PKK ve Barzani karşısında yeni bir mağlubiyet
Bir süre önce Barzani Türkiye’ye geldi. Daha önce de İran’a giden Barzani, ABD’nin Irak’tan çekilmesi sonrasındaki süreç için bölgesel hazırlık yapıyor. Ancak Türkiye’ye gelmesinin nedeni Hakkâri’de PKK’nın gerçekleştirdiği son saldırıda 24 askerimizin şehit olmasının Türk kamuoyunda uyandırdığı infiali ortadan kaldırmaktı. Barzani, Türkiye’de A. Gül, Erdoğan ve A. Davutoğlu ile görüşmeler yaptı. Tabii aslında uluslararası diplomasi kuralları gereği federe bir devletin başkanı olarak örneğin Bavyera başbakanından farkı olmadığı için Türkiye’deki muhatabı olsa olsa dışişleri bakanı olması gereken Barzani’nin bu seviyede muhatap alınması önemli bir yanlıştı. Ancak AKP Hükümetinin Barzani’ye bitmek tükenmek bilmeyen kredisi bu zatı şımarttığı gibi diplomasinin kuralları dışında sanki bağımsız bir devletin başkanı imiş gibi muhatap alınması da ayrı bir yanlıştı.
Barzani ile yapılan görüşmelerde AKP Hükümetinin K. Irak yönetiminden PKK’ya karşı önlemler alınması taleplerini gündeme getirdiği duyuldu. Bu önlemler çerçevesinde PKK’nın yol kontrollerinin engellenmesi, PKK’nın lojistik kaynaklarının çözülmesi, PKK’lıların peşmergeler tarafından yakalanması ve en önemlisi PKK’ya Avrupa’dan hava yolu ile Erbil havaalanı üzerinden gelen paraların Kandil’e ulaşmasının durdurulması talep edilmişti. Ayrıca, AKP Hükümeti Barzani’yi eğer “sen PKK’yı durdurmaz isen biz durdururuz” şeklinde tehdit etmişti. Barzani’nin bu taleplere verdiği cevap ise PKK ile çatışmayacağı doğrultusunda bir cevap olmuştu.
Ancak Barzani ile görüşmelerin bir başka boyutu olduğu ortaya çıktı. Taraf gazetesinin 14 Kasım 2011’de verdiği habere göre Erdoğan Barzani’den Karayılan ile görüşerek yeni bir ateşkes için arabuluculuk yapmasını istemiştir. Taraf’ın iddiasına göre Erdoğan, “Karayılan ile görüş, ateşkes ilan edip silahı bıraksınlar. Ortalık yangın yerine dönse de askeri operasyonlar sürecek. Eğer PKK silahlı mücadeleye devam ederse sen de zarar görürsün” demiş. Bu 1984’den bu yana ilk kez bir hükümetin PKK’dan ateşkes talebidir. PKK 1990’ların başından itibaren bir çok kez ateşkes ilan etmiş, ancak Türkiye Cumhuriyeti bu “ateşkes ilanlarını” yok saymıştır. Çünkü ateşkes talebi tarih boyunca savaşmaktan yorulan ve masaya oturduğu zaman taviz vermeye hazır olandan gelir. Erdoğan’ın “PKK’ya ateşkes ilan et” demesinin doğal sonucu, “sen ateş kesersen ben de keserim” demektir. Bu noktaya gelinmiştir. Bu, PKK karşısında uğranılan bir mağlubiyettir.
Peki, Erdoğan’ın PKK ateşkes ilan etmez ise sen de zarar görürsün tehdidi Barzani’yi hiç etkilemiş midir? Hayır etkilememiştir. Çünkü, geçen günlerde Türkiye’nin 1990’lardan bu yana Irak-Türkiye sınırında Habur dışında bir ikinci sınır kapısının açılması için mücadele etmiştir. Ankara’da değişik hükümetler bu sınır kapısının Ovaköy bölgesine yapılmasını ve oradan Telafer-Musul hattı üzerinden orta ve güney Irak’a ulaşmasını istemişlerdir. Barzani ise bu talebi sürekli geri çevirmiş ve ikinci kapının ya Habur’un hemen yanına ya da kendi istediği bir bölgeye yapılmasını istemiştir. Hiç kimsenin aklına Habur sınır kapısını kapatarak “Ovaköy’e yeni kapı açılmadan Habur çalışmayacak” demek gelmemiştir. Eğer Türkiye Habur’u kapatır ise K. Irak boğulur.
Böyle olmayınca Barzani’nin baskıları netice vermiş ve Ovaköy’ün 5 kilometre doğusunda Barzani’nin istediği yerde ikinci bir sınır kapısı açılması için AKP Hükümeti tarafından yasa tasarısı TBMM Dış İşleri Komisyonuna sevk edilmiştir. Komisyonda MHP milletvekilleri Tuğrul Türkeş, Tunca Toskay ve Sinan Oğan, kapının Ovaköy’de açılması gerektiği ve açılacak kapının Türkmenlerin haklarının ihlali olduğunu belirterek muhalefet şerhi koymuşlardır. Ancak AKP Hükümetinin teklifi AKP’li ve CHP’li milletvekillerinin oyları ile kabul edilmiştir.
Şimdi siz Barzani olsanız, Erdoğan’ın “PKK ile mücadele etmez isen sen de zarar görürsün” tehdidinden etkilenir misiniz? Hayır! Barzani de hiç etkilenmiyor. Muhtemelen Karayılan’a “sen dayan ve devam et” önerisinde bulunmuştur.