PKK'yı kim besledi?
Adam çıkmış, "Askerin geçeceği yollara mayını Erdoğan mı koydu!" diye mugalâta yapıyor.
Söyleyecek çok şey var da, biz susalım, cevabı bir PKK'lı, PKK gençlik yapılanması YDG-H'nin grup liderlerinden olan Berman versin.
Hani şu güvenlik güçlerinin geçeceği yollara 700 kiloluk, 1000 kiloluk patlayıcıları yerleştirenlerden, hani şu karakollara önce patlayıcı yüklü kamyonlarla saldırıp ardından Kalaşinkoflar ve roketatarlarla baskın yapan, Mehmetçiği şehit eden katillerden biri olan Berman versin...
İstanbul'da okuduğu üniversiteyi bırakarak örgüte katıldığını söyleyen cani Berman diyor ki:
"-Devletin barış görüşmelerini bırakacağını biliyorduk. Bu nedenle geçen sürede büyüdük ve organize olduk."
Yani diyor ki katil Berman, ben üniversitede teröristtim, devlet farkında değildi. Gün geldi, üniversiteyi terk edip örgüte katılmak için diyaloglar kurdum, beni dağa götürecek adamlar aradım. Devlet yine uyuyordu. Sonunda örgüte katılmak için yollara düştüm ve Kandil'e ulaştım, devlet yine uyuyordu. Geri döndüm, bu cinayetleri işleyene kadar devlet yine uyuyordu...
Şimdi belki, yahu sen de kendini akıllı, bizi aptal mı sanıyorsun, bir PKK'lının ağzı ile devlet büyüklerini uyumakla suçluyorsun. Muhalefet yapacaksan biraz samimi ol falan diyenleriniz olacaktır. Eleştirmek için hazır kıta bekleyen trollerden de, tetik çekmek için parmak uçları kaşınan yandaşlar bulunacaktır. Tamam, teröristin "devlet uyuyor" meali taşıyan anlatımlarını bir kenara bırakalım...
Peki, o zaman...
Ağrı Valisi Sayın Musa Işın'ın, "Bir ilimizde 40'a yakın genç kız dağa kaçırılarak iğfal ediliyor ve 'Siz bu halde ailelerinize dönemezsiniz' diyerek orada zorla tutuluyorlar" açıklamasını nereye koyalım?
MHP Hatay Milletvekili Şefik Çirkin, "PKK, ayaklanma için 80 bin silah dağıttı" diyor, belli ki bir bildiği var, bunun böyle olduğunu iktidar da, MİT de biliyor olmalı ki, Şefik Çirkin'e gidip, "Sahi mi söylüyorsun Şefik Bey, bildiklerini bizimle paylaşır mısın" ricasında niye bulunmuyor?
Derdi Başkanlık, derdi, devletin bizzat kendisi olmak isteyen beyefendi şimdi çıkmış, "PKK ile mücadele" diyor, şehit edebiyatı yapıyor, şehit anaları, "Niye hep bizim çocuklarımız şehit oluyor, sizinkiler nerede askerlik yaptı" deyince kara gözlüklerin arkasına saklanılıyor; bu gayet normal ve insanî ve vicdani tepkiyi gösterenler "Provokatörlük yapmakla" suçlanıyor, zırhlı araçlardan inmeyen, keskin nişancı ve dövüşçülerden oluşan korumalarla gezen bakanlar tarafından "Ben de şehit olmak istiyorum" edebiyatı yapılıyor...
Normal bir ülkede ne Bakan, ne Başbakan şehit olmak ister, ne Cumhurbaşkanı yola "Kefenini giyerek" çıktığını söyler.,. Birilerini "Kandan beslenenler" diye suçlayanlar milleti "çat" diye ortadan bölmeyi ve şehit edebiyatı ile seçime giderek sistemi değiştirecek oy çokluğuna ulaşmayı hesap etmeleri; normal bir ülkede yaşamadığımızı, normal insanlar tarafından yönetilmediğimizi ve bu çizgiye oy vermeyi ibadet saydığımıza göre, bizim de normal olmadığımızı, normal olmayan bir toplumun başına anormal işlerin geleceğini bilmek için de allame olmak gerekmediğini bilmem hatırlatmaya gerek var mı?
PKK'yı beslemek demek PKK'lılara süt tozu dağıtmak ve köfte ikram etmek değildir. PKK'yı beslemek, ülke içinde dal budak salmasına izin vermektir ve bu yapılmıştır... Adına da şimdi "Buzdolabına kaldırdık" denilen "çözüm süreci" denmiştir... Hiçbir buzdolabının bu ilişkinin kokusunu önlemeye gücü yetmeyecektir...
700 kiloluk, 1000 kiloluk patlayıcılar; döşendikleri yolları, yıktıkları karakolları, söndürdükleri ocakları aileleri ile birlikte içine alacak kadar geniş değildir çünkü...