PKK’nın Kobani stratejisi: Örgüt ne yapmak istiyor?

PKK, Kobani’de IŞİD tarafından ağır bir kıskaç altına alınmış durumda. Her ne kadar IŞİD 28 Ekim’de Ayn El Arap’ta kontrolü ele aldığını ve ev ev PKK’lı aramasına geçildiğini duyursa da durumun açık olduğunu söylemek mümkün değil. Ancak IŞİD, Ayn el-Arap’ı ele geçirmiş PKK da kaybetmiş olsa da “Kobani Muharebelerinin” galibi PKK. Çünkü PKK, Kobani’de PYD’nin arkasına saklanarak, dünya kamuoyu önünde kafa kesen IŞİD terörüne karşı gerçekten direnen tek güç olduğunu imajını vermeyi başardı. PKK, savaşın gerçek doğasının askeri olmaktan çok siyasi olduğu gerçeğinden hareket ederek, muharebeyi kaybederken, savaşı kazanma üzerine kurulu bir politik savaş stratejisi geliştirdi.
Böylece PKK, Kobani muharebesi sırasında dünya kamuoyu önünde terörist örgüt statüsünden meşru güç statüsüne sıçrama yapma doğrultusunda önemli bir adım attı. Her ne kadar Alman Dışişleri Bakanı ve AB yetkilileri, PKK’yı terörist örgüt statüsünden çıkarmaya niyetlerinin/planlarının olmadığını açıkladı iseler de bu açıklamanın şimdi yapılmış olması dahi ön gündeme girdiğinin göstergesidir.
PKK öte yandan Ayn el-Arap çatışmalarını AKP Hükümetini baskı altına almak ve kitlesi üzerindeki kontrolü geliştirerek tesis etmek için bir araç olarak kullandı. Bir yandan AKP Hükümetine “Kobani’de savaşan PYD’lilere yardım et” baskısı yaparken, öte yandan örneğin Tunceli’de karakollara saldırı düzenleyerek, AKP Hükümetinin yardımını psikolojik olarak imkansız hale getirdi. Örgüt, Türkiye’den Hatay-Kilis sınırında ve PKK kontrolünde bulunan Kürt Dağı bölgesinden PKK’lıların Türkiye’den geçiş yaparak Ayn el-Arap’a kuzeyden Türkiye’den girmesine izin vermesi gibi imkansız bir talepte bulundu. AKP Hükümeti’nin bu talebi kabul etmesi durumunda PKK, bir zafer kazanmış olacaktır. Öte yandan kabul etmemesi durumunda ise ki kabul etmemiştir; böylece PKK, dünya kamuoyunun gözünde IŞİD ve Türkiye’nin mağdur ettiği buna rağmen IŞİD’e karşı kahramanca savaşan Kürt özgürlük savaşçıları konumuna yükselerek, bir psikolojik zafer elde etmiştir.
PKK açısından Ayn el-Arap çatışmaları sırasında kazanılan üçüncü zafer, ABD ile PKK arasında “silah arkadaşlığı” statüsünü oluşturmak olmuştur. Ayn el-Arap’ta çatışmalar uzadıkça Amerikan Hava Kuvvetleri, PKK ile çatışan IŞİD’lilere daha ağır hava saldırıları geliştirmiştir. Bu arada PKK’lılar ve anlaşılan “emekli” Amerikalı bir asker, Amerikan Hava Kuvvetleri’ne bombalanması gereken noktaların koordinatlarını vererek, iş birliğini geliştirmişlerdir. Üstelik, Ayn el-Arap çatışmaları sırasında ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesi ile Türkiye ile PKK arasında kalınca hiç tereddüt etmeden PKK’yı tercih etmiştir.
Üstelik ABD, AKP Hükümetini Barzani güçlerini Türkiye’den geçirerek, Ayn el-Arap’a girmelerine izin vermesi konusunda zorlamış ve “ikna” etmiştir. Bu durum Türkiye için bir başka psikolojik mağlubiyet oluşturmuştur. PKK ve diğer pankürdist örgütler ve taban için ise (her ne kadar PKK, peşmergeler gelmesin dese de) kesinlikle psikolojik bir zafer anlamına gelmektedir. Öte yandan burada altı çizilmesi gereken husus; kuşatılmış kentlere yapılan askeri yardımlar, kentin içinden kuşatmanın içine girerek değil, dışarıdan kuşatmayı kırarak yapılabilir. Bu anlamda Ayn el-Arap’ta PKK’ya gidecek bir askeri yardımın, IŞİD kuşatmasını dışarıdan gelerek kıracak bir askeri harekat olması gerekir. Barzani peşmergelerinin Kobani “harekatı” Türkiye’ye yapılan bir psikolojik operasyon olmasının ötesinde önemi yoktur. Kerkük’te köprünün üzerinde 50 metre ilerideki IŞİD’e operasyon yapamayan peşmergelerin Kobani’de PKK’ya yapacağı yardımın çok ciddi bir anlamı olmayacaktır.
Sonuç olarak; PKK, Suriye’nin kuzeyinde oluşturduğu üç devletçikten birisi olan Kobani devletçiğini Türkiye’ye güç projeksiyonu yapmak amacı ile çok etkili bir şekilde kullanmayı başarmış görünmektedir. Bir: PKK, dünya kamuoyu önünde terörist örgütten IŞİD’e karşı vatanlarını savunan, meşru savaşçı olmaya doğru önemli bir adım atmıştır. İki: Türkiye’yi terör eylemleri ile sarsarken, Türkiye ile IŞİD arasında bağ olduğu imajını başarı ile dünyaya vermiş, Türkiye’yi yalnızlaştırmıştır. Üç: ABD ile askeri/siyasi ilişki kurmayı başarmıştır. PKK açısından en önemli sonuç, Kobani çatışması ile Kuzey Suriye’deki varlığını büyük ölçüde meşrulaştırmayı başarmış olmasıdır. Bütün bu sonuçların alınmasında PKK’nın en büyük yardımcısı, Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Esad’ı devirme konusunda saplantılı Suriye politikasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları