e sunulan raporların çıktısı alınacağı zaman kullanılıyor.”
Öyle söylüyorlar!..
2- Cemaatle kavgasının kızışmasının ardından Başbakan’ın Ankara ve İstanbul’da kullandığı tüm ofislerde -her gün ve kendisinin her gitmesi öncesinde- bomba ve böcek araması yapılıyor..
3- Recep Erdoğan’ın AOÇ’de yaptırdığı Beyaz Saray benzeri yeni Başbakanlık kampüsünün cam ihalesi tüm itirazlara rağmen yerli firma yerine İsrailli bir firmaya verilmiş..

Turmuş’a yanıt

“Bavul ötesi sırlar” başlıklı yazıma 1’nci Ordu Komutanı Ahmet Turmuş’un gönderdiği cevap metnini aynen yayınladık. Benim ve eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım’ın cevap hakkını da saklı tutmuştum.
Kendi açımdan çok kısa geçeceğim;
MSB Genel Sekreterliği yapmış, Ege ve Akdeniz’de 16 adamız ile 1 kayalığımızın Yunanistan’a nasıl teslim edildiğini belgeleri ile ortaya koymuş değerli bir asker olan Yalım’ın mektubunu herhalde Ahmet Turmuş işlerinin yoğunluğundan dolayı dikkatlice okuyamamış. Biraz daha vakit ayırsa, yazımda Ümit Yalım’ın mektubuna yer verdiğimi hemen anlar ve kendine “çamur at izi kalsın” yapmadığımı şak diye fark eder, kendisine MGK belgelerini sızdırdığı konusunda bir suçlama yapılmadığını da kolayca kavrardı.
O zaman da altını çizmiştim, Ümit Yalım’ın mektubu büyük haber değeri taşıdığı için yer verdim: Tarafsız gazetecilik gereği dün de Turmuş’un cevabına yer verdiğim gibi bugün de aynı gerekçelerle Ümit Yalım’ın gönderdiği karşı yanıtı aktarıyorum;
“Yeniçağ Gazetesi’ne gönderdiğim mektup, 04 Aralık 2013 tarihinde Sn. Ahmet Takan’ın köşesinde yayımlanmıştır. Yazının yayımlanması sonrasında, MSB Genel Sekreterliği ve Org. Ahmet Turmuş’un vekili vasıtasıyla yapılan iki ayrı açıklamada dile getirilen hususlar gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bakanlığın MSY:202-2A Yönergesinde basın faaliyetlerinin nasıl yapılacağı belirtilmiştir. Ayrıca, Bakanlığın 2009 ve 2010 yıllarındaki basın faaliyetleri, Genelkurmay Başkanlığı’nca gönderilen direktifteki listeye uygun olarak hazırlanan, MSB Akreditasyon Listesine göre yürütülmekteydi.
NATO toplantısı için, Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nden sadece iki memur görevlendirilmiştir. Bu memurlar bütün faaliyetlerini, NATO toplantısının direktörü Tuğamiral Hakan Eraydın’ın direktifleri doğrultusunda yürütmüştür. Başbakanlık Basın Temsilcisi memurun hatırlatmasına rağmen, MSB Akreditasyon Listesi uygulanmamış, Zaman ve STV muhabirleri devletin parasıyla ve uçakla Brüksel’e gönderilmiştir. Bakanlık arşivinde bulunan harcırah yazılarına bakılırsa, MSB Gensek İletişim Şube’de görevli bütün personelin basın faaliyetlerinde görev aldığı görülecektir. Ayrıca, anılan basın mensupları İstanbul’daki toplantıya alınmamış ve toplantıya alınmaları için yapılan teklif Sn. Gönül tarafından reddedilmiştir. Olayın sorumluluğunu Başbakanlık Basın görevlisi memurların üzerine atanlar iki farklı uygulamayı nasıl izah edecekler?
Görüldüğü üzere, hem Genelkurmay Başkanlığı’nın direktifi hem de Sn.Vecdi Gönül’ün imzaladığı Bakanlık Yönergesi ihlal edilmiş, yok sayılmış ve direktife/emre itaatsizlik eylemi oluşmuştur. Bakanlıkta çalışan asker kişilerin, Genelkurmay Başkanı’nın ve Milli Savunma Bakanı’nın direktifini/emrini uygulamamak gibi bir lüksü yoktur/olamaz. Org. Turmuş, kendisinin bu işle ilgisinin olmadığını iddia ediyorsa, Toplantı Direktörü Tuğa. Eraydın hakkında neden hukuki bir işlem yapmadığını nasıl izah edecek? Burada sorulması gereken soru, AKP mensubu Bakan Sn. Vecdi Gönül tarafından, Zaman ve STV muhabirlerine akreditasyon uygulanırken, Bakanlık Müsteşarlığı personeli bazı asker kişilerin, anılan muhabirlere neden akreditasyon uygulamadığıdır. Ayrıca asker kişilerin yargılandığı davalar sürerken Zaman ve STV’nin nasıl bir yayın politikası izlediği de herkesin malumudur. Takdir kamuoyunundur.”

Yazarın Diğer Yazıları