Politikalar ters dönüyor
Hükümetin ekonomi ve dış politikaları ne yazık ki ters döndü. Onca yazıya, onca ikaza rağmen anlaşılmaz bir inatla sürdürülen düşük kur politikası duvara tosladı ve yüzde 35 fiili devalüasyonu yaşıyoruz. Halbuki döviz fiyatlarının dış politikadaki yükselişine paralel olarak kur yükseltilebilirdi ve bu döviz şoku yaşanmazdı.
Aslında bazı çevreler için “cennet” denilebilecek bu politikalar ülkenin bütünü için tam bir felaketti. “Düşük döviz kuru” politikası ile yerli üretim yapan fabrikalar kapandı. İthalata geçildi. Mevcut fabrikaların genişletilmesi, yenilerinin kurulması gündemden tamamen çıktı. İthalat hızla artarken, ihracat aradaki açığı kapatacak güce hiç erişmedi. Dış ticaret açığı bir kar topu gibi büyüdü, büyüdü çoğaldı. Cari açık öyle gelişti ki ekonominin heyulâsı oldu.
Bu tehlikeli gidiş görülmedi, görülmek istenmedi. Burada üretimi artırmak gibi bir düşünce hiç hatıra getirilmedi. Ne yazık ki hükümet olayları çok yönlü göremiyor. Çünkü yol ve metod gösteren müşavirler kadrosundan mahrum. Bir hükümette “bizden” ve “bizden değil” zihniyeti hâkim olduğu zaman kadrolar partililer ve militanlar tarafından doldurulur.Kısır kafalar mağlubiyeti hazırlar.
Ekonomide başarıya dönmenin yolu, üretmek , üretimi arttırmaktır. Oysa bizde devlet de, özel sektör de tüketim modeli uyguluyor. Ankara’da AVM (alış veriş merkezi )’lerinin sayısı otuzu aşmış. İthal mal satan dükkanların çoğunlukta olduğu bu AVMler ülkemize ve insanımıza ne kazandırır?
30 AVM için harcanan parayla Ankara’da kaç fabrika kurulurdu? Kaç yurttaş ekmek kapısı bulurdu?
Türkiye bu gün elindeki bütün kaynakları üretim için devreye sokmaya kararlı olmalıdır. AVM’ler yanında bina inşaatı da kriz kaynağı olmaya adaydır. Şu anda konut inşaatı israfına giden ve kredilerle bu durum teşvik edilen Türkiye ABD’deki “Mortgage krizi”ni yaşamak zorunda mı?
Bugün üç yıllık plândan bahsedenler dün neredeydiler? “Cari açık önemli değil!” diye demeç üstüne demeç veriyorlardı. Şimdi vatandaşın üstüne 5,5 milyar TL yük bindirdiler. Ne zaman ufuk sahibi olacaklar?
Evet devlet adamlarının ufkunu bilgi ve sağlam araştırmalar besler. Devlet Plânlama Teşkilâtı hukukun içinde yönetilse ve yok edilmeseydi bu büyük hezimet yaşanır mıydı?
Baştan itibaren Başbakan yanlış bilgilendiriliyor. Hatalı polemiklere giriyor. Son zam açıklamalarını hezimetlerin mimarlarına yaptırması bence isabetlidir. Ancak neye yarar?
Önümüzdeki günlerde yeni zamlar bekleyiniz. Dövizle alınan ithal malların hepsinin fiyatları yükselecek. Enerji zam yedi, iç üretim zamlanacak. Kışın elektrik ve doğal gaz yeni zam haberleri verecek. Petrol ürünleri yeni zamlar görecek. Emekli, memur ve işçiler bu sel karşısında boğulmamak için günlük tüketimlerini bir çay ve yarım simite indirecek. Küçük esnaf ve sanatkâr işyerlerini kapatmamak için son fedakârlığı da omuzlayacak. Köylüler, ah çilekeş köylüler kemiklerindeki ilikle geçinmeye çalışacak.
Bu model, bunca çilenin, açlığın yanında bütün birikimlerimizi de götürdü. Mevcut tablo karşısında ahlâk ve fazilet sahibi bir milletvekili ne der? Ama bizimkiler ne diyor? Hanımlar pantolon giysin! Öbürü “Hayır, başörtüyle Meclis’e gelebilsin.” Ne şâhâne bir kafa. Okuma ve anlama kabiliyetlerinden emin olsam, “İlk Meclisin zabıtlarını okuyun” diyeceğim. Heyhat!
Ancak ilahi adalet mutlaka görülecektir. Bu “insansız ve insafsız ekonomi” modeli ABD halkını isyan ettirdi. AB’de model çatlıyor.
Dünya çapındaki para ve banka hareketlerine “finans küreselleşmesi” deniyor. Türkiye bu küreselleşme işine öylesine girdi ki... ABD 10 bin doların üstünde hesap açtıranlara “nereden buldun” diye soruyor. Hiçbir ülkede finans hareketleri başı bozuk değil. Sadece bizde sıcak para saat hesabıyla girip çıkıyor. Şu anda Türkiye’de 100 milyon doların üstünde sıcak para var. Tabii ki bu para yağmalanan ekonomiden pay almaya geliyor.
Telekom, Ataş gibi bütün kârlı devlet işletmeleri yabancıya satıldı. Bankaların yarısı yabancıların. 2010’da % 24 kazandıran borsanın %70’i yabancıların.
İmalat sanayiinde yabancı sermaye yüzde 60’ı aşacak durumda. Akaryakıt sektöründe yabancı şirketlerin payı % 70.
Makalenin çapını çok aşar ama özetle yabancılar yılda 15-20 milyar doları faiz ve kâr olarak götürüyor.
Bu yıkım kampana çalarak geldi. Oturdu. Ekonomi politikası iflas etti. Şimdi inadı bırakalım. Hakikatle mağlup olmayı ahlâk edinelim. Hakikatle mağlup olmayı zevk haline getiren bir ahlâka sahip olmak, devlet adamlığının temel şartıdır. Artık bunu idrâk edelim.