PKK’yı motive edenler terörden sorumludur
PKK, “Barışçıl bir ortamda her gün bir ulus olarak eriyip yok olmaktansa, savaşla ve savaş içinde dirilmeyi” ilke edinmiş bir terör örgütüdür. Bu örgüt, “şiddetin Kürdistan’da yalnızca bir toplumun dünyaya gelmesine yardımcı olmak babından bir nevi ebe misali olmayacağı, her şeyi yeniden yaratmayı” amaçladığını açıklamıştır.
Bu kanlı örgütün teröristleri, amaçları uğruna elindeki silahlarla pusuya yatmış iken “terörle mücadele silahla olmuyor. Biz sorunları konuşarak çözmek istiyoruz” demek, anlamlı değildir. Dahası var: “Orduyu Kandil’e soksak dahi teröristleri bütünüyle etkisiz hale getiremeyiz” demek, teröristlere bilerek ya da bilmeyerek dokunulmaz ve güçlü olduklarını itiraf etmek demektir. “Yirmi altı yıldır askeri yöntemlerle terörü bitiremedik” demek ise terörle mücadele edenlere haksızlık etmenin yanında terör örgütünü motive etmek demektir. Terör örgütü ve onun medyadaki uzantıları da bu durumu “devletin PKK’yı, PKK’nın da devleti yenemeyeceğini fark etmesi” anlamına geldiğini söylemektedir. Bunu PKK ve devlet bakımından “pata” durumu olduğunu niteleyenler terör örgütünün önünü açmak isteyenlerdir.
Kim, neye hizmet ediyor?
“Faili meçhul cinayetleri gerçekleştiren derin devlet zulüm yaptı, öldürttüğü insanları asit kuyularında eritti ya da Munzur nehri, katledilen çocukların kanından kırmızı aktı” türünden ajite (kışkırtıcı) edici söylemlerin kime yaradığını ise söylemeye gerek yoktur.
“Anneler göz yaşı dökmesin, açılım yapmaya mecburuz, başka çözüm yolu yok” söylemleriyle gerçekleştirilen “demokratik açılım” terör örgütünün pazarlık marjını yükseltmesine neden olduğu da orta yerde öylesine durmaktadır.
Bazılarına garip gelecek ama yukarıdaki sözleri söyleyenler ya da açılımları yapanlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin tepesindeki yöneticilerdir. Söylemler ciddi bir biçimde incelendiğinde kimin, neye hizmet ettiği çok da belli değildir.
Terörü motive edenler ve PKK
Şimdi Türkiye’deki teröre biraz daha yakından bakalım. Bugün Türkiye’de bir tarafta kafası karışık ve ne yapacağını bilmeyen dost kuvvetler, diğer yanda ise amacını açık seçik belirlemiş kendisini hedefine kilitlemiş terör örgütü ve yandaşları var. Bir yanda en küçük bir riski dahi üstlenmekten aciz bir iktidar, diğer yanda ise her şeyi göze almış kanlı bir örgüt var. Bir yanda hem kendi anasını hem de başkasının anasını ağlatmayı zafer olarak algılayan bir örgüt, diğer yanda ise teröristin anasını bile incitmek istemeyen bir yönetici zihniyeti var. Bir yanda kendisine küfreden belediye başkanına münasip bir muamele uygulayamayan bir hükümet, diğer yandan kendi görüşlerine ters bir söz söyleyen bu belediye başkanını bir tehditle suspus yapan terörist liderlik var.
Bu olgular göstermektedir ki Türkiye’de moral, motivasyon, amaç, cezalandırma, sevk ve idare bakımından TSK ile terör örgütü arasında (terör örgütü lehine) asimetrik bir durum var. PKK’nın propaganda, ajitasyon ve provokasyon konusundaki üstünlüğü tartışılamaz.
Terörle mücadeleyi “sağ yanağa vurulunca sol yanağı” çevirmeye indirgeyenler kaybetmek kaderinden kendilerini kurtaramazlar. Bütün bunlardan daha vahimi de kendi ordusuyla mücadeleyi, terörle mücadele sananlar yaratır. Milletlerin başına en büyük felaketi, bastığı dalı kesen yönetimler ile ülkeyi hangi istikamete sürüklediğini bilmeyen iktidarlar getirir.