PROVOKATÖRLER "BİRİ BİZE SALDIRSIN" DİYE CAN ATIYOR
Görevimiz tehlike
Orduyu yıpratmak amacıyla yaptığı yayınlar Genelkurmay tarafından
yalanlanan Taraf’ın yeni stratejisi ne? Propaganda bülteni, kitabı satsın diye hakkında 301’den dava açılmasını bekleyen ‘iftira-yazarlar’ı mı örnek alıyor?
Yaptıkları haberler yalanlanınca Taraf’çılar bir başka manipülasyona başvurdular: Şimdi de gazete tehlikedeymiş gibi bir hava yaratmaya çalışıyorlar. İnternet’te zincir mektuplar dolaşmaya başladı. Okurları gazetede kamp yapmaya, dayanışmaya davet eden. Halbuki ortada böyle de bir ihtimal yok. Kimse Taraf’ı kapatmayı, basmayı düşünmüyor. Başbuğ’un sert çıkışı da onlara fırsat oldu. “Bakın tehlikedeyiz” demek için...
Birileri olur da provokasyona gelip Taraf’ı basarsa, oradan birine saldırırsa bu da orduyu yıpratmak için yeni bir fırsat olacak. Suçu askerin üzerine atacaklar, yaptıkları yalan haberle elde edemediği kaos ortamını belki de bu sayede sağlayacaklar.
Bunun için gün saydıklarına eminim. Tıpkı kitabı daha çok satsın diye 301’den dava açılmasını isteyenler gibi bir bekleyiş içindeler... Ahmet Altan’la Yasemin Çongar’ın “Ah keşke” deyişlerini duyar gibiyim...
Gerek darbe provokasyonu, gerek baskın beklentisiyle Taraf’ın hesabı çok açık: Türkiye’de askere karşı bir kaos yaratmak, toplumu germek ve dünyaya Türk Silahlı Kuvvetleri’ni baskıcı bir kurum olarak göstermek.
Kesin olan bir şey varsa bu da Taraf’ın planının kendi kafalarının altından çıkmadığı. Ahmet Altan o kadar yaratıcı bir yazar değil maalesef. Beceriksiz ve bilgisiz damadıyla geçirdiği vakitler onu iyice köreltmiştir zaten.
Belki Yasemin Çongar ve eşi yastık sohbetlerinde CIA’in operasyonlarını konuşmuşladır, eminim ’şirket’in işleyişini iyi bilirler; onun büyük plana daha büyük katkıda bulunduğu muhtemeldir.
Ama kesin olan şu ki bu büyük plan ikisinin de boyunu aşıyor. Birileri oturup ciddi ciddi kaosa emek harcıyor. Yüksek bir yerden titizlikle inşa edilmiş bir plan bu. Taraf da sadece bu planın propaganda kısmıyla ilgili ve bir kukla gibi kullanılıyor. Altan ve Çongar da tetikçilik yapıyor.
Planın amacı belli: Türkiye’de kurucu ideolojiyi yıkmak, yeni bir Cumhuriyet ilan edip bu ülkeyi bağımsız duruşundan sıyırmak. Amerika ve İsrail’in ortak çıkarlarına hizmet eden, Kürdistan’ın kurulmasıan izin veren, Büyük Ortadoğu Projesi’ne karşı çıkmayacak bir Türkiye yaratmak.
Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin yerini Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti’nin alması.
Bu planın mimarları Taraf’a Aktütün görüntülerini servis edenler.
* Oray Eğin / Akşam
Çamur at izi kalsın haberlerini manşete taşımaya bayılan Taraf, habercilik konusunda çamur atılası duruma düşünce hatasını nasıl saklayacağını bilemedi...
Bunu da manşet yapsana!
Genelkurmay’ın yalanlamasından sonra da “Aktütün fotoğrafları doğru” ısrarını sürdüren Taraf çark etti. Dün “Aktütün baskını görüntülerinde hatamız vardı” başlığı ile küçük bir özür yayınlayan Tarafçılar “PKKlıların Aktütün’e 1 km. mesafede” olduğunu iddia ettikleri fotoğrafı “koordinat kaymasından dolayı” hatalı verdiklerini itiraf ettiler. İlker Başbuğ iki kere daha konuşsa kimbilir ne iftiraları çıkacak piyasaya!
+++++++
Yazarlara bile bulaşmış! İhanet virüsü kapmamak için gazeteleri maskeyle mi okusak?
Dikkat salgın var!
Hürriyet “Türkiye Türklerindir” sloganı ve Atatürk fotoğrafının yer aldığı logosunun altından “Kürdistan’ı tanıyın” çağrısı yapıyor.. Havada ağır bir ihanet virüsü dolaşıyor. Kimi nasıl yakalayacağı hiç belli olmuyor.
“Aktütün savunulacak da ne olacak? Problem karakolun yeri değil, varlığı...”
“Amerika ”Öcalan’ı verdik problemi çözemedin. İstihbarat veriyoruz. Gene çözemiyorsun. Irak yönetimini elimizden geldiğince baskılıyoruz. Gene olmuyor“ demez mi sana?”
“Bu iş güvenlik işi değil. Demokratikleşme meselesidir.”
“Kültürel ve siyasl haklardan başlayarak, Anayasa da dahil Türkiye’nin hukuk metinlerinde Kürtleri rahatsız eden bütün başlıklar yeniden yazılmalı...”
Bu sözler Ahmet Türk’e, Emine Ayna’ya, Ahmet Altan’a, Yasemin Çongar’a, Cengiz Çandar’a, Hasan Cemal’e... ait değil. Bu sözleri söyleyen yıllardır adının önüne “milliyetçi”, “milliyetçilere yakın” gibi sıfatlar takılan Avni Özgürel.
Allah aşkına artık bu zat için “milliyetçi” tanımı yapmayın, düşüncelerinin “milli” olduğunu hiç iddia etmeyin!
+++++++
Fenere camide bağış toplamışlar
İmamlara soruşturma açılacak mı?
Dünya Gazeteler Birliği’nin bir semineri için Erhan Acar’la Amsterdam’daydık. Fırsat bulunca şehri gezdik. Nereye gitsek bir Türk var... Ve baktık ki, her sohbetin ucu Deniz Feneri’ne geliyor... Yaptığımız konuşmaların özet sonucu şu üç cümledir:
Avrupa’da Deniz Feneri’ne para vermeyen çok az kişi vardır...
Artık o fenere kimse para vermez.
Ama Deniz Feneri üzerinden dindarlara saldırı oldu...
Ve çok daha önemli bir sonuç:
- Toplanan yardımların çok büyük bölümü camilerden gelmiş. Orada imamlar konuşmalar yapıp para toplanmasına yardımcı olmuşlar. Bazı imamlar da Fener’den destek görmüşler.
İşte vahim olan da bu... Avrupa’daki Türklerin camii cemaati çok önemli... Ve o cemaat imamların etkisinde... O imamları da Diyanet teşkilatı gönderiyor...
Şimdi sorulara gelelim:
Diyanet İşleri, Deniz Feneri ile Avrupa’daki imamlar arasında nasıl bir ilişki olduğu konusunda soruşturma yapıyor mu?
Bu konuda Ankara’ya ulaşmış istihbarat raporları var mıdır?
* Fatih Çekirge / Hürriyet
+++++++
Hakkından Yılmaz Özdil gelsin e mi!
“Türkiye 47 yıldır özlediği diplomatik zaferi kazandı, BM’de Güvenlik Konseyi’nin geçici üyeliğine seçildi. BM koridorlarında Türkiye’nin lehine ve aleyhine nice dramatik olayı yaşamış tecrübeli diplomatımız Baki İlkin’in sevinç gözyaşları, başarının büyüklüğündendir. Türkiye’nin artan uluslararası etkinliğinin, dış politikasındaki ”stratejik derinliğin“ tescilidir çünkü..” diye yazmış Taha Akyol.
Başbakan, Cumhurbaşkanı “bu vizyonun mimarı Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın dış politika başdanışmanı, 580 sayfalık ”Stratejik Derinlik“ adlı muhteşem eserin yazarı” Prof. Ahmet Davutoğlu nu, elli yıldır emeği geçen herkesi kutlamış da kutlamış...
Dün ezeli rakibi, adına bile ortak çıkan nam-ı diğer Taha Kıvanç “dış politika taktiği”ne methiyeler düzünce, biatta geri kaldığını düşündü herhalde...
Batan İzlanda ile daimi düşman İran elendikten sonra geriye 5 aday ülke kalmış. Karşılarında da beş tane boş koltuk var. Türkiye’nin ‘boş koltuğa oturabilme becerisi’nde , “stratejik derinlik” bulan Taha Amca’yı da, Fehmi Amca gibi Yılmaz Özdil’e havale ediyorum. Sizin hakkınızdan Özdil gelir!
+++++++
Frankfurt’un yolları taştan
Dosyası gelemedi karadan
Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne bağlı teşkilatın
1 Genel Müdürü
3 Genel Müdür Yardımcısı
4 Daire Başkanı
30 Tetkik hâkimi.
5 şube müdürlüğü.
124 çalışanı bulunuyor.
Adalet Bakanlığı bu kadar yüksek kadrolu genel müdür, müdürler, müdür yardımcıları, tetkik hâkimleri, şube müdürleri, onların altında çalışanları olmasına rağmen “Deniz Feneri dosyasını” Frankfurt’tan hâlâ getirtemedi.
16 gün geçti.
Dosya gelmedi.
Unutturmak istiyorlar.
Unutma!
* Necati Doğru / Vatan
+++++++
MİNİ YORUM
Çadırı da var tiyatrosu eksik
Suçlu vardı suçlama yoktu! İddia vardı, suç yoktu!
Ölüm vardı tahliye yoktu! Yasak vardı, uyan yoktu!
Hukuk vardı, adalet yoktu! Zulüm vardı, takan yoktu!
İnfaz vardı, mahkeme yoktu! Mahkeme vardı salon yoktu!
Tanık vardı, adı yoktu! Sanık vardı, savunma yoktu!
Çadır vardı, tiyatrosu yoktu!
Allah sonunu hayır etsin. Umarım bu davanın sonunda hakim “suçlu vardı suç
yoktu” demez de başladığımız noktaya dönmeyiz!
* Selcan TAŞÇI