Peygamberimizin kabri...
Peygamberimizin mezarına Suud buldozerle girerken, Türkiye’de kendilerini “İslamcı” olarak nitelendirenlerden bir tekinin bile gıkı çıkmıyor. Lafa gelince “Osmanlı” dan dem vuran aymazlar, kutsal topraklardaki Osmanlı izlerinin silinmesinde de sus pus olmuşlardı. Ecyat Kalesinin yıkılmasını seyredenler, o kalenin yerine yapılan lüks otellerde keyif çatarak umre ve hac vazifesini yerine getirdiğini sanıyor. Suud sermayesine sırtını dayayanlar yüce dinimizin Vahabileştirilmesi çalışmalarına da ön-ayak oluyorlar. Halkına zulüm yaparak petrol gelirleriyle lüks içinde yaşayan Suud ailesi doymuyor. Hac görevini yerine getirmek isteyen Müslümanların parasına gözlerini dikmişler. Bu da yetmiyor; “fakir hacı-zengin hacı” ayrımı ile dinin köküne dinamit yerleştiriyor. Ve bu ayrım ile beraber bedevi şımarıklığı AKP döneminde had safhaya ulaştı. Kraliyet kontenjanından her yıl bir kaç ziyaret gerçekleştiren AKP’den ses duyan var mı? “Şeyini şey ettiğimin şeyi” cümlesiyle siyasi tarihimize geçen Bülent Arınç’tan da tık yok... Her topa kafa atmaya kalkışan Arınç Arabistan’da... Hükümet sözcüsü olarak misafiri olduğu Suud Kralına “Ne yapıyorsunuz siz?” diye sorabilmiş midir?
Amerikan’ın isteği ile Suriye’ye kafa tutup dünkü kankası Esad’ı her fırsatta ülkesini terke çağıran Tayyip Erdoğan’dan peygamberimizin mescidi ve mezarının yıkılmasına karşı tek cümle duyan oldu mu?
Yandaş basını geçelim... Onlar emir ve talimat almadan yazamazlar. Ama “İslamcı kimliği” ile her dönem “akil adam” sınıfına konanlara ne demeli!.. Dinci gazetelerde din adına kendilerini fetva makamında görenlerin eli kaleme gidemiyor. Yoksa ekmekleri mi kesilecek? Erdoğan’dan fırça mı yiyecekler?
Suud ailesinin keyfi uygulamaları yeni değil. İngiliz ile işbirliği yapıp kutsal toprakları koruyan Türk askerinin arkadan hançerlemesi de unutulmadı.. Mekke ve Medine’de peygamberimizin izlerini silme gayretleri ta 1926’larda başlamıştı. Fakat o zaman Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk vardı. Nitekim “Peygamberimizin kabrinin bir tek taşına dokunursanız ordumla beraber aşağı inerim!” diyen Gazi’nin korkusuna derhal çark etmişlerdi. Böylesi tarihi çıkışı, cesur tavrı Atatürk’ün bugün makamında oturanlardan beklemek mümkün değil. Milletvekili olmadan önce Suudi Arabistan’da çalışan Abdullah Gül, “Başkomutan” sıfatıyla resepsiyon verebiliyor. Ama Suud yönetimine “Hazreti Muhammed bizim de peygamberimiz. O’nun halifeleri Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in kabirlerine buldozer sokamazsınız” diyemez miydi?.
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete sahip çıkanlara biber gazı, tazyikli suyu reva gören AKP hükümetinden, peygamberimizin kabrine ve mescidine sahip çıkacağını düşünmek bile abesle iştigal.
Not: 29 Ekim Cumhuriyet Bayram’ında camilere Türk bayrağı astırma teklifine sağır kalan Diyanet İşleri Başkanlığı, Peygamberimizin kabir ve mescidinin yıkılma projesine de sessiz. Diyanet turizm acentesi değildir. Cumhuriyet devlyetinin bütçesinden en fazla pay alan kuruluş olarak görevini yerine getirmelidir.