Radikal düşünceler sistemi bozuyor
Terör olayı teröristin bomba atmasıyla sınırlı değildir. Asıl sorun terörü besleyen kaynaklar ve düşüncelerdir. Bazı düşünceler, istenmese de terör için altyapı oluşturmaktadır. Radikal düşünceler de bunlardandır.
J. M. Keynes, 20. asra damgasını vurmuş olan bir İngiliz iktisatçıdır. “Genel Teori” isimli eseri, iktisadın kurucusu olarak kabul edilen Adam Smith’in “Milletlerin zenginliği” isimli eseriyle ve Karl Marx’ın Kapital’i ile mukayese edilecek kadar yankı yapmıştır... Keynes’in kurduğu düşünce sistemi, 1980’li yıllara kadar, iktisat ve maliye politikalarına hakim unsur olmuştur.
Eğer 1930 dünya krizinin ve arkasından İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ağır sorunlar olmasaydı, belki J. M. Keynes de sıradan bir iktisatçı olarak kalırdı. Yine kapitalizmin çelişkileri olmasaydı, Karl Marx da olmazdı. Özetle bu iktisatçıları krizler yaratmıştır.
Geçirdiğimiz ve halen riskleri devam eden ağır krizden sonra bizim iktisatçılara düşen görev ve sorumluluk, “Ekonomide kalıcı istikrar nasıl sağlanır? İstihdam sorunu nasıl çözülür” gibi sorulara cevap aramak, riskleri göstermek ve öneri getirmektir. Kamuoyunun beklentisi de bu yöndedir. Ne yazık ki iktisat konusunda tartışmaların çoğu, günlük yorumlarla sınırlı kalıyor...
Bazıları yalnızca borsa, faiz ve kur sorunlarıyla ilgileniyor... Bazıları da bu sistem içinde çözüm olmayacağını söylüyor. Çözüm konusunda elle tutulan öneri getiren yok... Hatta bazı iktisatçılar, “çözüm nedir” konusundaki ısrarlı sorulara dahi cevap veremiyorlar...
Yine bazı iktisatçılar, sosyal demokrasiyi sol olarak görmüyorlar... Hatta sosyal demokrasinin solu yozlaştırdığını iddia edenler de var.
Bugünkü dünya konjonktüründe ve Türkiye’nin içinde bulunduğu istikrarsız ortamda bu gibi radikal düşünceler, “Anarşizm”in yeni temsilcileridir.
“Anarşizm, otorite ve düzen fikrini reddeden bir akımdır.”
’Pozitif Anarşi Doktrini’ne göre “İnsanların din, devlet ve mülkiyet boyunduruğundan kurtulması gerekir.” Rusya’da Bakunin ve Kropotkin, Fransa’da Elisee Reclus ve Jean Grave, bu doktrini savunmuşlardır. Proudhon da, “Kapitalizm ve devlet baskısı biterse, ancak o zaman insanlık hürriyet ve saadete kavuşur” demiştir.
Anarşistlerin ana hedefi ihtilaldir. Bunun için de kullandıkları geleneksel yöntem “terör” dür.
Bitirdiğimiz yüzyılda yaşanmış en geniş anarşist hareketler İspanya iç savaşı ile 1968 öğrenci olaylarıdır.
Anarşistler, psikolojik sorunları veya fiziksel kompleksleri olan ve fakat bu sorunların farkına varamamış insanlardır.
Bazı medya bu gibi radikal muhalifleri show vasıtası olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla bazı medya, anarşistlerin toplumun moralini daha çok bozmalarına ve sosyal sorunların daha çok derinleşmesine katkı yapmalarına alet olmaktadır.
Türkiye’de ekonomik sorunları yalnızca tenkit ederek gündeme getirmek bugüne kadar hiçbir işe yaramamıştır. Doğrusu ve halkın beklediği; yolsuzluk, yoksulluk gibi temel sorunların çözümünü de söylemektir. Aksi takdirde söylememek güvenden uzak olacak anarşi olarak algılanacaktır.