Prof.dr.manisalı, emperyalizmin aydın kimliği altında yürütülen faaliyet

Bunlar, gerçek “ötekiler”
“Bunlara cahil ya da hain demeyin. Batı’nın taleplerini karşılama komitesi olarak, görevlerini yapıyorlar, Lozan’ın kaldırılabilmesi için Türkiye’yi ödün vermeye hazırlıyorlar”

Çok yanılıyorsunuz, bunlar vatan haini falan değiller. Onlar suçlu filan değiller, görevlerini yapıyorlar, misyonlarını sürdürüyorlar, yani misyonerler gibi... Kendilerini dine değil Batı’ya, kapitalizme, emperyalizme adamışlar, hepsi bu...
Onları kendiniz gibi bu ülkenin yurttaşları vatandaşları sanıyorsunuz. Onlar ne akıl, ne mantık ve ne de ruh hali olarak sizin gibi düşünmüyorlar, hissetmiyorlar.
Bukalemun gibiler
İki kutuplu dünyada sosyalist olan kimi eski aydınların birçoğu 1990’dan sonra yavaş yavaş Batı’dan esen rüzgarları arkalarına almaya başladılar. “Libero kapitalist” bir kimliğe, bir bukalemun gibi dönüştüler. Noeliberallerse liberalizmi kapitalizmle özdeşleştiren, Batı kapitalizminin arkasında duran “saldırgan emperyalizmi” görmemezlikten gelen bir tür haline dönüştüler.
Profesör, bilgiç gazeteci, çokbilir romancı yada işadamı görüntüsü içinde “kimlik değiştirme” ile üne ve desteğe ulaştılar. Vahşi kapitalizmin yorganının altına hiç çekinmeden dalıp, kendilerini sundular.

Görevlerini yapıyorlar
Batı’nın yönettiği yerli oligarşinin içine yerleşerek “Batı ile çatışma noktalarında” Türkiye’yi ödün için hazırladılar. Bu çok önemli bir görevdir.
ABD politikasına ters düşen “Türk Ortodokslarının” sesini fiili darbeler ve tecritle kıstılar. Kala kala bir “Ermeni meselesi” kaldı.
Obama yönetimi ile birlikte talepler art arda gelecek. Şimdi, Türk kamuoyunda, “Batı talepleri ve dayatmaları ile çatıştırmayı engellemek için” imzalar toplanıyor.
Önümüzdeki yıllarda ABD ile AB’nin Türkiye üzerindeki talepleri “karar aşamasından, uygulama aşamasına” sokulacak. Türk kamuoyundan ve TSK gibi kurumlardan “sert tepki gelme olasılıklarını” ortadan kaldırmak gerek.
Kimi akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, hatta politikacılar önce özürle işe başlayacaklar. Kamuoyu “buna da alışacak”. Düşünceleri böyle. Türkiye’de halk, kurumlar ikiye ayrıştırılacak; “evet” diyenler, “hayır” diyenler televizyonlarda, gazetelerde tartışmaya başlayacaklar. Batı’nın yeni talepleri böylece toplumda “meşrulaştırılacak”, olağan gelişmeler gibi algılanacak.
Batı Lozan’ı ortadan kaldırmak istiyor. Kimilerimizin hain, akılsız diye adlandırdığı bu insanlar Batı ile birlikte Lozan’ı tasfiyesini benimsemiş kişilerdir.

Emperyalist ortaklık
ABD ve İngiltere Irak’ta durup dururken yalanlar uydurarak, haksız yere 1.6 milyon insanı katledip insanlık suçu işlerken bu “imzacı aydınlar” kıllarını bile kıpırdatmadılar. Bir imza kampanyası açmadılar, açamazlardı.
İmzacılar Türkiye’ye ve bölgeye ABD ve AB’nin gözüyle onların penceresinden bakıyorlar. Onlardan biri olmuşlar. Kısacası “Batı’ya aitler”. İlle de bir isim vermek gerekirse “karşı taraftakiler için” kullanacağımız bir tanımlama: bunlar, gerçek “ötekiler” .
İlk etapta öncü olabilecekleri “enterne ettiler” kapattılar. Şimdi kamuoyunun, yeni Batı taleplerine hazırlanması gerekiyor. İçimizdeki “bize ait olmayan kimilerinin” ortaya çıkıp, “Yes be annem”, “Hepimiz Ermeniyiz” kampanyalarında olduğu gibi psikolojik savaşı yürütmesi zorunlu.
Sorunun temelinde Batı emperyalizminin siyasal İslam’la kurduğu ortaklık var. Aydın adı altındaki işbirlikçiler, bu ortaklığın “halkla ilişkiler” ayağını yürütüyorlar, görevleri bu...
Bunlara “Batı taleplerini karşılama komitesi” demek en doğrusu...
* Erol Manisalı / Cumhuriyet

IRAK İŞGAL EDİLİRKEN NEREDEYDİNİZ?
“Yes be annem”, “Hepimiz Ermeniyiz”, “Özür diliyoruz” kampanyalarını başlatanlar, 1.6 milyon insanın öldüğü Irak için ne imza topladı, ne de gösteri düzenledi...


++++++


TESEV’in raporu PKK tüzüğü mü?
TESEV’in raporunda bulunan Kürtçe’nin resmi dil olması talebini PKK yıllardır gündemde tutuyor. DTP’li başkan Abdullah Demirtaş’ın görevden alınmasıyla sonuçlanan Diyarbakır Sur Belediyesi’nin “Kürtçe Belediyecilik” projesi de bu talebi dile getiren eylemlerdendi!
Raporda yer alan “hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun” şeklindeki öneriyi de terör örgütü gündeme getirmişti. Öcalan, 28 Kasım’daki avukat görüşmelerinde, “Çözüm için önerimi sunuyorum. Hakikatleri araştırma ve uzlaşı komisyonu kurulabilir. Bu komisyon bağımsız ve adilce çalışmalarını yürütmelidir. Ancak içinde deneyimli sivil, asker, bürokrat olabilir” demişti.
TESEV’in okullarda okutulan “Türküm, doğruyum” şeklindeki andın kaldırılması talebi de Necmettin Erbakan’ın sonunu getiren Bingöl konuşmasını hatırlattı. Erbakan 1994’teki yerel seçimlerden önce, “Türküm, doğruyum, çalışkanımTürküm doğruyum çalışkanım’. Sen bunu söyleyince öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı, ben de ’Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım’deme hakkını kazandı” diye konuşunca Diyarbakır DGM’de “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan 1 yıl ağır hapis cezasına çarptırılmıştı!
PKK’nin önce kendi yöneticileri sonra da sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gündemde tuttuğu bu tür talepler, TESEV’in raporuna kapsamlı biçimde yansıtılmış! Adeta bir “tüzük” şeklindeki bu rapor, hem PKK’nin siyasallaşma çabalarındaki hedeflerini, hem de bu uğurda neler yapılması gerektiğini çarpıcı biçimde gösteriyor!
* Mehmet Faraç / Cumhuriyet

++++++


GÜNÜN SORUSU
Condelezza Rice’a 165 bin dolarlık pırlanta-yakut gerdanlık, Laura Bush’a 85 bin dolarlık pırlanta-safir set hediye eden Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Hayrünisa Gül’e verdiği hediyenin değeri ne olabilir?

++++++

Onurlu bir son görev çağrısı
Fehmi Koru, Haşim Kılıç’ın yol açtığı kaosu, ‘Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin yeniden düzenleneceği, yeni Anayasa ihtiyacı’na bağlamış. Acaba Haşim Kılıç, sistemi tıkayarak ülkeyi, AKP’ye belediyelerden çok daha fazlasını kazandırabilecek olan Anayasa değişikliğine mi sürüklemeye çalışıyor?


Bu bir skandaldır. Düşünün ki Türk yargısının en üst yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı kamuoyuna yalan söylüyor. Bunu yapan insanın bundan sonra yapabileceği tek görev vardır; o da istifa etmektir. Şimdi Haşim Kılıç’tan beklenen budur.
Direnmenin bir yararı olmaz.
Haşim Bey bu ezikliğin yükünü kaldıramaz. İktidara yaranmak için yarattığı bu skandal Haşim Kılıç’a kamuoyunun duyması gereken güveni sıfıra indirmiştir. İstifa ederse, hiç değilse so görevini onurluca yerine getirmiş olur.
* Tufan Türenç/ Hürriyet

++++++

Haşim Kılıç’a istifa çağrılarına gazetecilerden de destek geldi

Görevi bırak, siyasete atıl
Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç: Ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin en üst yargı organının başındaki kişi olarak tarafsız ve siyaset üstü kalmanız gerekirken, bunu başaramadınız. Tıpkı AKP’yle ilgili kapatma davasından sonra yaptığınız gibi temsil ettiğiniz kurumdaki ’çoğunluğu’ ikinci kez yok saydınız.
Diğer üyelerin hak ve yetkilerini gasbettiniz. Sonuçta, ’Anayasa Mahkemesi’nde çatlak’ görüntüsünün mimarı oldunuz.
Sayın Başkan:
Hukukçu olmadığınızı biliyorum.
Ama...
Hukukun ve adaletin temelinde, yargıya güven duygusunun yattığını, bu duygunun zedelenmesi durumunda adaletin kestiği parmağın acır hale geleceğini bildiğinize inanmak istiyorum.
Bu nedenle hayatı boyunca adalete güven duygusunu kaybetmek istemeyen sıradan bir vatandaş olarak istifa edeceğiniz günü özlemle bekliyorum.
Bu çağrımı iyi düşünün Sayın Başkan...
Çok sevdiğiniz siyasete atılın ve dilediğiniz gibi siyaset yapın.
Siz de rahatlayın, bizi de rahatlatın!
* Mustafa Mutlu / Vatan


++++++

Soros’un vakfı kendini yalanladı
Prof. Binnaz Toprak, iki sene önce yaptığı araştırmada Türkiye’de türbanlı sayısının azaldığını ortaya koymuştu. İslamcı basın bu verinin üzerine atlamıştı. “Ne diyordunuz, bakın ne çıktı” diyerek... Sonuçlar işlerine geliyordu. İrtica tehlikesinin balon olduğu düşüncesinin en önemli kanıtı sayılıyordu.
Toprak ve ekibi bu sefer İslamcıların hiç hoşuna gitmeyen yeni araştırmada bakın ne gibi sonuçlara ulaşmış: “Laik kimliktekilere karşı olan iktidar kaynaklı ayrımcılık ve baskı, eğitim alanında cemaatlerin faaliyetleri, laik kimliktekilerin ticari hayattan dışlanması v.b. toplumsal baskılar, eskiden var olmayan yeni bir ortamın mevcudiyetine de işaret ediyor.”
Toprak 2006’daki araştırmayı kimin için yapmıştı? TESEV... Peki bu kuruluşun finansmanını kim sağlıyor? George Soros... Toprak’ın şimdiki araştırması neresi için yapıldı? Açık Toplum Enstitüsü, yani OSI... Peki OSI’ın finansmanı nereden geliyor? Kurucusu George Soros’tan! 2006’daki araştırmanın evinde Başbakan’ı ağırlayan, AKP’ye tam destek veren Can Paker’in TESEV’i için yapılmış olması sonuçları etkiledi mi? Ya da 2008 yılına gelindiğinde, Toprak’ın her iki araştırmasının da finansörü olan George Soros fikir mi değiştirdi?
* Oray Eğin / Akşam

++++++

MİNİ YORUM
Bir şeş-beşlik var gibi duruyor

TRT’nin Kürtçe yayına başlayan kanalı Şeş TV’de, gerçekten de bir şeş-beşlik var gibi duruyor. Üniversitede bir avuç kalan aydın, sınırda asker, sınırdışında bir elin parmakları kadar aklı selim diplomat, Meclis’te artık ne kadarsa kimliğinden utanmayan vekil ‘üniter devlet yapısı’nı korumak için debelenirken, ‘hepimiz Osmanlı gibiyiz’ açılımı yapmanın sebebi nedir? Kürtler ‘öteki’ hissetmesinler diye açılan kanalın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki vatandaşlık tanımının arkasında durması gerekmez mi? TRT için de, Anayasa yok hükmünde mi?
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları