Parmak izi ile yüz hattı arasında bir ilişki varmış
Gazi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şeref Sarıoğlu, Türkiye ve yurtdışından yaklaşık 40 matematikçi ile çalışarak 150 öğrencisinin parmak izini almış ve o izlerden yüzde 3 yanılma payı ile öğrencilerin yüz hatlarını çizmeyi başarmış.
Bu zamanın Kur’an’ı tefsiridir. Tam bin 400 sene önce Allah (c.c.), Kur’an’ı Kerim’inde, “İnsan, kemiklerini bir araya toplayamayız mı sanıyor?” diye sorduktan sonra, “Evet, Biz onu, parmak uçlarına varıncaya kadar bütün incelikleriyle yeniden yaratmaya kadiriz (Kıyamet, 4)” cevabını veriyor.
Ve 2009’da bir Türk bilim adamı parmak uçlarından insanın resmine ulaşmış bulunuyor ve bu buluş günümüzde suçluların korkulu rüyası haline geliyor. Tıpkı, Allah’ın parmak uçlarına varıncaya kadar çürümüş kemikleri yeniden diriltme kudretinin biz günahkârların tövbeye sarılmasına sebep olması ve Allah ve Resulünü inkâr edenlerin kâbusu haline gelmesi gibi.
Ve aynı günlerde..
ABD’li bilim adamları İspanyollarla yaptıkları ortak bir çalışma sonunda parmak izi gibi kokunun da bir benzerinin olmadığını ortaya koymuş bulunuyor. Proje tamamlandığında diyor ABD’li bilim adamları, suçlular suç mahallinde bıraktıkları kokulardan hareketle yakalanacaklar.. Ne kadar ilginç öyle değil mi?
Yaşarsak daha neler göreceğiz kim bilir!
Şeref Hoca’nın ve ABD’li bilim adamlarının bu buluşlarından sonra hırsızından katiline kadar suçlular olay mahallinde parmak izi ve koku bırakmama konusunda çok daha dikkatli olacaklardır herhalde..
Öyle zannediyorum ki insanlar gibi milletler ve devletlerin de nev’i şahsına münhasır parmak izi ve kokuları var... Hatta mevcut millet ve devletler bir bakıma geçmişlerinin parmak izi ve kokusu durumundadır...
Meselâ Türkiye Cumhuriyeti’ni bir parmak izi bir koku olarak kabul edip bu iz ve bu kokudan Türk milletinin resmini çizmeye ve izini bulmaya kalktığımızda Japonya’dan Cebeli Tarık’a, hatta ABD’ye, Afrika uçlarından Viyana kapılarına, Mekke ve Medine’den Roma sokaklarına kadar devâsa bir kimlik çıkar, karşımıza.. Ve o zaman deriz ki, bu parmak izi ve kokudan ulaştığımız işte bu devasa kimliktir, Türkiye’nin boğuştuğu bütün problemlerin kaynağı..
Çünkü.. Atilla, Osmanlı ve Endülüs korkusu Avrupa tarihini âdeta bir “Türk -İslâm cinayetleri” tarihi haline getirmiştir.
Ve aynı korku genlerine işlediği için, Batı, geçmişin izini sürerek devasa kimliğine tekrar ulaşmasın diye, Müslüman Türk’ten koku ve parmak izi olarak nerede ne kaldıysa tamamen yok etmenin peşini asla bırakmamıştır. Oryantalizm bu korku ve bu kinin ürünüdür.
Misyonerlik bunun içindedir.
Ekonomik ve psikolojik olanından silahlı olanına kadar savaşlar ve terör adına ne varsa işte bu parmak izi ve bu kokuyu yok etme girişimidir hep.
Üzülerek ifade edelim ki her çağ ve coğrafyada Haçlı ve Siyonizm Müslüman Türk’ün geçtiği yerde bıraktığı koku ve parmak izlerini silmede içimizden ‘delil yok ediciler’ devşirmeyi başarmıştır.
Mücadele bugün de sürüyor..
Ne zamana kadar sürecek?
Herhalde tek Müslüman bir Türk evladı kalmayana kadar.. İnanınız bir tek Müslümana bir tek Türk’e bile tahammül edemez bunlar ve Kelaynaklar misali, ibret için olsun bir Müslüman, bir Türk kalsın demez bu mihraklar.. Çünkü.. Bir Âdem aleyhisselâmda bütün insanlığın her türlü şifresinin var olması gibi, bir tek Müslüman Türk’ün de Atilla ve Osmanlı olması daima muhtemeldir. İnanınız böyledir.. Mehmet Akif İstiklal Marşı’nda, “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” dedikten sonra, “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak!” derken de... Ve Mustafa Kemal, “Bir Türk dünyaya bedeldir!” derken de, işte bu parmak izi ve bu kokudan bahsetmişlerdir..
Bilerek yahut bilmeyerek..
Birileri buna ırkçılık diyecek..
Ben ırkçı olmadığımı biliyorum..
Diyorum ki Akif’i de Atatürk’ü de..
Allah (c.c.) söyletmiştir..
Kim, “Allah söyletmemiştir” diyebilir ki..
Allah (c.c.) istemeseydi, söyleyebilirler miydi?