Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Parti devleti ve Cumhurbaşkanlığı!

Parlamenter sistemin çıkardığı sorunları, aksayan yönleri ve demokrasinin kesintiye uğraması gerekçe gösterilerek "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"ne geçilmişti. Doğru dürüst bir hazırlık yapılmadan, kurumlar, yasalar ve uygulamalar gözden geçirilmeden yeni sisteme devreye sokuldu.

Geçilen sistemin ne olduğu konusunda sistemi savunanların da çok fazla haberi olduğu söylenemez.

Güçlü hükümet, güçlü meclis, güçlü yargı söylemleriyle devreye sokulan sistem tam bir keyfilik rejimi getirdi. Ne hükümet, ne meclis ne de yargı güçlendi. Aksine bütün güçler bir tek yöneticide toplandı. Güçlerin tekeli kuruldu.

Bir tek kişinin eline geçen güç de büyük bir keyfilik içinde uygulandı.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi adlı garip yapı tam anlamıyla keyfi bir yönetim üretti.

Partili cumhurbaşkanı uygulaması!

Siyasi parti genel başkanlığı da cumhurbaşkanlığı da aynı kişide toplandı.

Sonuçta "ben demek parti demek, milli irade demek beni seçtikleri için millet demektir" noktasına kadar iş gitti.

Bu şartlarda seçilen Cumhurbaşkanı Saray'dan devleti yönetmek yerine seçim meydanlarında parti mitingleri yapmak, partililerle toplantı yapmak, muhalif parti liderlerine had bildirmekle zamanını geçiriyor.

Vatandaş ve devletle ilgili her şey kurullara ve bürokratlara havale ediliyor.

Bakanlar meclise uğramaz, milletvekilleri bakanlar bir yana bürokratlara bile ulaşamaz bir konuma düştüler.

Süreçte Cumhurbaşkanı zamanının büyük bir kısmını ya yurt dışı gezilerinde ya da yurt içi seçim ve parti propagandalarında geçirmektedir.

Cumhurbaşkanlığı da part time yapılır hale gelmiştir.

Cumhurbaşkanı resmen herkesin ama fiilen yalnız kendi partisinin cumhurbaşkanı olsun, devletin temsili önemli değil parti temsil edilsin yeter demek akıl dışı bir durumdur.

"Cumhurbaşkanı partili olmasın" gibi haklı bir talebe "hayır" demek de ne devlet ne millet ne de demokrasi yönünden savunulur değildir.

Cumhurbaşkanının partiler üstü, mezhepler üstü, kulüpler üstü, ideolojiler üstü, bölgeler üstü olmasından daha doğal ne olabilir.

Cumhurbaşkanlığı makamına herkesin, her bölgenin, her inancın, her düşünce sahibinin benim cumhurbaşkanım diyebilmesinden daha doğru olanı nedir?

Tarafsız cumhurbaşkanı bir halkın en masum ve meşru talebidir.

Dahası her konuda, her zaman, her fırsatta değil de yeri ve zamanı gelince konuşan bir cumhurbaşkanı talebi de haklı bir taleptir.

Devleti ve milleti parçalarıyla/ayrıntılarıyla değil de bütünüyle yönetilmesinin sağlanması herkesten daha çok cumhurbaşkanının görevleri arasında olması akılcı bir taleptir.

Partili cumhurbaşkanlığı ülkeyi biz ve onlar olarak birbirinden ayırmış ve kamplaştırmıştır.

Türkiye'yi tam anlamıyla parti devleti görüntüsü içine sokmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları