PKK, DTP desteğinde isyan başlatmıştır
DTP önderliğinde Diyarbakır merkezli olarak başlatılan hareketin tek adı vardır ve o da İSYAN’dır.
PKK’nın Türkiye’nin her noktasındaki cinayetlerini 16 yıl önceki bir cinayeti hatırlatıp, “Siz de Musa Anter’i öldürmeseydiniz” diye savunan DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, PKK militanlarının ağzı ile, “Biz haberleri kaynağından alıyoruz, Aktütün’de 15 değil 62 asker öldürüldü” diye konuşan DTP’li Emine Ayna, TBMM’nin değil İmralı ve Kandil’in vekilleri olduklarını yüksek sesle itiraf etmişlerdir.Kim bilir bu kaçıncı itiraflarıdır.
Ağustos’un son 10 gününde Kandil’de gerçekleştirilen PKK kongresinde alınan “isyan” kararı öncelikle BOP ve Barzani’nin “Büyük Kürdistan” olarak adlandırdığı haritalarda Türkiye’den kopartılmış görünen illerde başlamış, Mersin ve İstanbul gibi illere yayılarak ülke savaş alanı haline getirilmiştir. “Öcalan’a şiddet uygulanıyor” yalanı altında işyerleri zorla kapattırılmış, DTP’li belediyelerin imkânları devletin güvenlik güçlerine saldıranlara sunulmuştur. İşyerleri ve otomobiller ateşe verilmiş, Türk Bayrağı taşlanmış, çoluk çocuğunun rızkı peşindeki insanlara maskeli PKK’lılar tarafından molotofkokteylleri ile saldırılmıştır.
Bizler AKP’nin kurulmadığı yıllarda ısrarla Meclis’in ve devletin tedbir alması gerektiğini, gidişatın “iç savaş” sinyali verdiğini tekrarlamaktan yorulmuş insanlarız. Kesinlikle belli olmuştur ki DTP İmralı ve Kandil’den yönetilmektedir ve bu partiyi sevk ve idare edenlerin niyetleri tam da kapatma davasının Anayasa Mahkemesi’nde sonuca bağlanmak üzere olduğu şu günlerde partilerini kapattırmak ve “Öcalan’a İmralı’da fiziki şiddet uygulanıyor” diyerek başlattıkları ayaklanmanın daha beterinin gerekçesi kılmaktır. Kendilerinin yahut kendilerine verilen yol haritasının varacağı noktanın bu olduğu gözlerden saklanamaz hale gelmiştir. Ayaklananların çok daha şedit eylemlere yöneleceği MİT tarafından da tespit edilmiştir. Aktif Haber sitesinin 21 Ekim tarihli haberinde MİT Müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürü’nün de katılımlarıyla bir istihbarat zirvesi gerçekleştirildiği duyurulmuş ve bu zirvede, yedi gün sonra, yani 29 Ekim’de, “PKK’yı da aşan çok büyük ve çok kanlı eylemler planlandığı”na dair deliller masaya yatırılmıştır.
Fotoğraf şudur...
DTP, milletvekilleri ve partili belediye başkanları ile toplumun bir kesimini devlete ve halkın bir kesimine karşı şiddete sevk etmektedir. Yine DTP, Türkiye’nin ve bütün dünyanın terör örgütü listesinde yer alan PKK’nın tonlarca insan kanı dökmesini bir kere dahi eleştirmemiş, vicdanların bu yöndeki beklentilerine hep, “Birileri de şunu yapmasaydı” türünden insanlık ve hukuk dışı cevaplar vermiştir. Olayların ardından dün Diyarbakır’da toplanan DTP Parti Grubu’nda alınan kararı açılarken Ahmet Türk, Öcalan’dan “örgüt lideri” olarak söz etmiştir.
Velhasıl Diyarbakır’da başlatılan ülkenin her yanına sirayet ettirilen ve masum halkın mal ve canı ile güvenlik güçlerini hedef alan şiddet eylemleri bir PKK eylemidir. İşte bu Öcalan’a DTP’liler,“örgüt lideri” sıfatıyla sahip çıkmakta, uydurulmuş bir fiziki şiddet yalanının arkasında bütün Türkiye’yi ateşe vermeyi bir hak olarak görmektedirler.
Bugüne kadar yapılan ve bundan sonra yapılmak istenen devlet ve hükümetin zaaflarından yararlanıp ABD ve AB’nin destek ve yol göstericiliğinde geçtiğimiz Ağustos ayı sonlarında Kandil’de karara bağlanan “başkaldırma” yani “isyan” kararını hayata geçirmek ve çıkacak kaosu, “Görüyorsunuz, Türk-Kürt birlikte yaşama şansımız yok” diye pazarlayıp, kendilerine bu rotayı çizen ABD ve AB’yi Türkiye’ye müdahaleye zorlamaktır.