PKK’nın Cuma namazı!
Daha önce bu köşede, “Anayasa değişince ne olacak” başlıklı bir yazı kaleme almış ve o yazının bir yerinde, “Din ve vicdan hürriyeti kalmayacak. Belki şimdi, bu çok büyük bir iddia diyorsunuzdur. Hayır, zaten pek çok yerde kalmadı bile. Siz Hakkâri’de, Batman’da, Diyarbakır’da ‘vicdan hürriyeti’nden bahsedebilir misiniz? (31.03.2011) demiştik.
Ne acıdır ki o günler, 12 Haziran seçimlerini beklemeden ve Türkiye’yi eyaletlere bölecek olan, kafalardaki o anayasa değişikliği gerçekleşmeden geldi çattı; başta Diyarbakır olmak üzere bazı illerde Cuma Namazı PKK çadırlarında kılınır olmaya başladı. Şuna kesinlikle emin olunuz ki bu “Cuma”lar bölgede yaşayan Kürtlerin değil, “PKK’nın Cuma namazı”dır.
“Ayrı Cuma”nın ilkini ele alalım.
Ekseriyeti ateist olan PKK ve KCK kadrosu ve BDP yöneticileri hariç, bu partiye oy verenlerin kahir ekseriyeti vakit ve Cuma namazı konusunda hassas insanlardır. Bu hassasiyet Diyarbakır’da biraz daha öndedir. Nitekim yeni yapılan bir kamuoyu araştırmasına BDP tabanının vakit ve Cuma namazına devam konusunda Türkiye’deki kimi sağ ve muhafazakâr partilerden biraz daha gayretli olduğu ortaya çıkmıştır. Aslında BDP, PKK ve yan kuruluşlarını endişeye sevk eden de bölge halkının bu” dindar”lığıdır. Çünkü onlar “Din kardeşliği “nin hedefledikleri “bölücülük” için bir tehlike olduğunu görmekte, dinin ayrıştırmayı geciktirdiğini çoktandır fark etmiş bulunmaktaydılar ve epey zamandır buna bir son verme arayışı içine girmiş durumdaydılar.
Bu bizim bir iddiamız değil, kendi itiraflarıdır. PKK militanlarına “örgütün din” gibi algılanması baskısını yapıldığını itiraf edenler yine PKK elemanlarıdır. PKK’lıların namazla, Allah’la nasıl dalga geçtikleri kameralar tarafından tespit edilmiş bir gerçektir. Daha önce de yazdık: 14 Temmuz 2010’da Mersin’de, BDP Siyaset Akademisi’nin açılışına katılan misyonerler BDP’ye, “Kürt kilisesi açalım” teklifinde bulunuyor. BDP’nin cevabı ise, “Kürtlerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte Araplar tarafından sömürülerek Kürt kimliklerinden uzaklaştığı” oluyor ve “Kilise açalım” teklifine cevapları, “Her konuda destek vereceğiz ve her zaman yanınızda olacağız” oluyor.
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Abdülkerim Ünalan, “Türkiye’de Kürt vatandaşların yaşadığı koşulları fırsat bilen misyonerler, önce Hıristiyan köylere yerleşiyor, sonra bölgeye dağılıyor” diyor.
Dilek Karaca’nın 29 Temmuz 2010’da Akşam’da verdiği haberden, Kanada ve İsviçre merkezli iki misyoner grubun, “Hıristiyanlığın henüz dokunmadığı 20 milyon” olarak tanımladığı Kürtler için çalışma başlattığını öğreniyoruz. Misyonerlerin “Kürtler için kilise açalım” teklifine, “Desteğe hazırız” sözü veren bir siyasi parti, Kürtlerin Hıristiyanlaştırılması faaliyetlerine itiraz etmeyen bir siyasi yapı tutuyor, maksadı, müminlerin bir araya gelip aralarındaki dostluk bağlarını güçlendirme, kin ve düşmanlık duygularını yok etme amaçlı Cuma namazını, kin ve düşmanlık için bir vesile haline getirmeye kalkıyor.
Ve dindar BDP’lileri Cumadan mahrum ediyor. Evet, o gün Diyarbakır’da camilerde ezanlar okunuyor, millet camilere doluyor, Cumaya başlıyor, PKK ve BTP tutuyor “Ben ayrı Cuma kılacağım” diyerek eylem çadırında Cuma kılıyor, daha doğrusu Cuma kıldığını iddia ediyor.
Malum, bölge Şafi’dir.
Şafi mezhebine göre Cuma mescitleri çok ise, yalnızca ilk kılınan mescitteki Cuma sahih olur, diğerlerinin Cuma namazları sahih olmaz. PKK’lılar eminler mi ki, kendi cumalarının diğer cumalardan önce kılındığından?
Yoo..
Hadi diyelim kendi cumaları önce kılındı, gerçi o gün öyle almadı ama, diyelim ki öyle oldu, bütün Diyarbakır halkının Cuma namazını yok hükmüne getirmenin vebali hiç mi umurlarında değil?
Bizimkisi de soru mu?
Değil elbette... Onları, İslâm’dan çok ateistlik, örgüt ve (örneklerini verdiğimiz gibi) Hıristiyanlık ilgilendiriyor...