Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Parti mi çete mi?

Siyaset yapmak için değil de adeta suç işlemek için örgütlenmişler. Yasaların suç saydığı ne varsa hepsi onlarda var. Askerden kaçmak için sahte rapor almak suçundan tutuklanarak hapse konulanı var. Hapishanede terör örgütü mensubu olmaktan dolayı yargılanırken çıkıp TBMM’ye gireni var. Kocası hali hazırda terörist olarak dağda icrayı sanat edeni var. Akrabasına TBMM kartlı otomobilini uyuşturucu kaçakçılığı yapsın diye verdiği iddia edilen milletvekili var.
Devamı var: Vatandaşların arabalarını yakarken yakalanan halk düşmanlarından afişe olanların önemli bir kısmının, bu partinin gençlik kollarına mensup olduğu ortaya çıkmış durumdadır. Yakalanan kundakçı öğrencilerden birisi, ifadesinde “sınır ötesi hareket ve (malum parti) milletvekillerine yönelik baskılar nedeniyle örgüt yönetiminin baskısıyla eylem yaptık” diyor.
Bu parti, partiden ziyade mafya/çete karışımı yıkıcı bir örgüt özelliğini gösteriyor. Partinin neredeyse bütün üyeleri yasalara karşı suç işlemek için el ele vermiş gibidir. Malum parti, Parti değil tam anlamıyla kriminal bir vaka haline gelmiştir. Öyle görünüyor ki, dokunulmazlıkları olmamış olsaydı -yalnızca adi suçları yüzünden- bu partinin dışarıda çok az milletvekili kalırdı!
Yasadışı işler son derece gizli ve profesyonel yapıldığından, yakalananlar ve ele geçenler yalnızca aysbergin görünen yüzüdür. Görünmeyen yanında nelerin olduğu herkes tarafından tahmin edilebilir. Ortada siyaset yapıyor gibi görünen kriminal bir yapı söz konusudur. Bunlarda uyuşturucu, silah kaçakçılığı, sabotaj, cinayet, insan kaçırma, dağa militan devşirme vs. ne ararsanız her şey var. Suç türü bakımından yok yok. Hangi taşı kaldırsanız altından bu malum partinin ya üyeleri ya da onlarla ilişkisi olanlar çıkıyor. Utanmadan bir de dönüp “karalama kampanyası” ndan ve “siyasi linç”ten bahsediyorlar. Demek ki yalnız insanlarda değil örgütlerde de “ar damarı” diye bir şey var. Ar damarı çatlamışlar da evrensel anlamda ahlaki ve insani bir değerden bahsetmek mümkün değildir. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı bölücü terör yüzünden bu malum örgütün üyelerinin işlediği adi olarak nitelendirilecek suçlar çok fazla gündeme girmiyor. Çünkü onlar hangi suçu işlerse işlesinler, siyasi kimlikleri yüzünden, haklarında işlem yapıldığı propagandasıyla ortalığı velveleye vermektedirler. Onlar arkalarına yalnız “Kandil”i değil aynı zamanda uyuşturucuyu, AB’yi, ABD’yi ve Boğaziçi aşiretlerini de almış durumdalar.
İç ve dış destekçileri sayesinde kendilerini yasaların üstünde görmektedirler. Bu partinin tepe yöneticilerinden birisi “Savcıların haklarında açtıkları davalarla kendilerinin ilgilenmediklerini” söylemek cüretini dahi kendinde görebilmiştir.

Gelişmeler Türkiye’de bölücü ve terör nitelikli suçlara karşı bazı parti ve kişilerin bağışıklık kazandıklarını göstermektedir. Sırtında “Kandil Dağı” defosu olanların işledikleri adi suçlar, büyük ölçüde görmezlikten gelinmektedir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de hemen her dönemde çıkarılan dolaylı aflarla bu tür insanlara adeta “madem ceza sizi ıslah etmiyor, o zaman işlediğiniz fiileri suç olmaktan çıkarıyoruz” denilmektedir.

Hatta iktidarın hazırlattığı Anayasa taslağında, yasaları alenen çiğnemekten dolayı bu imtiyazlı kişilerin üyesi oldukları partileri kapatılmış olsa bile milletvekillikleri düşmeyecekmiş! Bu çok iyi düşünülmüş bir çözüm yoludur. Çünkü suçlar parti tabelaları tarafından işlenmektedir. Tabelayı değiştirirseniz ortada ne suç kalır ne de ceza! Taslağı hazırlayanlar siz o aklınızla bin yaşayın!

Yazarın Diğer Yazıları