PKK’ya Vaz’iyet Edenler
Dünkü yazımızda Kandil’deki terörist başı Karayılan’ın devlete “Öcalan’ın Üç Gizli Protokol” verdiği iddialarından söz etmiştik. Bu bağlamda Kandil’e çıkan gazeteci Hasan Cemal’in, terörist başı Karayılan’ın “bölücü değiliz”, “şiddet istemiyoruz” yalnızca istediğimiz “demokratik ve adil barış” mesajını başarılı biçimde kamu oyuna ulaştırdığını yazmıştık.
Türkiye’deki vatandaşlar yeni bir bölücü medya kampanyasıyla PKK adlı terör örgütünün olmadığını yavaş yavaş öğrenmiş oluyorlar. Yazılanlara bakılırsa ortada bir terör örgütü yok, barış, demokrasi, hukuk, adalet ve yeni anayasa gibi haklı talepleri olan bir örgüt var! Milliyet gazetesi tam sayfa Murat Karayılan adlı terörist başının şu sözlerine kalın puntolarla yer vermiş: “Biz bölücü değiliz, şiddet istemiyoruz”.
Medya senkronize olmuş biçimde Öcalan ve Karayılan haberlerini veriyor. Bunların rastlantı değil, sistemli bir algı yönetim operasyonu olduğunun altını çizmek gerekir. Apo’dan yandaş medyasının kalem üstatlarına selamlar üst üste geliyor. Bu bağlamda İmralı’da ömür boyu hapse hükümlü olan terörist başı Öcalan, “Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’a selamlarımı iletiyorum. Onların Taraf gazetesiyle önemli bir özgürsel yol açtığını biliyorum. Bunu çok değerli ve önemli buluyorum. En değme solcudan
daha yararlı ve cesur buluyorum” diye
mesaj gönderiyor. Taraf gazetesi de
Öcalan’a layık olduğunu ve olmaya çalışacağını karşı bir mesajla ortaya koymuş. Taraf gazetesinin attığı manşet: “Ve
aleykümselam Apo!” .
Taraf gazetesi malum misyonuna uygun bir biçimde Cengiz Çandar’la tam sayfa yaptığı söyleşide şunları söylüyor: “PKK hadisesi Kürt isyanıdır” .
PKK hadisesi “Kürt isyanıdır” demek söylemi çok önemlidir. PKK’yı “Kürt isyanı” olarak görmek, PKK’yı terör örgütü olarak görmemek demektir. Bu aynı zamanda PKK’yı isyan eden bir halkın örgütü olarak görmek anlamına gelir. Diğer yandan isyankâra uygulanan muamele ile teröriste karşı uygulanan muamele de birbirinden farklıdır.
Nitekim Cengiz Çandar, “PKK, bir Kürt isyanıdır. Kürt sorunu ancak PKK’nın silahlı varlığının bitmesi ve Öcalan’ın konumunun değişmesiyle biter” diyor. Çandar şunu açıkça söylüyor: Kürt sorununu çözmek için Apo ve PKK sorununu çözmek şarttır. Yoksa BDP’ye, anayasada vatandaşlık tanımı, anadilde eğitim, yerinden yönetim imkânları yetiyor. Ama asıl sorun Apo ve PKK, onlar ne olacak? Anayasa değişikliğinin hangi ihtiyaçtan kaynaklandığı da böylece anlaşılmış oluyor. Ancak Çandar’ın da ifade ettiği gibi iş anayasa değişikliğiyle de bitmiyor. Sorun Apo’nun özgür, PKK’nın ise meşru bir statü edinmesidir. “Demokratik açılım” ile hedeflenen de buydu. Çandar, bunun ip uçlarını şöyle veriyor: “Habur bitmeseydi, dağdan inilip genel affa gidilecek, Apo ev hapsine çıkacak ve PKK’nın 60-65 yöneticisi K. Irak’ta beş yıl ikamet edecekti. Her şey yolunda gitseydi, Apo, beş yıl sonra serbest kalacaktı” .
Hükümlü terörist Öcalan, içeride ama yalnız değil. Şehirlerde milisleri, dağlardaki teröristleri, siyasetteki BDP’si ve medyadaki tetikçileriyle bir ve bütün görünüyor. Arkasına aldığı bu güçle Apo, devleti ve toplumu tehdit etmeye devam ediyor. Bu kez şunları söylüyor: “15 Temmuza kadar benimle tekrar görüşmeye gelecekler. Bu görüşmede pratik adımları hayata geçirmeyeceklerini beyan ederlerse ondan sonra devrimci halk savaşı devreye girer. O zaman devlet de 3 bir kişi değil, 300 bin kişi tutuklar. 50 bin kişi değil, 500 bin kişi ölür” .
Bir yanda “500 bin kişi ölür” diye tehdit eden bir adam var. Diğer yanda da elli bin kişinin kanına girmiş olan bir insanı demokrasi havarisi ilan edenler var. Demokrasilerde isteyen istediği gibi kendisinin aldatılmasına izin verebilir!