PKK'ya karşı inadına demokrasi, inadına özgürlük ve Galip Erdem
ABD, AB ve teröristbaşı, hep “Demokrasi ve özgürlük” diyor. PKK’nın silahsız örgütü DTP tüzüğüne bakıyorsunuz, “demokrasi ve özgürlük” istiyor. Parti yetkililerinin hemen hemen bütün beyanlarında, “demokrasi, özgürlük ve insan haklarından” bahsediliyor. 8 Mart’ta İzmir’de PKK’lı kadınlar, “İnadına isyan, inadına demokrasi, inadına isyan” pankartları taşımışlar.
Başbakan Erdoğan’a bakıyorsunuz, aynı kavramları dilinden hiç eksik etmiyor. Son konuşmasında PKK ile mücadele için “İnadına demokrasi, inadına özgürlük, inadına yatırım” diyor. Bebek katilinin “Benim fikirlerim” dediği “Türkiye vatandaşlığı” üst kimliği, Türklerin de etnik gruplardan biri olduğu, bu topraklarda sadece Türklerin bulunmadığı gibi temellerimize saldıran benzerlikleri bir kenara bırakalım da, şu son sözünü almaya çalışalım.
Birinci ihtimal; bölücü teröristler ve hamisi Haçlılar ne kadar bastırırsa bastırsın, gerçekte bunlar “demokrasi ve özgürlük” istemiyor, ama nedense öyle gösteriyor. Peki gerçekte istenen ne? Kanunlar ağırlaştırılsın, güvenlik güçlerinin yetkileri artırılsın, egemenliğin ve bütünlüğün düşmanı bölücü teröre nefes alacak alan bırakılmasın demek mi isteniyor? Bunu düşünmek mümkün mü? Bölücü terörün yok edilmesini niçin istesinler?
İkinci ihtimal; bölücü terör, “demokrasi ve özgürlüğü”, daha rahat eylem yapacağı, daha çok insan öldüreceği, daha çok yakma-yıkma yapacağı, daha çok korku ve sinme yaratacağı, ülkede daha çok otorite zaafı meydana getireceği için elbette şiddetle isteyecektir. Böylesine rahat bir ortam kanlı katillerin oksijeni gibi besleyici ve yüreklendirici ortam demektir.
Nitekim Batılı ülkelerde terörün özgürlük ve demokrasi alanı daraltılarak, meşru devlet güçlerinin imkân ve kabiliyeti artırılarak, sıkıyönetim ve olağanüstü hal gibi, kökü kurutuluyor.
Herkesin bildiği bu gerçeği, bizimkiler bilmiyorlar da ondan böyle konuşuyorlar? Neden özgürlüklerden bir adım geri atmayız, “İnadına demokrasi ve inadına özgürlük” diyorlar? Bu yüksek değerlerin, kamu düzenine saygılı vatandaşlar için geçerli olabileceğini düşünemiyorlar mı?
* * *
Belki de çelişki sebebiyle Genelkurmay Başkanı Başbuğ; “Herkes duracağı yeri iyi belirlesin” diyor. Tamam da, Başbuğ’un bu sözlerine Başbakan Erdoğan arka çıktı, sahiplendi. Ama yukarıdaki konuşmalarına bakarsak, durduğu yer Başbuğ’un veya devletin ve milletin yanı değil. Bu açık.
Bu konuda iki ihtimal akla geliyor. Birincisi; Haçlılar ve bölücüler gibi, ülkede tek bir millet yok, çok sayıda millet veya etnik topluluk var görüşü. Buna göre devlet, etnik/ırk ve diğer sosyal gruplar dikkate alınmadan, sadece Türk Milleti’ne göre kurulduğundan, “demokrasi” ve “özgürlükler” ihlal edilmiş sayılıyor. Demek ki, demokrasi “ırk” ve diğer sosyal grupların eşitliği olarak görüldüğünden, “İnadına demokrasi ve inadına özgürlük” ifadesi kullanılıyor. Buradaki, “inadına” sözüyle PKK kastedilmiyor.
İkinci ihtimal Başbakan sap-saman her şeyi birbirine karıştırıyor. Ta 1991’de hazırladığı “Kürk Sorunu” raporundan bu yana, kafasını toplayamamış görünüyor.
Kendisine samimi bir tavsiyemiz olacaktır. Rahmetli Galip Erdem ağabeyimizin kitabını, değerli dostum İbrahim Metin yayımladı. Adı: “Türk Kimdir? Türklük Nedir?”
Bu kitabı hemen buldurup, sakin bir köşeye çekilerek sonuna kadar okumalıdır. Bu kitapta; “Irk-Millet-Milliyet”, Milletlerin Irkla İlgisi “, ” Türk Milleti’nin Teşekkülü “, ” Türk Milleti’nin Tarifi “, ” Milletten Milliyetçiliğe “, ” Avrupalıların Millet Anlayışı “ gibi daha pek çok konu sağlam bir şekilde açıklanmıştır.