"PKK'yla görüştüm" diyene binde birini söylemediler…
Günaşırı aynı şeyi yazıp tekrara düşmek de istemiyorum ama "İnsanları bir yalana inandırmanın yolu onu yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylemek, sadece tekrar, tekrar ve tekrar söylemek" ise gerçekten, gerçeği "bir gün ortaya çıkmak üzere" tabiatına terk etmek büyük haksızlık.
Yalan temeli üzerine inşa edilmiş bir zulüm saltanatından gayrısını göremeden göçüp gitmek istemiyorsak bu diyardan, yalan karşısında sahipsiz kalan gerçeğe güç, ses, omuz vermek, elimizden ne türlüsü geliyorsa öyle destek olmak zorundayız. Onu da aynı derecede uzun, aynı derecede gürültülü ve aynı derecede sık olarak, tekrar, tekrar ve tekrar söylemek durumundayız.
***
Son bir kaç gündür, benzeri cümleleri çok sık okumuş olabilirsiniz bu köşede. Ancak, girişteki ilke çerçevesinde, bugün, bir tekrar daha yapacağım müsaadenizle.
***
Elinizi vicdanınıza koyarak, kulağınızı aklınıza, mantığınıza dayayarak cevap verir misiniz lütfen…
Alnında halen;
- "Öcalan'ın olayları okuma kabiliyeti ve tecrübesi var, o bölgenin yeni aktörüdür",
- "Sayın Öcalan demeyi ve PKK bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık",
- "Abdullah Öcalan Kürtlerin lideridir, onun mesajları bizim de düşüncelerimizdir",
- "Öcalan'ın durduğu yer Türkiye'ye katkı sağlıyor, çok değerli şeyler söylüyor",
- "Abdullah Öcalan dünyanın geleceğini iyi okuyor, onun talepleri normaldir, meşrudur",
- "PKK terör örgütü değildir. Öcalan Türkiye için fırsattır, yeniden devreye girmelidir",
- "Siz kim oluyorsunuz da, Öcalan'ı zor duruma düşürüyorsunuz"ların lekesiyle dolaşan bir iktidar ve çevresi,
Nasıl olabilir de, seçimden önce bangır bangır "Terörle arasına mesafe koyamayanlardan oy istemiyoruz. Kandili meşru görenlerden oy istemiyoruz. PKK'yı meşru görenlerden oy istemiyoruz. Abdullah Öcalan'ı sevenlerden oy istemiyoruz. İmralı'yı meşru görenlerden oy istemiyoruz. Buralardan oy isteyerek kazanacağımız seçimdense, buradan gelmeyecek oylarla bin defa kaybetmeyi göze alırız. Buradan gelecek bir oy ile kazanmaktansa bin defa kaybetmeyi göze alıyoruz. Herkes haddini bilecek. Seçim kazanacağız diye, çocuklarımızın kanlarında parmak izi olanlardan ne oy istiyoruz ne de meşru görüyoruz" diyen bağırmış olan bir siyasi partiyi "terörle arasına mesafe koymamak"la suçlayabilir?
Hafıza kaybı yaşamıyorsa… Ahlaki kaygılar taşıyorsa… Hicap refleksine sahipse…
Bu nasıl bir kafayla mümkün olabilir?
***
HDP'nin belediye başkanlığı yarışına girmediği Pervari'yi örnek gösteriyorlar da, İYİ Parti'nin, Millet İttifakı'na mensup CHP'nin de adayı bulunduğu halde "Cumhur İttifakı lehine" çekildiği Iğdır'daki "beka" seçiminin adını bile anmıyorlar.
HDP'li Fatma Kurtulan'ın, seçimden yani iş işten geçtikten sonra TBMM'deki İYİ Parti Milletvekillerine "Bizim sayemizde o koltuklarda oturuyorsunuz" diye bağırıp çağırmasını -aslen bir kavga olduğu halde sanki birlik beraberliğe delilmiş gibi- döndürüp döndürüp yayınlıyor da…
HDP'li Pervin Buldan'ın, üstelik de seçimden önce "İçişleri Bakanlığı yaptığı dönemde yaşanan cinayetler, katliamlar Kürt halkının zihninde ve beyninde asla silinmeyecek bir gerçekliğe sahiptir" diyerek, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e olan kin ve nefretlerini defaatle dile getirdiği gazete röportajlarını, televizyon programlarını anmıyor, hatırlatmıyorlar. Buldan, altını çize çize ne diyordu her açıklamasında:
"Akşener'in Kürt halkından bir tane bile oy almayacağını kesinlikle ifade etmek isterim. Akşener, bir oy alsın, çıkarsın önümüze "Şu Kürt'ten oy aldım" desin. Bu asla olmayacak. Ben açık yüreklilikle, başta kendim olmak üzere Sayın Akşener'e hiçbir Kürt'ün oy vermeyeceğini bugünden ifade etmek isterim."
Siyaset siyaset olalı böyle ittifak, böyle destek görmemiştir herhalde!
***
Dönemin İçişleri Bakanı'nın ağzından, yani "resmi olarak", hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta, "PKK ile doğrudan görüşüldüğünü" üstelik de marifetmiş gibi gururla itiraf ettiği gün iktidara karşı kurulmayan giyotinler bileniyor.
Kime karşı?
"Biz HDP'yle, aynı pusulada olmaktan bile rahatsız oluyoruz" diyen İYİ Parti'ye karşı!
Öyle terör örgütüyle görüşme itirafı filan değil HDP'ye aracı yollandığı "iddiası" üzerine!
Bu ülkede gerine gerine kurulabilmiş "PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim, sıkıntısı olan varsa, söylesin" cümlesinden sonra bile derdini söyleyememiş, buz gibi gerçeğe dokununca yanmaktan korkmuş bir güruh, gerçekliği şaibeli bir iddianın üzerinde tepiniyor; ne zavallı bir kahramanlık hikayesi!