Programda tasarruf hedefi niyette kalıyor

ING Bank'ın yaptırdığı ''Türkiye'nin tasarruf eğilimleri araştırması''na göre, Türkiye'de son üç yılda kadınların tasarruf oranı yüzde 9 ve erkeklerin tasarruf oranı ise yüzde 16 oldu. 55 yaş ve daha üst yaş gruplarında tasarruf oranı yüzde 8'e düşüyor. Çarpıcı bir sonuç da nüfusun yüzde 45'inin, tasarruflarının en azından bir kısmını sistem dışı araçlarla sağlıyor olmasıdır. Yani yaptığı iş yanında ek bir iş yapıyor veya başka geliri oluyor.

Bir ekonomide istikrar için temel gösterge ''ortalama tasarruf'' oranıdır. Toplam tasarruf özel tasarruflarla kamu tasarruflarının toplamıdır. Bu toplamın Millî Gelire Oranı, ortalama tasarruf oranını veriyor. Çin'de ortalama tasarruf oranı yüzde 45'tir. Dünyada gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 20'nin üstündedir. Bizde yüzde 13 dolayındadır. AKP iktidarından önce bizde de tasarruf oranı yüzde 20'nin üstünde idi.

Yurt içi tasarruf oranının düşük olması nedeniyle, biz yatırım-tasarruf farkını yurt dışı kaynaklardan sağlıyoruz. Bu da cari açığa neden oluyor. Cari açık oranı, yatırım-tasarruf açığına eşittir.

Türkiye'de özel sektör ve kamu sektörünün dış borç stoku 2002 yılına göre son 13 yılda 270-300 milyar dolar arttı. Bu demektir ki dış kaynağa dayanan bir büyüme yaşadık ve yine son dört yıldır bu nedenle artık büyüme yaşayamıyoruz.

İç tasarrufların bu kadar düşmesinin temel nedeni, uygulanmakta olan politikalardır. Başta dalgalı kur politikası gelir.

Dalgalı kur politikası sıcak para girişi ile birleşince, ortaya çıkan kur baskısı, üretimi ve hatta tüketimin bir kısmını ithalata bağımlı hale getirdi.

Programda tasarrufları artıracağız deniliyor ve fakat hemen arkasından da ''Dalgalı döviz kuru rejimi sürdürülecektir'' deniliyor.

Bu şartlarda tasarrufların artırılması yine niyet ve temenni düzeyinde kalacaktır.

Programda özel tasarrufları artırmak için:

Bireysel emeklilik sisteminde kesinti oranlarının uluslararası düzeylere yaklaştırılacağı, sistemde "otomatik katılım sistemi" pilot çalışması yapılacağı, hayat sigortalarının ve uzun süreli (bir yılı aşan) özel sağlık sigortalarının geliştirileceği vurgulanıyor ve ayrıca hane halkı ve firmalara teşvik sağlanacağı ifade ediliyor.

Teşvik vermek özel tasarrufların ve yatırımların artmasına katkı sağlar ve fakat yetmez, zira tasarruf makro politikalarla yaratılır. Kaldı ki teşvik verilince de bu defada kamu tasarrufları azalmış olacaktır.

Yine programda yer alan verimlilik artışı, tasarrufların artmasına imkân verecektir. Ne var ki verimlilik artışı için, devletin piyasada düzenleyici bir role sahip olması kartelleşmeyi, tekelleşmeyi ve spekülasyonu önlemesi gerekir. Dahası devletin yeniden yapılanması, bürokrasinin, yetki karmaşasının önlenmesi gerekir. Hükümetin devlete bakış açısı bu paralelde değildir.

Ayrıca programda ithalata bağımlılığın azaltılması hedef alınıyor ve fakat başta da söylediğim gibi dalgalı kur sistemi ve sıcak para devam ettiği sürece ekonomide kırılganlık yüksek olacak ve sonuç alınamayacaktır.

Kamu tasarruflarının da cebri tasarruf yoluyla artırılacağı anlaşılıyor...

Bu çerçevede,

Gayrimenkullerin elden çıkarılmasında değer artış kazançlarının vergi­lendirilmesine yönelik uygulamaları gözden geçirileceği,

Taşınmaz alımlarının finansmanında kullandırılan kredilere ilişkin ver­gi istisna ve muafiyetlerini, sosyal ve ekonomik amaçları dikkate alarak, gözden geçirileceği ,

Uluslararası yükümlülükleri gözeterek, lüks ve/veya ithalat yoğunluğu yüksek tüketim mallarını caydırıcı vergilendirme yapılacağı, belirtiliyor.

Vergileme alanında bu önlemler elbette yararlı olur ve fakat gözden geçirmenin niyetten öte topu taca atmak olduğunu hepimiz biliyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları