Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Patlayan bomba değil, dış politika

Reyhan’lıdaki patlama içimize ateş doldurdu. Ölenler, yaralanan ve sakat kalanlar yakınlarının arkasından gözyaşı döküp feryadı figan ağlayanlar... Ne için, ne uğruna! Suriye politikası konusunda siyaset endişesiyle değil devletimizin menfaatleriyle ilgili düşüncelerimi bu sütunda yazdım, söyledim. Aklıselim sahibi siyaset adamları ve dürüst gazeteciler de aynı doğrultuda ikazlarda bulundular. Ancak Hükümetimiz özellikle de Dışişleri Bakanı, Türkiye’yi yıkmak, yakmak, insanımızı perişan etmek pahasına da olsa Esad’ı yok etmek istiyor. Bu arada Suriye’deki vahşet de umurları değil. İnsanların göğsünü yarıp, ciğerini çıkaran canilere yardım etmekte beis görmüyorlar.
Başbakan Erdoğan, ABD Suriye’ye saldıracak, ben de prestij kazanacağım diye beklerken, ABD çark etti. Irak tecrübesi ve Afganistan’da uğradığı hezimet silah tüccarları hariç bütün Amerikan kamuoyunu harp karşıtı yaptı. ABD’nin, bu kamuoyu ve hızla çöküşe geçen ekonomisi ile yeni bir sıcak çatışmayı hele Suriye bataklığına girmeyi göze alamayacağı anlaşılıyor. Tabii son dönemde ABD ile Rusya arasındaki temaslar ve Rusya’nın Suriye konusundaki taviz vermeyen tavrı da bu konuda etkili. Başbakan’ı uyarması gereken, Dışişleri Bakanı’nın, dünyanın gidişatını gördüğünden ve isabetli değerlendirmeler yaptığından çok ciddi şüpheler var. Bu şüphe sahipleri çok haklılar. Çünkü Rusya-Çin ittifakı ABD’nin bile çekindiği bir güç halinde gelişiyor. Diğer taraftan İran, Suriye ittifakı var. Rusya Akdeniz’deki tek limanı olan Suriye’den vazgeçme niyetinde değil. Zaten, stratejik çıkarları açısından bakılırsa bu “delilik” olur. Bu şartlarda Suriye’ye saldırmak terörizme karşı delik deşik olmayı göze almaktır. Çünkü başta Rusya, İran ve Suriye terör konusunda boy ölçüşmenin çok zor olduğu hatta mümkün olmadığı ülkelerdir.
İsmet İnönü 2. Cihan Savaşı sırasında örnek bir basiret göstererek Türkiye’yi harbe sokmadı. 14 Mayıs 1950’de İsmet Paşa muhalefete geçince yurtiçi gezilerinden birisinde küçük bir kız çocuğu paşaya bir demet dikeni uzatarak; “Bizi savaş sırasında ekmeksiz ve şekersiz bıraktın” deyince Paşa acı bir tebessümle “Evet yavrum, sizi ekmeksiz ve şekersiz bıraktım ama babasız bırakmadım” dedi. Churchill, Roosevelt ikilisi ısrarla İnönü’nün Almanlara karşı bir cephe açmasını istiyorlardı. İnönü bunlara Alman ordusunun bizim ordumuzdan çok ileri bir teknolojiye sahip olduğunu bu sebeple savaşmanın mümkün olamayacağını ve Türkiye’nin Almanlar tarafından işgal edileceğini anlattı. Bu cevap üzerine Churchill, olsun; “Ruslar gelir sizi kurtarır” dedi. İnönü cevaben; “Peki, bizi Ruslardan kim kurtaracak” diye karşılık verdi. Türkiye bu harbe girmemekle mutlaka çok kazançlı çıktı. Genç nüfusumuzu, Cumhuriyetinizin meydana getirmeye başladığı umranımızı kurtardık.
Bütün bu yaşanmış tecrübeler ortada iken büyük bir aşkla savaş naraları atmak “Tarih Şuuru” na sahip olanların işi olamaz. Tarih boyunca devletimiz; zayıfların, mazlumların koruyucusu, hamisi olma uğruna, gerektiğinde savaşı göze almıştır. İsveç Kralı Demirbaş Şarl önlerinden kaçtığı Ruslara teslim etmedik ve bu uğurda Rusya ile harbe girdik. İspanya’da Katolik zulmü başlayınca Musevilere Osmanlı Devleti kucak açtı ve donanmadan birkaç gemi ile hepsini İstanbul’a taşıdı. Yakın geçmişte Iraklılar devletimize sığındı. Onlara da kucak açtık. Barındılar, yaşadılar. Ama asla onları geldikleri ülkeyi karıştırsınlar, içten yıksınlar diye kullanmadık.
Son dönemde ise Suriye mültecileri gündemde. Bunların bir kısmı aktif savaşçı. Geliyor, yenileniyor tekrar savaşa katılıyorlar. Esad karşıtlarının hukuk, insan saygısı tanımayan tutumları her gün aleyhlerine bir haberle nefrete dönüyor. Bugün Türkiye Suriye konusundaki politikasıyla teröre destek veren bir konuma gelmiştir. Hal böyle olunca terörün hedefi olmamız kaçınılmazdır.
Devlet adamları için fazilet şöhretten önemlidir. Fazilet, gerçeği görüp yanlıştan dönmektir.

Yazarın Diğer Yazıları