"PEŞİN ADRES GÖSTERMEYELİM" MİŞ!..
Pazar günü İstanbul Güngören semtinde “alçak teröristler” 2 bomba patlattı. Dikkat edin, içi boş hatıra bombası değil.
Hakiki bombalar. Biri ses bombası, insanları meraklandırıp tuzağa çekmek için. İkincisi ise, bir araya toplanan insanları “topluca katletmek” için hakiki bomba.
İnsanlık dışı tuzağa bakar mısınız?
Sonuç, 17 masum insanımız paramparça oldu. Ağır yaralılarla birlikte ölü sayısının 22 olabileceği belirtiliyor..
Alçak teröristlerin adını ise yetkililer koydu: PKK!..
AMAN, PKK’YA TERÖRİST DEMEYELİM!..
İşte bu aşamada durum değişti.
Teröriste terörist dememe çabaları ortaya çıktı.
Ya ne yapalım?
Terör örgütü PKK’yı hemen karalamayalım!!!
Dikkat edin, suçlu Türk Ordusu olmadığı için tavırlar değişiverdi!..
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,
16,17...
Çocuk, kadın, yaşlı, genç...
Tam 17 insanımız parçalandı.
Yapan kim?.. PKK!.. Hani siyasallaştırılan ve Meclis’te açıkça savunucuları olan dış destekli terör örgütü.
“Hemen önyargılı olmayalım!..”
Kim diyor bunu?.. “PKK’lılar bizim kardeşlerimizdir” diyen kişilerin bulunduğu parti DTP’nin Genel Başkanı Ahmet Türk..
“Hemen suçlamayalım!!! El Kaide de olabilir!..”
Bunu kim diyor?.. Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Deniz Ülke Arıboğan.
İlk aşamada Türk Ordusunu, vatanseverleri suçlayacak bir saçmalık bulunabilseydi, görürdünüz siz önyargıyı, peşin suçlamaları ve komple(!) “komplo teorilerini.”
Milleti evinden çıkamayacak, telefonda konuşamayacak, balkonuna Türk bayrağı asamayacak, esnafı dükkanındaki Atatürk resmini indirtecek duruma getirmezler miydi?.. AB’nin iki kıytırık yetkilisine zorla iki açıklama da yaptırıp çiğne Allah çiğne, yazmazlar mıydı?..
“TERÖRÜN PROPAGANDASINI YAPMAYALIM”
Ara başlıktaki sözün sahibi Başbakan Tayyip Erdoğan.
Dün Güngören’deki incelemeleri sırasında açıklama yapan Erdoğan, “Terör örgütünün propagandasını yapmayalım” dedi.
Tamam, çok doğru.
Bu propagandayı kim yapıyor?..
AB temsilcileri, TBMM’deki DTP adlı parti..
Başbakan ise kimden rica ediyor?..
Medyadan!..
“Medyadan rica ediyorum. Terör propaganda ister. Bunun en güzel yolu basında yer almaktır. Adını terör olarak koyalım ve isim verip propaganda yapmayalım!..” diyor.
“ERGENEKON RÜŞVETÇİSİ!..”
Adına Ergenekon denen Ümraniye Davası açılana kadar, bir yıl boyunca her türlü suçlama yapıldı. Bırakın önyargıyı, AKP medyasında kesin ve kasıtlı yargı yapıldı.
Bu süre içinde, verdikleri demeç ve yaptıkları açıklamalar ile iktidar partisi AKP bundan çok memnun gözüktü.
Ama saçmalıklar o denli ileri götürüldü ki, sonunda AKP’yi de vurdu.
Başbakan Erdoğan bile son iki günkü haberlerde “Ergenekon rüşvetçisi” gibi gösterildi!..
AKP’ye yaranacağız diye takla üstüne takla atanlar, güya rüşvet alan Baykal ve Ağar’ı yıpratmak istediler. Oysa, haberlerinde “rüşvet veren” Erdoğan gösterildi.
Yağın vıcıklığının yağlayanın da, yağlananın da ayağını kaydırdığına çok tanık olmadık mı?..
Erdoğan, herhalde bunun hesabını soracaktır..
Bu saçmalıkları, en güzel Mustafa Balbay açıkladı ART’te.
Dedi ki, “Sanki ortada ucu açıkta kalan bir elektrik teli var. Rüzgârda her tarafa savruluyor. Bana dokunmaz diyen kişileri bile çarpabilir.”
Nitekim öyle oluyor.
13 ay boyunca AKP’nin memnun olması, bence bir “siyasal öngörüsüzlük” tü. “Rakiplerim yıpranıyor, korkuyor, yaşasın ben!” mantığı doğru değildi.
Bu işten bir tek kârlı çıkan olur. O da, Türkiye’yi birbirine düşürmek için ellerini ovuşturan, kıs kıs gülen emperyalist ülkeler..
“HABLEMİTOĞLU KİMDİ?”
Bu arada Ümraniye Davasında, karanlık güçler tarafından daha önce katledilen Atatürkçü Dr. Necip Hablemitoğlu’nun adı da geçiyor.
AKP medyası onun adı üzerinden Atatürkçüleri yıpratıyor.
Hablemitoğlu kimdi, hangi görüşleri savunuyordu, yaşarken bile başına neler geldi, bunların hepsini kendi ağzından açıklamıştı.
Yerimiz kalmadığı için daha sonra hatırlatmak üzere.