Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit YUSUF
Hüseyin Macit YUSUF

Rahmetli Ahmet Kabaklı ve Kıbrıs gerçekleri...

Seyhülmuharririn, Ahmet Kabaklı’yı ölümünün 7. yıldönümü olan 8 Şubat günü rahmetle andık. Kabaklı yaşadığı müddetçe Anavatan Türkiye’ye, Türk Milletine ve Türkçe’ye aşık yaşadı. Biz Kıbrıs Türkleri de onun engin sevgisinden payımıza düşeni aldık. 1957’den 1990 yılına kadar Tercüman gazetesinde, 1990’dan 2000 yılı sonuna kadar da Türkiye gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. “Gün Işığında” köşesinde değerli makaleleri ile bize yol gösterdi. Kabaklı’nın Kıbrıs Milli Davamıza sahip çıkan, yol gösteren birçok köşe yazısı mevcuttur. Ahmet Kabaklı’nın arşivimde bulunan, doksanlı yıllara ait bir kaç Kıbrıs yazısını bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Yıllar öncesinde yapmış olduğu tespitlerin ve uyarıların ne kadar doğru ve yerinde olduğunu bugün görmekteyiz.Nur içinde yatsın.
(24 Ekim 1992- Denktaş: Kimsesiz Türklerin Lideri- köşe yazısından)
‘Dünyanın düzenbazlığı ile tanıdığı Yunanlı’yı biz anlamamakta ısrar ediyoruz. Gerçi masalarında her zaman mağlup olmuşuzdur. Şimdi ise Kıbrıs’ta da son diplomatik kozunu oynamaktadır.
Alman Mareşal H.V.Moltke’nin, Yunanlı için, ‘Gayeleri uğrunda her şeyi göze alan, sinsi ve çıkarcı’ demesi bir şey değil... Şimdiki amacı, ABD’yi bize kışkırtarak ‘idea’sını tamamlamaktır.
... Bu kadar hile, entrika, bu kadar aldatılmış Yunan-sever karşısında, bizim de parmağını Kıbrıs’a sımsıkı bastıran, Denktaş’a toz kondurulmasına izin vermeyen ve Yunanlı’yı, diplomasinin her masasında yere vuran bir politikamız olmalıdır. Onun ’milli politikası’ Türk düşmanlığı üzerine kuruldu ise bizimkinin başka türlü olması akla sığar mı?’
(29 Nisan 1994-Top Şimdi Yunanlıda- köşe yazısından)
‘Önümüze koydukları yumağı bize değil Yunanlılara çözdürmek gerekir. Kıbrıs’ta Türklerin devleti, kanunları, parlamentosu zaten var.Yunanlılar da bunu kabul ederek uzlaşma ve dostluk çaresi arasınlar. Bizim milli politikamız, iki milletli, iki ülkeli, tamamiyle eşit şartlar içinde bir konfederasyondur. Bu ABD’ye de, Papandreu’ya da, Butros Gali’ye de böylece ve hemen bildirilmelidir ki... Türk ve Kıbrıslı soydaşlar artık rahat uyusunlar; 150 yıldan beri bütün savaşların, Türk katliamlarının dünyada bize dönük düşmanlıkların baş sebebi olan Yunanistan da kendine gelsin.

Türk kendini göstermeyince, Papandreu’nun kumandasındaki ABD Rumları, Ortodoks Patrik’ler, Pontus’u diriltmeye, Batı Trakya’yı öldürmeye ve Ayasofya’yı kiliseleştirmeye kalkanlar, birden kabarıyor da kendilerini kahraman sanıyorlar...

... Papandreu’nun önüne atılacak tek çözüm yumağı, Kıbrıs’ta Türk ve Rum devletleri konfederasyonudur. Bu konuda vereceğimiz her taviz, ta Girit ve Mora’dan tutarak, Milli Mücadele ve Kıbrıs’ta verdiğimiz şehitlerin kemiklerini sızlatacaktır...’
(4 Haziran 1994-Kesin Karar Verelim- köşe yazısından)

’Yunanistan, büyük rahatlıkla ENOSİS, yani ‘Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak edelim’ diyor. Kıbrıs Rum kesimini, bağımsız bir devletmiş gibi Avrupa Birliği’ne, Ortak Pazar’a, her yere götürüyor. ‘KKTC’yi tanırsanız, sizi şöyle ederim, böyle ederim’ diye dünyaya gözdağı veriyor. Batı Trakya, Patrikhane konularında Lozan Antlaşmasını çiğniyor... Eşkıya çetesi PKK’ya, her boydan destek veriyor. On iki Ada’yı silahlandırıyor; oralara Rum göçmen yerleştiriyor.... Ruslar ve Sırplar ile, Türkiye aleyhinde, başından büyük ittifaklar yapıyor... Sonra da, yaptığı marifetten böbürlenen horozlar gibi: ’Türkiye bizi tehdit ediyor! Onun saldırılarından korunmam için bana silah, bana yardım, bana şu hak, bana bu hak!’ diyebiliyor.

... Yıllardır devam eden müzakerelere rağmen, Kıbrıs’la ilgili ve taraflarca kabul edilen bir anlaşma tescil edilmemiştir. Bunun olamayış sebebi, KKTC’nin tanınmamasıdır. Bu yüzden güneydeki Rum devleti bütün Kıbrıs’ın Cumhuriyeti sayılmış; Türkler de ’bazı azınlık hakları’ ile Rumlara tabi bir cemaat gibi görülmüştür.

Bu durumda müzakerelerin devamı için,ön şart olarak: ’KKTC’yi tanısınlar. Tanımazlarsa hiçbir görüşmede yokuz’ denmelidir. KKTC’nin tanınması için, hem Türkiye hem de Kuzey Kıbrıs manevi seferberliğe kalkmalıdır.

Türkiye’nin razı olabileceği azami (en son) fedakarlık, Kıbrıs’ta, bugünkü iki bağımsız devlet ‘statü’sünün kabulüdür. Böyle olmaz da, Yunanlılar ENOSİS’i çağırırlarsa, yahut, Rum hükümetini AB’ye sokmaya kalkarlarsa, KKTC parlamentosu derhal Türkiye’ye ilhak kararı almalıdır. Bu, bütün devletlere duyurulmalıdır. Ayrıca bu günlerde (lüzumuna binaen)hemen bir TC-KKTC SAVUNMA-İŞBİRLİĞİ ANTLAŞMASI imzalanmalıdır.’

(23 EKİM 1992-Girit Olmak Yahut Olmamak- köşe yazısından)
‘Kıbrıs’ta eski Girit faciası tezgahlanıyor. Yunan vahşetlerine karşı Ada’ya çıkıp, nice zahmetlerle kurduğumuz KKTC yok edilip, Türkler, Rum canavarının insafına yeniden terk ediliyor.
... Kıbrıs’ta 1960’tan beri gelen entrikaları bir hatırlayınız: Önce, iki cemaatın sözde katıldığı ‘Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’, sonra boğazlanan Türkler... Ada’ya Türk çıkartması, derken federasyon masalı, Türk toplumunu Rumlara kul kurban eden Gali haritası ve yeniden dökülecek kanlarımız... Nihayet basit bir referandumla, (büyük devletler ve AT korumasında) Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı.

‘Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakı’deyip geçmeyiniz. Bu, bize ‘Akdeniz’in kapanması demektir.
Yunanistan’ın bizim bütün denizlere hakim olmasını sağlayacak son kale Kıbrıs’ı ele geçirmesi olacaktır. Gemilerimiz ondan izinsiz çıkamayacak, İran ve Suriye’ye kadar, Yunan (Avrupa) hegemonyası duman attıracaktır.’

Yazarın Diğer Yazıları