Propaganda ve gerçekler (14 Ocak 2016)
Yalan, Türk toplumunun gündeminden ne yazık ki hiç eksik olmamıştır. Günümüzde ise yalan, toplumumuzu boğuyor. Millî menfaati, devletin faydasını, vatandaşın güvenini yaralayacak yalana insanımız sarılabiliyor.
Sadece dilleri Allah diyen; bütün organları, yetenekleri o şuura kavuşamamış olan zavallı nasipsizler: "Kurtulmak için tek ümit dahi olsa yalana başvurmayın" yolundaki Peygamber buyruğuna rağmen yalan söylüyor, söyleyebiliyor. Yalan ve propaganda at başı beraber gidiyor.
Propaganda öyle bir sanattır ki insan başkasının ayağına basarken kendisi "Ah!" der. Zaman, gelişen teknolojinin bütün ürünlerini propaganda tekniklerinin hizmetine vermiştir. Böylece ses, ışık nasıl geniş topluluklara ulaşıyorsa propaganda da önündeki engelleri yıkarak geniş alanlara ulaşır. Adeta propaganda dünyası yaratılmıştır. Bu dünyanın hedef kitlesi her şey unutturularak söylenenin tek doğru olduğuna inandırılmış insan tipidir. İşte bugün Türkiye'yi her türlü kanunsuzluğu haklı gören bir anarşist propaganda boğuyor. Şehir ve kasabalarda açılmış hendekler, silah depoları, patlamaya hazır bombalar, asfaltların altına gömülmüş uzaktan kumandalı ölüm saçan tuzakları hoş gören, savunan anarşist propaganda ile karşı karşıyayız. Bütün bu hıyanetlerin üstüne giden devlet ve devlet güçleri suçlu, bu marifetlerin sahipleri mazlumdur.
Öncelikle açılım süreci sözü gündemi meşgul ettiğinden beri bölge halkının hangi derdi, hangi problemi, hangi çilesi dile getirilmiştir? Bütün bunlar olmadan bölgede yaşayan insan ele alınmadan, dile getirilmeden konuşulmuştur. Bu konuşmaların bölgenin içinde bulunduğu şartlara hardal tanesi çözüm iradesi getirmediği görülmüştür. Türkiye'nin bütünündeki dert ve şikayetlerden bölge de nasibini almıştır. Mardin'in kır kesiminden çıkan köy çocuğu Prof. Aziz Sancar İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirmiş ABD'de Prof. derecesine yükselmiş, Nobel ödülüne lâyık görülmüştür.
Devletin en büyük gelir kaynağı topladığı vergilerdir. 2012 yılını örnek olarak ele alırsak toplam bütçe gelirimiz 323 milyar TL'dir. Bunun %86'sı 279 milyar TL vergi gelirlerinden elde edilmiştir. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi oluşturan 21 ilden sağlanan vergi gelirleri toplam vergi gelirlerinin %1,8'i oranında oldu. (Antep ve Kilis hariç.) Coğrafyamızın yaklaşık %30'unu meydana getiren nüfusumuzun yaklaşık %17'sinin yaşadığı bu iki bölgemizdeki 21 ilimizin Türkiye bütçe gelirlerine katkısı %1,8'dir.
Mali özerklik balonu
Bilindiği gibi bütün illerden toplanan vergi ve diğer gelirler bir havuzda biriktirilir illerin ihtiyaçlarına göre dağıtılır. Buna da bütçe gideri diyoruz. Bütçe giderleri arasında sağlık, eğitim, alt yapı ve üst yapı yatırımları, memur maaşları, güvenlik harcamaları gibi bir ilde aklınıza gelecek bütün kamu harcamaları ve yatırımları bulunur. Bütçe gelirlerine koydukları katkıya karşılık 21 ilimizin bütçeden aldığı pay 27,4 milyar TL ile %11 olmuştur. Ayrıca, merkezden 21 ile yapılan harcamalar da eklenince oran %16'ya çıkmaktadır. Bu durumda söz konusu 21 ilin bütçeye katkısı bütçeden aldığı bire 8 gibi bir oran oluyor. Bütçeye en az katkısı olan illerimiz Hakkâri, Tunceli, Şırnak, Bingöl ve Van olmuştur. Örneğin Hakkâri bütçeden yapılan her 100 TL'lik harcamaya karşılık 2,3 TL. katkı sağlamış, Tunceli 10,4 TL, Şırnak 11,8 TL Bingöl 14,2 TL ve Van 13,2 TL karşılıkta bulunmuştur. Bütçeden aldıkları karşısında çok sınırlı katkı koyabilen bu illerimizin terörle adları en çok anılan iller olması bir başka dikkat çekici durumdur. Karşılaştırma ufkumuz açısından rakamlar unutulmayacak gerçekleri söylemeye devam ediyor; İstanbul bütçeden yapılan her 100TL'lik harcamaya karşılık 780 TL katkı sağlıyor. İzmir 400 TL, Ankara 130 TL, Bolu-Düzce-Kocaeli-Sakarya-Yalova alt grubu ise 670 TL katkıda bulunuyor. Kamuoyunda, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak'ın açıklamalarıyla gündeme gelen petrol, su gibi bütün yeraltı ve yer üstü kaynaklarından devletin aldığı pay ise bütçenin %1'ine bile ulaşamıyor. Gündeme gelen ve T.C. bütçesine katkısı düşük olan illerimizin Belediye Başkanları tarafından yapılan mali özerklik çağrıları ekonomik olarak tam anlamıyla saçmalıktır. Eğitim ve sağlık harcamalarını, güvenlik harcamalarını, memur maaşları gibi ödemeleri, alt yapı ve üst yapı yatırımlarını merkezi bütçenin katkısıyla sürdürebilen bu illerimizin Belediye Başkanları mali özerklik talebiyle bölgede yaşayan vatandaşlarımızı yoksulluğa, açlığa, eğitimsizliğe, sağlıksızlığa kısaca yokluğa mahkum etmek istiyor. İnsan için yapılması gereken siyaset kişisel hırslar uğruna propaganda malzemesi oluyor. (Bu konuda daha geniş bilgi için Bartu Soral, "Tünelin Sonu Kriz" kitabına bakınız.)
Vatan coğrafyasını bölmek isteyen hain ve gafil kişiler hakikatin değil iğnesine üflemesine dayanamayan balonlar üretmektedir. Propagandanın aldatıcı ışıklarına değil, hakikatin güneş gibi parlaklığına bakalım.