Poşetle kart borcu ödenmiyor
Takipteki kredi kartları borçlarının yeniden yapılandırılması, 7 Temmuzda başladı, 7 Eylülde bitti.. Ancak BDDK’nın önerisi üzerine bazı bankalar süreyi 15 güne kadar uzattı.
İki aylık süre içinde borçlarını yeniden yapılandırmak için başvuranların sayısı yüzde 10’un altında kaldı. Bu durum, krizin önce halkı vurduğunu göstermektedir. Krizin halkı nasıl vurduğu, aşağıdaki göstergelerden daha iyi anlaşılıyor.
6 milyonu geçen işsiz sayısında azalma olmadı...
Temmuz ayı Sanayi Üretim Endeksi, 2008 yılı Temmuz ayına göre yüzde 9,2 azaldı. Bir önceki aya göre artış ise yüzde 0,9 gibi düşük düzeyde kaldı.
Perşembe günü açıklanacak olan ikinci çeyrek (2009 Nisan-Mayıs- Haziran) GSYH’da yüzde 8 oranında küçülme bekleniyor.
2009 yılının Temmuz’una kadar olan 7 aylık döneminde karşılıksız çek sayısı yüzde 48 oranında arttı.
Aynı sürede protestolu senet tutarı da yüzde 29.2 oranında arttı.
Borsanın, sermaye piyasasının ve bankacılık sektörünün, ekonomiyle ilgisi koptu. Reel piyasalardan ayrı piyasalar olarak çalışıyorlar. Asıl sorun da bu noktada ortaya çıkıyor. Zira bir ekonomide sektörel dengenin bozulması kaynakların etkin kullanılmasını önler.
Bütün dünyada ekonomide canlanma için, halkın cebine dolaylı veya direkt yollardan para konuldu. Türkiye’de yalnızca otomotiv ve beyaz eşya için geçici vergi indirimi getirildi. O da ithal mallara yaradı.
AKP Hükümeti, halkın satın alma gücünü artırmak için, başka adım atmadı. Hükümet istihdamı artırmak yerine, halka iş bulmak yerine, poşet dağıtıyor. Bu şartlarda vatandaş kredi kartı borcunu poşetle mi ödeyecek?
Bir televizyonda gazeteci konuşuyordu... Ve Meclisin, vatandaşın bankalara olan kredi borçları için yasa çıkarmaya ve elin bankasının ticaretine karışmaya ne hakkı var? diye itiraz ediyordu.
Olaya düz mantık açısından bakarsan bu yargı doğrudur. Ancak, gerçeklere inersen yanlıştır.
Bankalar, mevduata yüzde 10 faiz verirken, halkın kredi kartları yoluyla avans şeklinde kullandıkları kredilerden yüzde 42 faiz alıyorlar. Yüzde 400 kâr ediyorlar.
Kredi kartlarında gecikme faizi olarak da, yüzde 51 faiz alıyorlar. Yüzde 500 kâr ediyorlar. Kaldı ki, gecikme faizi olan yüzde 51 faiz yasal faizden kat be kat yüksektir.
Eğer rekabet varsa bankaların hepsi neden, MB’nın tayin ettiği en yüksek faiz oranı üstünden faiz alıyorlar. Bazıları da rekabet gereği daha düşük alsınlar... Yüzde 400 yerine yüzde 200 kâr etsinler. Eğer 21 bankanın tamamı MB’nın belirlediği azami faiz üstünden faiz alıyor ise, aralarında gizli anlaşma, kartelleşme var demektir.
Dahası da var... Bankalar, memur ve emeklinin maaşına karşılık olarak sıkışınca çektikleri, kredili maaş hesaplarından da aylık yüzde 5.49 faiz alıyorlar. Bu faiz bileşik faiz hesabıyla, yüzde 90 faiz demektir. Hangi bankanın ne oranda faiz aldığını, Erkan Çelebi açıkladı.
Yüzde 90 faiz alan bir bankanın, piyasa kurallarına göre davrandığı, yasal davrandığı söylenebilir mi? Etik davrandığı söylenebilir mi?
İktisatçı olsun veya olmasın, herkes bilir ki, piyasa düzeni, başı bozukluk değildir. Bankaların spekülatif kâr sağlaması da değildir.
Anayasanın 167. maddesi, spekülasyonu, sömürü düzenini yasaklamıştır. Bankaların sömürü düzenine engel olmayan hükümet de anayasa suçu işlemektedir.