Parola: 'Adî', işareti: 'Başbakan'!
Kabul etmem asla mümkün değil, “Parola: Adî. İşareti: Başbakan!” seslerinin nöbet mahallerinde yankılanmasını; tıpkı kabul etmeyip, asla içerime sindiremediğim gibi, Şehide “Kelle”, Öcalan’a “Sayın” denmesini.
Affedersiniz, burası ne biçim ülke böyle?
Askerinden, siyasetçi ve hükümetine, sivil toplum örgütlerinden hukukçularına kadar, bizi üçüncü dünya ülkelerine çevirdiniz ya, ne diyeyim, bilmem ki!
Gidişat hiç iyi değil..
Bakınız, Hükümet, niye ihtiyaç hissettiğini bir türlü açıklayamadı amma, inat ve ısrarla bir, “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı” birimi oluşturdu. Oluşturulan bu birimle ilgili Mecliste yapılan tartışmalardan aklımızda kalan tek şey, Jandarma, MİT ve Polisin elde edeceği bütün istihbaratın, “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı”nda toplanacak olması. Şimdi siz, “Bunda ne var?” diyeceksiniz. Görünüşte bir şey yok gibi. Ama siz Jandarma, MİT ve Polis’in toplayacağı bütün istihbaratın, İçişleri Bakanı’na bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nda birikecek olmasını, bir de, AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, “Kırk yıldır biz fişlendik, şimdi biz de onları fişliyoruz!” sözleri ile yan yana getirip öyle değerlendirin isterseniz!
Bu rövanşist fişlemenin Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın haber ve yorumlarını beğenmediği gazetecilere “Tuh sana!” yaklaşımı ile yapıldığını düşünün, hatta Arınç’ın bile masum kalacağı bir başka AKP’li, AKP Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş’un, “İktidara karşı çıkanların kanlarını tahlile yollamak gerekir. Bu kanı bozuklar..” hitabındaki hınç ve öfke ile yapıldığını düşünün ve böyle bir Türkiye’nin üç yıl, on yıl sonrasını zihninizde canlandırın..
Arınç hukukçu. Hukukçu denildiğinde benim anladığım “Adalet”tir. İster ülke, ister dünya, ister şahsi mesele olsun, bu hayatta adaletin dışında bir şey istiyorsam namerdim. Kim ne yaptı ise karşılığı olan cezayı görsün, bu onun iyiliği içindir, Mahşere kalmasın, Mahşerde istediğim ise “adalet” değil, “Merhamet”tir. Hukukçu Arınç mahkeme kararı olmadan herkesi çok rahat suçluyor, masumiyet karinesi hak getire. Ne demek, “Tu sana!”? Bu bir “Ceza”dır. Sen kime tükürüyorsun arkadaş, bu hakkı sana kim verdi, ortada bir suçlu varsa ve sen ondan muzdaripsen, onu cezalandırmak tükürmek midir ve cezayı mağdur olan mı verir, adalet mekanizması mı?
Hukukçusu böyle..
Partisine karşı çıkanlara “Kanı bozuklar” diyebileni ise Tekvando hocası. Hani spor disiplindi? Bir tekvando hocası diline hakim olamıyorsa, eline, ayağına nasıl hakim olur? Beyefendiye öneriyorum tükürerek siyaset yapan Arınç Ağabeyine bir uğrayıversin, elinde AKP’nin oy oranını yüzde 39 gösteren bir anket var. Vekil olmadan önceki ekmek kapınız muhasebecilik olduğuna göre yüzde 39’dan sonrasının yüzde 61 olduğunu çok iyi bilirsiniz, bu ne demektir? Bu, AKP’ye karşı olanların oranı yüzde 61 demektir, şimdi size göre bu ülke insanının yüzde 61’inin kanı bozuk mu? Bir başka seçimde bu oran yüzde 80’e çıksa, kanı bozuk oranı yüzde 80 mi olacak?
Affedersiniz, burası ne biçim ülke böyle diye, işte bunun için diyorum? Askerin içi allak bullak da AKP’nin içi pürü pak mı?
Siz bu zihniyetin, “Şimdi fişleme sırası bizde” mantığı ile, “Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı”nda MİT, Emniyet ve Jandarma’da toplanan istihbaratı “adalet” için mi yoksa Adalet ve Kalkınma Partisi için mi kullanacağından nasıl emin olabilirsiniz?