Rasyonel zemin slogan düzeyinde kaldı
Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.
1.Rasyonel zemine dönüşün bir şartı mali disiplindir. Emekli maaşlarının enflasyonun altında tutulması, 2024 asgari ücretin yıllık değerlendirilmesi, vergi artışları, mali disiplin amaçlı yapılmıştır. Ancak iktisat ve maliye politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir;
*Reel ücretler gerilerse, işçi verimliliği düşer. Üretimde daralma olur. Mal arzı daralır. Fiyatlar artar.
*Kamuda “İtibardan tasarruf olmaz” anlayışı devam ettikçe, bütçeden tasarruf yerine; vergi mükellefine haciz göndermek, vergiye karşı direnci, vergi kaçağını ve vergiden kaçınmayı artırır.
2.Dış açıkların önlenmesi ve döviz sorununun çözülmesi, rasyonel zemine dönmektir.
Mehmet Şimşek, yabancı yatırım sermayesi gelsin diye ikna turları yapıyor. Ama fiilen gelmiyor.
*2024 Şubat ayında, yabancıya gayrimenkul satışı dahil, doğrudan yabancı yatırım sermayesinde 142 milyon dolarlık net çıkış oldu.
*Ocak-Şubat iki ayda, gayrimenkul dâhil giren yabancı yatırım sermayesi 519 milyon dolar, gayrimenkul almak için gelen sermaye 567 milyon dolar oldu. Gayrimenkul satışı hariç, bu iki ayda giren yabancı yatırım sermayesi eksi 48 milyon dolar oldu. Yani çıkan sermaye daha fazla.
*Yine Ocak-Şubat net giren sıcak para dediğimiz portföy yatırımı 5,5 milyar dolar, ama hükûmetin ve bankaların tahvil satışı ve dış kredi yoluyla aldıkları dış borç tutarı 8 milyar dolar arttı. Sıcak para kalıcı değil. Üstelik girip çıktıkça kırılganlık artıyor.
Türkiye’ye ciddi yabancı yatırım sermayesi gelmez. Çünkü sermayenin geldiği ülkelerden, Avrupa Birliği, ABD, Avustralya, Kanada, Japonya, Paraguay, Hamas’ı terör örgütü olarak tanımlıyor. Biz ise iş birliği anlaşması yapıyoruz.
İlave olarak, doğrudan yabancı yatırım sermayesi, istikrarlı ve güven duyduğu ülkelere gider. Biz; Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını uygulamaz isek, kayyum sorunu devam ederse, yabancı yatırım sermayesi güven duymaz ve gelmez.
3.Güven sorunu devam ettikçe, rasyonel zemine dönemeyiz.
Bu sene Nisan ayında üreticinin ve tüketicinin güveni geçen yıla göre düştü. Yalnızca inşaat sektöründe değişme az oldu. Kendimiz hükûmete ve sisteme güven duymazsak, yabancı nasıl duyar?
4.Türkiye geçmiş krizlerde IMF ile stand-by düzenlemesi yaptı, istikrar programı yaptı krizden çıktı.
Ortada istikrar programı yok: M. Şimşek “hükûmet IMF’den hoşlanmadığı için, IMF’ye gitmedik” diyor. IMF çıpası olmazsa; Türkiye’ye yabancı yatırım sermayesi gelmez. Yerli sermaye yatırım yapmaz.
5.Kriz giderek derinleşiyor.
Enerji sektöründe beş işletme iflas etti. İflas gerekçesi olarak;
Yüksek ticari kredi faizi gösterildi. Bu gerekçe doğru değildir. Çünkü bugün iflas eden bir şirket, bir yıl önce ticari kredi aldıysa bunun faizi Nisan 2023’te MB verilerine göre yüzde 14,13 idi. Şimdi enflasyon yüzde 68.50’dir. Reel faiz oranı eksi yüzde 32,3’tür. Bunun tercümesi; “şirket son bir yılda aldığı ticari kredi için faiz vermemiş, üstüne de yüzde 32,3 oranında destek almış” şeklindedir.
İkinci bir gerekçe olarak kur artışı gösterildi. Son bir yılda dolar kuru yüzde 70,3 oranında arttı. TÜFE yüzde 68,3 oldu. Kur artışının az da olsa etkisi oldu.
Bir başka gerekçe olarak; batan enerji firmaları “TEİŞ’ten hak edişlerimizi alamadık” diyor. Bu doğrudur. TEİŞ geç ödemekle kurnaz tacir taklidi yapıyor. Ama dediğim gibi bıçak tersten kesiyor ve iflaslar artıyor.
Özetle; Türkiye rasyonel zemine dönerse, ortada iktidar kalmaz.